Gönderi

Biz Neden Böyle Olduk?
Bu yazıyı, eskilerde yaşamamış olmasına rağmen eskilere özlem duyan bir genç olarak yazıyorum. Ne güzelmiş eskiler, çocukların ellerinde telefonla değil ayaklarının altındaki toprakla mutlu olduğu zamanlar. Karınlarını envai çeşit kimyasalla değil taptaze ev yapımı salça ekmekle doyurduğu zamanlar... Şimdi ise toprakla stres atmak yerine telefonla stres alan, vücudunu her gün onlarca kimyasal besinle dolduran, baştan aşağı duyarsız ve tabiri caizse beceriksiz bir nesil olarak varlığımızı sürdürüyoruz. Eline tohumu aldı mı kocaman tarla yapabilecek nesil varmış eskiden. Şimdi bizi ıssız bir adaya koyup elimize tohum verip hayatta kal deseler, bırakın tarla yapmayı o tohumdan yiyecek elde edecek tecrübeye bile sahip değiliz çoğumuz. Eskiden arı kovanlarıyla oynayan çocuklar şimdi küçük bir arıdan korkuyor. Arı sokmasındaki hazzı, şifayı anlamıyor çünkü. Öyle yetişmişiz ya da öyle yetişmemiz iştenmiş bilemiyorum. Oysa büyüklerimizden dinleriz hep, onların çocukluğunda telefon, tablet, bilgisayar yokmuş belki ama mutluluk ve samimiyet varmış. Onlar her zaman tuttuğunu kopartabilecek sağlam nesillerin alt yapısıyla yetişmişler. Tembellik, miskinlik de ne ola? Erken kalkıp çok çalışmak varmış o zamanlar. Sabahlara kadar telefonla oturup gündüzün feyzinden yararlanmamak yokmuş. Çünkü bilirmiş o nesil çok çalışmanın kıymetini. Bizim yokluk dediklerimiz ne büyük zenginlikmiş onlar için. Hiç tanımasa dahi evinde misafir edip en güzel yemekleri hazırlayan bir toplum varmış, öyle ya gelen yabancı da olsa bilirmiş zararsız olduğunu. Çünkü bilirmiş o zaman herkes nasıl insan olunduğunu. Evet işte, böyleymiş eskiden. Bu yazıyı okuyan eskiler, duygulanmıştır bile belki okurken. Ben o zamanları hiç görmedim ama çok özlüyorum. Sanki o dönemde yaşamış da özlüyor demeyin, ruhu eskide yaşayan bir yeniyim ben, kökü mâzíde olan âtíyim. Duydukça, düşündükçe daha çok özlüyorum... 14.05.2020
Emre TIRAŞ
Emre TIRAŞ
··1 alıntı·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.