Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

416 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Şefika
Serra Menekay, edebiyat dünyasında Kırım ile ilgili eser yokluğundan yakınmış yakınmakla da kalmamış bu boşluğu doldurma adına da kalemi eline almış Kırımlı bir Kadın. Hekimlik gibi zor ve meşakkatli bir işin yanında yazarlığı ile boy vermiş yazım dünyasına. Şefika isimli eserinde yazar, İsmail Gaspıralı'nın kızı etrafında Kırım'ın tarihine, İsmail Gaspıralı’nin hayatına, Kırım'ın bağımsızlık mücadelesine, Tercüman Gazetesi ve Kırım'ın aydınlanması adına yaptığı işlere değinmiş eserinde. Kırım'ın tarihine değinirken okuyucuyu tarihin içinde boğmamak adına da Doktor Bilge ile eserine yol vermiş. Bilge Üniversite'de torpil ve iltimas yüzünden rektör yardımcılığından rektörlüğe terfi etmesi gerekirken rektör olamamış bir akademisyen. Eşiyle sıkıntılar yaşadığı anda abisinin arayarak annesinin durumunun kötü olduğu yoğun bakımda yattığını bildirmesi üzerine doğruca Ankara'ya annesinin yanına gitmesi ile eserine başlıyor Serra Menekay. Bilge, Annesine beyin tümörü teşhisi konulmuş ve yoğun bakımda yattığı sürede rekafatkçi olarak kalıyor. Abisinin yol yorgunu olduğu ve dinlenip tekrar gelmesi için eve gidip biraz dinlenmesini istemesi üzerine Bilge annesinin evine gidiyor ve annesinin yazdığı mektubu buluyor. Annesi mektupda Bilge’ye hem veda ediyor hem de bir vasiyet bırakıyor. Daha önceleri de bahsettiği yarım kalmış bir tezinin olduğu "İsmail Bey Gaspıralı’nın eğitim reforu takiben Rusya'da gelişen Türk Kadın Hareketi" ile ilgili tezini kızının tamamlamasını istiyor. Bu tezi tamamlarken de ona yardımcı olacak bütün notlarını bir kutu içine toplamış ve tezi tamamlaması için ne gerekiyorsa bu kutu ile Bilge’ye bırakmıştı. Kutuda fotoğraflar, tarihi dökümanlar ve annesinin Bilge’nin doğru izleri takip etmesi için mektupları notları vardı. Annesi Bilge’ye bu ödevi verirken hem tarihe not düşmesi hem de bu okudukları yaşanmış öyküler ile kendini bulması gerektiğini tembihliyordu. Bilge annesinin yanına hastaneye gittiğinde refakatçi kaldığı sürede önce kutudan çıkan üç defterden ilkini eline alarak okumaya başladı annesinin 1969 yılında yazmaya başladığı defterde ilk önce Ankara’dan İstanbul’a bu tez çalışması için geldiği günü anlatarak başlamış sonra ilk buluşma tanışma İsmail Gaspıralı’nin kızı Şefika Hanım ile ilk görüşme ile başlıyor. Şefika Hanım ile ilk buluşmasında geliş sebebini ve başladığı tezi için bilgi almak istediğini ve ona Rusya’da gelişen Türk Kadın Hareketi konusunda yapılacak çalışmada en birinci elden bilgi almanın vereceği mutluğu anlatıyor. Şefika hanım ise önce vereceği bilgilerin Türkiye’deki insanları ne kadar ilgilendireceğinden ilgi duyarlarsa bu ilgi bu gün için mi 100 yıl sonrada bu ilgi devam edecek mi yoksa unutulup gidecekmi kuşkusunu taşıdığı belirterek yine de Kırım için bu bilgileri paylaşacağını söyleyerek mülakatlarına ve Bilge’nin elinde tuttuğu deftere yazmaya başlıyor. Şefika Gaspıralı ünlü Türkçü, eğitimci, gazeteci, politikacı ve aydınlanmacı reformist İsmail Bey’in kızıdır. Kendisi Kırım’da doğmuş ve büyümüş, 1900’lü yılların