Kitap okumak değil de küçücük bir çocuğun, Küçük Ağaç’ın kalbini dinlemek bu. 4 yaşında yetim, 5 yaşında öksüz kalan Küçük Ağaç zamanla öğretmenleri haline gelecek olan büyükbaba ve büyükannesiyle birlikte doğanın kollarında yaşamaya ve aslında hayat eğitimi almaya başlıyor. Büyükanne ve büyükbabanın bilgeliği, kocaman kocaman konuları küçücük bir çocuğa anlatma yöntemleri enteresan gerçekten. Doğaya karşı tutumları ise bir o kadar takdire şayan. Okurken “Biz bunları ne zaman unuttuk” diyor insan. Geyik avlarken en yavaşını, çelimsizini seçmekteki incelik mesela? Tam bir kızılderili kültürü.
Okumaya ilk başladığınızda biraz zorlanabilirsiniz, çünkü kitap Küçük Ağaç’ın ağzından yazılmış. Ama bir süre sonra bu çocuk diline alışıyorsunuz ve şiirsel bir tat vermeye başlıyor.
Bize olağan gelmeye başlamış şeyleri en basit cümlelerle en derinine kadar eşeleyebilmiş bu eseri, sadelik ve yoğunluğu harmanlayabilmiş bu yapıtı mutlaka okumalısınız bence.