Gönderi

480 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 9 hours
Kendisi ile çokça karşı karşıya gelsek de; aşina olmadığım bir yazar, Khaled Hosseini. Özellikle "Uçurtma Avcısı" adlı kitabı okumam için yolumu çokça kesti. Herkesçe bilindik kitapları, çok sonrasında kendimi okumaya mecbur hissettiğimde okumak gibi sevmediğim bir huyum var. Bunu bir kez daha dile getirmek beni utandırsa da geç olmayan pişmanlıkları seviyorum: "Khaled Hosseini; doğruyu dile getirmek gerekirse, daha öncesinde hayat izlerinize dokunamamak beni pişman ettirdi." "Ve Dağlar Yankılandı" okuduğum ilk kitabı. Gerçi hediye edilmeseydi, belki hiç okumayacağım bir kitaptı. Kitaba başlama nedenim; kitabın görünüşünden ya da yazardan etkilenmem değil, bu kitabı bana veren kişiden gelen her şeyin bana bir şeyler öğreteceği inancı. Bir kitaba başlamadan, evvela kitabın yazarının biyografisini okurum. Bu kazandığım güzel bir alışkanlık. Khaled Hosseini, biyografisiyle beni etkilemedi değil. Hayatım boyunca aradığım gerçek hikayeler meğersem onun kaleminde mevcutmuş. Kitap hakkında yapılan eleştirilere baktım -tabii bunu kitabın ortalarında yapmam benim lehime oldu- yazarın diğer iki kitabını okuduktan sonra sonuncu yani bu kitabı okuyanlar hayal kırıklığına uğradığını söylüyordu, kısaca bahsetmiş olursam. Bunun yanında benim gibi okumaya bu kitapla başlayanlar, kitabı çok beğendiğini söylüyor. Bu eleştiriler diğer iki kitabın çok daha güzel olduğu düşüncesini doğuruyor bende. En kısa zamanda diğer iki kitap da kütüphanemde yerini alır umarım. Aslında kitaba başlamadan önce uzun uzun baktım kitaba, daha kapağından belliydi güzel insani duygular bahşedeceği. Yazarın biyografisini de okuyunca, kitapta yazarın kendi hayatından bazı izler barındırabileceği düşüncesine kapıldım. Bu kitabın -okuyucu çok fazla hayat zorluğu çekmemiş olsa bile- bazı konularda insanı yetiştirdiğine inancım var. Yeni kitap okumaya başlamış birini düşünürsek ona fazlaca sıkıcı ve ağır bir kitap gelebilir lâkin okumayı seven birini düşünürsek okumaktan çok düşündüren ve oturup bazı noktaları tahayyül ettiren bir kitap. Trajediye çok fazla yer verilse de, çok duygusal olmayan birini ağlatacak bir kitap değil. 1949 yılının bahar mevsiminde başlayan ve 2010 yılının kış mevsiminde biten bir öykü. Her bölüm yıllara göre ayrılmış. Başkarakter Abdullah ve Peri olsa da, kitaptaki birçok karakter bir başkarakter niteliğinde yer kaplamış. Birkaç öykünün bir araya toplanılmış hâli de denebilir. Tek başlarına birbirlerinden bağımsız görünseler de bir araya gelince ufak da olsa bir bağlantılarının olduğunu görmek büyük bir başarının söz konusu olduğunu düşündürüyor. Bir olay olurken etrafında gelişen diğer olaylar ve kişileri de detayla incelenerek kâğıda dökülmesi benim hoşuma gitti. Bazı yerlere "Olmasa da olurdu." desem de. Her bölümün kendine göre çalması, çalınan müziğe aşinalığımızın olmamasını doğururken; bu aşina olamamışlık kitaba karşı küçük kopmaları beraberinde getiriyor. Buna rağmen kitabın başından sonuna kadar bağlanan o sağlam halat küçük kopmalara rağmen devamlılığı sağlıyor. Kitabın sonunda da her sorumuzun yanıtlanmamasını, gerçeğe yakın bir kitap olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Yine de daha farklı bir son beklerdim. Bana, yazarın kitabı yetiştirmek amacıyla hızlıca yazdığı bir sonmuş hissi uyandırdı. En azından Abdullah'ın onların yanında olmasını isterdim. Uzun yıllar sonra bulunmuş ve içindeki o değerli fotoğraf çıkarıldıktan sonra herhangi bir yere bırakılmış bir cüzdan gibi olmasını istemezdim. İnsan sevdiği bir şeyi hatırlamasa bile ona beslediği o sevgi onun solunda eski bir kenttedir. Mesela, Peri'nin hayatına ya da diğerlerinin hayatına