Gönderi

Ali Şeriati Kimdir?
Ali Şeriati üzerine çok yazıldı, çok çizildi. Söyleyenler gitti, söylenenler unutuldu, dinleyenler değişti. Hastalık yeniden nüksetmeye başladı. Ali Şeriati üzerinden yayılan- yaygınlaştırılan fitne ve fesat, kanser mikrobu gibi -bilhassa genç beyinleri- yeniden sarmaya başladı. dumura uğrattığı sahte İslâmcılar’ın istismar ettiği, emperyalizme karşı mücadele edenlerin ise “fikirsizlik ve çapsızlık”ları sebebi ile bunalttığı gençlik kendini bazen cellâdının eline teslim edebiliyor. Hatta daha ötesi uyuşturucu bağımlısı gibi “yanlış olduğunu bile bile” kendisini bir felâketin, fecaatin içerisine atabiliyor. Ali Şeriati!.. 23 Kasım 1933 İran Horasan doğumlu. Babasından eğitimli, iyi derecede Arabça bilgisi var. Aynı zamanda Cezayir Kurtuluş Hareketi’ne bilfiil katılımcı olarak destek verdiği söylenmekte. Şiî anlayışı sosyalizmle yoğuran ve ortaya garib bir terkib çıkmasına vesile olan, Fransız Sosyalisti diyebileceğimiz bu zat Rıza Pehlevi hükümetini rahatsız eden çalışmalarından dolayı sığındığı İngiltere’de İran istihbaratı tarafından öldürülür. Eserlerinin neredeyse tamamı Türkçe’ye çevrilen Ali Şeriati, dini anlamda ilmi birikimi olmayan, sosyolog diye tâbir edebileceğimiz bir yazardır. Elbette işin bu kısmı bizce hiç mühim değildir ancak, onun bu yönü göz ardı edilip bir siyer âlimi, bir fakih yahut kendisinden ilim tedrisat edilecek “müçtehid”, “müderris” gibi pazarlanması ve bir cazibe merkezi hâline getirilmesi karşısında hem bu ifadeler kullanıldı hem de bu yazı kaleme alındı. EY BU FECAATE SUSANLAR! SİZ KİMDEN TARAFSINIZ? HAZRETİ OSMAN’DAN MI YOKSA ALİ ŞERİATİ’DEN Mİ? Başın başında temel ölçümüz; Ehli Kıble tekfir edilemez. Bu ölçü nisbetinde duruşumuz “hakikate teslim”den ibaret. Ancak, İslâm’da yani Ehli Sünnet’te “Kimlere kâfir denir, ne gibi işler ve sözler küfür mânâsı taşır, mü’min kime denir?” bellidir. Hâl böyle olunca şurası net olarak bilinmeli ki, İslâm’ın kâfir addettiği kimseler hariç tutulmak kaydıyla biz kimseyi tekfir edici değiliz. Hele hele bu mânâda bedahet ifade etmeyen yani apaçıklık belirtmeyen söz ve fiil sahiblerine KÂFİR hükmü ile yaklaşmayı bir cinayet olarak görürüz. Bunu hemen başta belirtmemizin iki taraflı faydası olacaktır: “Kim kimi tekfir ediyor?” hatta “Kim kimleri tekfir ediyor?” objektif olarak açığa çıkmalıdır. Bir mü’mine kâfir denir mi? Hele hele bu mü’min bir sahabe ise. Varın cinayeti siz hesab edin. “Falan kâfir” hükmü eğer muhatabında yoksa bumerang gibi gelir onu bulur. Sahabe-i Kirâm, Allah Resulü’nün “gökteki yıldızlar” diye övdüğü muhteşem kadro. Hazreti Osman Radıyallahu Anhum bu kadroda üstünlük derecesi olarak Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer’den sonra üçüncü sırada. Ayrıca Allah Resûlü’ne damat olmakla bir başka övgüye lâyık, edeb ve hayâda öncü. Adil bir Halife… Hakikat böyle iken ve tarihi vesikalar hâlinde bu isbatlı iken Ali Şeriati, Hazreti Osman’a ve onun temsil ettiği mânâya kinini kusmaktan geri kalmıyor. Ali Şeriati, Hazreti Osman’ı Allah Resûlü’nün davasını yıkmakla itham ediyor yani bir çeşit tekfir ediyor: “Ömer de gitti ve Osman, bu yetersiz, ama mukaddes görünüşlü yaşlı adam yönetim işlerinin dizginini ele aldı. İslâm yönetiminin temellerindeki sarsıntı o kadar şiddetli oldu ki Muhammed’in yapısı tümüyle yıkıldı.” (A. Şeriati, Ebuzer, s.18) Bazı sahabelere ‘kurtçuk’ diyecek kadar alçalan bu çukur Şiî sapkının Ashaba hakaret dolu sözleri: “Takva ve hakikat örneği Ali köşeye çekilmişti, İslâm düşmanları hilafet sistemine yol bulmuş, kurtçuklar gibi İslâm-ı kemiriyorlardı.” (A. Şeriati, Ebuzer, s.18) Ölçüyü pratikleştirmeye gerek var mı bilmiyorum ama yine de mesele anlaşılsın diye mahyalaştıralım; Hazreti Osman’a Radıyallahu Anhum “Kâfir diyenin, İslâm düşmanı” diyenin kendi kâfir kendi İslâm düşmanıdır. ...... |Furkan Dergisi
··
22 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.