Gönderi

Sultan Selim birden yerinden fırlar ve yorgunluktan sarsılan ve geri dönmek isteyen askerlerin kuvve-i maneviyelerini takviye etmek, onların cesaretini, kahramanlık duygularını ve fedakârlığını artırmak için şu meşhur hitapta bulunur: "Askerlerim! Vatan Yavruları! Millet Fedaileri! Din ve Namus Muhafızları!.. "Ceddinizin düşman üzerine aslanlar gibi atıldıklarını ve dönmeden vuruştuklarını unutuyor musunuz? Neden geri dönmek istiyorsunuz? Düşmanınızın yaklaştığını duymaktan korkup kaçmak mı istiyorsunuz? Bir İslam ve Osmanlı neferi korkak kedi gibi düşmandan kaçmaz; düşman üzerine mertçe atılıp kendini feda ederek millet ve memleketini, namus ve dinini, şeref ve haysiyetini kurtarır..." "Şimdiye kadar hangi bir muharebeden Osmanlı askerinin kaçtığı görülmüştür?.. Düşman ile savaşarak ölmek bizim için en büyük bir şeref ve en yüce bir rütbedir. Siz şeref ve haysiyetinizi ayaklar altına alarak düşmanınıza 'Osmanlılar bizim gölgelerimizi bile görmeden kaçtılar.' dedirtmek mi istiyorsunuz?.." "Bastığınız toprakların her karışı binlerce şehidin kanıyla yoğrulmuştur. Attığınız her adımda bir şehidin kabrini çiğniyorsunuz. Bastığınız her karış toprak ya bir dilara yanağı ya da bir aslan göbeğidir. Vatanları uğruna hayatlarını seve seve feda eden o âlicenap şehitlerin ruhaniyatı sizin üzerinizdedir. Sizin daha düşmanınızı görmeden kaçışınız onların ruhunu incitir. Başta şehitlerimiz olmak üzere, tüm ecdadınızın lanetine uğrarsınız..." "Benim maksadım düşmanlarımızın fitne ve fesadından âlem-i İslam’ı ve aziz vatanımızı muhafaza etmektir. Siz de bu gaye uğrunda hareket etmelisiniz. Ben 'İran'a ve Hind'e seferler edeceğimi' daha tahta çıkmadan önce sizlere söylemiştim. Siz de 'Biz de senin gibi padişah arıyoruz.' diyerek teklifimi kabul etmiştiniz..." "Şimdi sizlerin bu cihattan döndüğünüzü duyan, sizin kahramanlık destanlarınızla büyüyen çocuklarınız, yüreklerinde vatanperverlik hissi ile dolu olan analarınız ve kadınlarınız, bütün bir Anadolu belki de âlem-i İslam size nefretle bakacak ve tarih sizi asla affetmeyecektir. Öyle yapın ki, nefretle değil, şan ve şerefle yâd edilesiniz. Eğer bu uğurda ölürseniz en büyük bir makam olan şehitlik mertebesine yükselirsiniz. Eğer gazi olursanız tarihin şeref levhâlârında şan ve rahmetle anılırsınız..." "Şimdi içinizdeki fikirleri zehirlenmiş olan zavallı korkaklar, rahatını isteyen miskinler, kadınlarının yanına dönsün, onlar gibi evde otursunlar. Şimdi düşman ile dövüşecek mertler benimle gelsin. Eğer içinizde er yoksa, ben tek başıma giderim!.." Azim, sebat ve kararlılığın zirvesine ulaşmış hamiyetli bir deha olan Yavuz Selim’in bu heyecanlı, heybetli ve vakur hitabı, askerler üzerinde büyük bir tesir gösterir ve onların ruhuna hâkim olur. Asker serdarının hem hitabetindeki kudrete hem de at üzerinde eli kılıcının kabzasındaki hâli ile mücessem celadet ve şecaatine mest ü hayran kalırlar. Yavuz’un kısa, acı fakat çok tesirli olan bu hitabı askerin gururunu ve izzet-i nefislerini tahrik etmiş, herkes padişahın iradesine ram olmuş, vüzerası ve askeri tek vücut hâline gelmişti. Bu hitabından sonra, düşmana karşı at tepince ordudan "Yaşasın Padişahımız!" “Bizi kandırdılar!” "Yaşasın Sultan Selim!” nidalarının yükselmesiyle mehteran ordu marşı çalar ve bütün ordu hükümdarın peşine düşer ve zorlu yürüyüş tekrar başlar.27
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.