değinildiği gibi Abdullah'ın da hayatına değinilmesini isterdim. Çünkü Abdullah ile ilgili kısımların azlığı ve özenememişliği kitapta büyük bir boşluk açıyor. Gülümsediğim tek yer ise Süleyman Wahdati ile Nebi'nin yaşlandıktan sonraki bir dönemde aralarında geçen bir diyalog. Roşi (ya da asıl adıyla Roşana) ve Thalia beni etkileyen iki kadın. Roşi'nin yazdığı kitaba ulaşmak, o imza gününde yer almak istedim imza günüyle ilgili kısmı okurken. Roşi'ye ayrılan bölümü okurken İdris'e de oldukça şaşırmıştım. Beklemediğim bir şeydi, sözünü tutmaması. İmza gününü nereden öğrenmişti acaba? Belki yıllardır aklındaydı. Belki sözünü tutmamasının nedenlerinden biri de bu konudan dolayı çevresinden çekinmesiydi. Roşi ise bunca yıla rağmen onun simasını unutmamıştı. O kitaba bıraktığı küçük not beni duygulandırmıştı. Hatta oraya küçük bir not almıştım "Bazı yazarlar bazı doktorlardan çok daha fazla hayat kurtarır." diye. "Kitapta yoksun." Çünkü insan güzel olarak hayal ettiği birini kötü olarak yazmak istemez. Sonu güzel olmayan bir şeyin başının güzel olması onun çirkin olduğu gerçeğini değiştirmez. Dr. İdris. Bir çocuğun başını okşadıktan sonra elini kıyafetinle silmekti senin yaptığın... "Keşke sadece o bölümden oluşan bir kitap olsaydı."dediğim zamanlar olmadı değil. Çünkü hepsinin bir arada olması, istemeden de olsa hangisinin daha çok etki bıraktığını kıyaslamak zorunda bırakıyor insanı. Thalia hayran olduğum bir kişilik oldu. Sabrı, gayreti, iyimserliği, vefakârlığı... Kitabın içine girip yaptığı kameradan bir fotoğraf çekmek istedim. Bayan Wahdati ile ilgili kısmı okuyunca ise şunu tekrarladım içimden "İnsanın en büyük servetinden biri de bakış açısıdır." Belki bencil bir kadındı. Yine de Nebi'nin şu sözlerini tekrarlamak gerekir: "Bir başkasının yüreğini, yüreğinden geçenleri yargılarken kişi bir miktar da olsa alçakgönüllülükten ve yardımseverlikten nasibini almış olmalı." Belki babasını bu kadar kötü yorumlamasının ve kurtuluşu kaçmak olarak seçmesinin bir nedeni de annesiydi. Annesinin -aynı onun yaptığı gibi- çocuğunu bırakıp gitmesiydi. Peri Wahdati, aslında doğum tarihi ve Nila Wahdati'nin evlenme tarihinden de kısaca onun çocuğu olmadığını anlayabilirdi. Çünkü Nila Wahdati yaptığı bir röportajda eşiyle daha önce tanışmadığını, bir gün ansızın onu istemeye geldiğini söylemişti. Zaten bir hafta sonrasında da evlenmiş oluyorlar, Nebi'nin anlattığına göre. Mesela Süleyman Wahdati'nin, Nila ile evlenmesininin nedenini merak ettim kitapta ama bunun cevabı verilmedi. Nila'nın babasıyla bir anlaşma yapmış olabilir miydi ya da başka bir şey? Yazar belki de, bazı önemli olmayan kısımların detayını vermek yerine bu tür önemli konulara yer verebilirdi. Adel ile ilgili o kısım ise "Olmasa da olurdu." dediğim kısımlardan biriydi. Çünkü bence insanı kitaptan asıl koparmaya çalışan bölüm Adel ile ilgili olan bölümdü. Tek başına belki iyi denilebilir ama kitaptaki en sevmediğim kısımlardı. Bu bölüm okuma isteği uyandırmıyordu ben de. İlerki bölümler yazılsaydı eğer büyük ihtimalle "Adel'in babası hapse girerdi; Adel ve annesi de, annesinin ailesinin yanına yerleşirlerdi." gibi bir yorumda bulunabildim sadece. İnsanın burnunun ucundaki şeyi görememesi bazen aptallığından değil de etrafındaki insanların rolünü çok iyi oynamasındandır. ❁❁❁ Kitapta geçen bir söz var: "Kilometrekareye binlerce trajedi düşüyor." İşte kitabın kısaca özeti. ❁❁❁ Kitap okumayı seven birine rahatça tavsiye edebileceğim bir kitap oldu. Umarım kitap yüreğinize güzel duygular bahşedebilir.
Ve Dağlar Yankılandı (Midi Boy)
Ve Dağlar Yankılandı (Midi Boy)Khaled Hosseini · Everest Yayınları · 202234.9k okunma
·
49 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.