başında Rusya’da Türk Kadın Hareketi’nin öncüsü olmuştur. Babasının sadece kızı değil aynı zamanda yardımcısı olan Şefika Hanım, ilk kadın dergisi olan ve Kırım’da basılan Alem-i Nisvan’ın editörlüğünü yapmıştır. Kendisi aynı zamanda ana okulu eğitimcisi olan Şefika Hanım Kırım Tatar Milli Kurultayı Başkanlık Divanı üyesidir. Ve milletvekilliği de yapmıştır. Ayrıca Şefika Hanım Azerbaycan Türk Cumhuriyetinin Başbakanlarından Nesip Yusufbeyli’nin eşidir. Bilge Hanım Şefika Hanımı tanıdıkça bu çok yönlü münevver kadının bir koltukta birkaç karpuz taşımış durumuna hayran kalıyor. Bilge 2014 yılını UNESCO İsmail Gaspıralı anma yılı ilan ettiği için üniversitede bazı konferanslara katılmış bu etkinlikler sayesinde İsmail Gaspıralı’yi tanımış ama böyle bir kızı olduğunu hiç duymamıştı. Şefika Hanım o dönemi anlatırken başlangıç tarihini Küçük Kaynarca Antlaşması Kırım’ın Osmanlı hakimiyetinden çıkması olarak alıp Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi ile Rusya’nın Kırım Tatar Türk nüfusunu çeşitli bahane ve planlarla azaltmaya başlaması ve bu planların neler olduğunu anlatması ile başlıyor. Önce Rusların toprak politikası ile Türklerin ellerindeki toprakları devletleştirme adı altında ellerinden nasıl alındığı daha sonra Ruslara daha cüzi paralar karşılığında vererek Türkleri ellerindeki topraktan nasıl mahrum bıraktıklarını anlatılıyor. Vakıf Topraklarını da bu sayede Türklerin ellerinden alan Ruslar, Kırım eğitim ve öğretimine de darbe vurmuşlar vakıf topraklarının geliri ile ayakta duran cami ve medreselerde ayakta duramayınca eğitim çökmüş aydın Müslümanlar yetişmez olmuştu. Ayrıca İdare-i Ruhaniye adında Türkiye’deki Diyanet Başkanlığı tarzı bir kurum kurulduğu kurulan bu kurumda asalet sahibi kişileri görevlendirerek yüksek maaşlı babadan oğla geçen liyakatin olmadığı bir kurum haline getirmişler camilerden, dini mekteplerden din personelinden tek sorumlu olan liyakatsiz kişilere cami ve medreseleri nasıl teslim ettiklerini anlatıyor. Toprak sistemi ve eğitimi çöken Kırım’da doğal olarak ekonomi de çöküşe geçmiş ticaret ise Rus göçü ile gelen Ruslar tarafından ele geçirilerek yok edilmiştir. Medrelerde okutulan tarih, aritmetik ve astroloji dersleri birer birer kaldırılmış. Medreler, Arapça üzerine kurulu bir sistem kurulup Türk halkı cahil bırakılmaya başlanmıştı. Kadınların durumu da daha kötüye gitmeye başlamış kadınların hakları yok sayılmış cahil mollalar eli ile kadın hayattan çekilmeye başlanmış Rusların açtığı okullara ise Türkler, çocuklarını göndermekten çoğu zaman Ruslaşırlar korkusu ile imtina etmişlerdir. Sonra Şefika Hanım İlminsky’ i araştırmasını bir daha ki buluşmalarında bu konuyu konuşacaklarını belirterek görüşme sona ermişti. Bilgenin annesi bu sohbetten sonra kütüphaneye giderek İlminiskiy’i araştırmaya başlamış, İlminisky’in Rus Ortodoks papaz olduğunu ,Türkçe ve Arapça dillerine hakim olduğunu, Rusya egemenliğinde yaşayan halkların Ruslaştırılması için din yerine dili kullanmak gerektiği fikrini öne sürerek Rus olmayan milletlerin kendi dillerini Kiril harfleri ile yazmaları zorunlu kılınması önerisini 1906 yılında Rusya Eğitim Bakanlığı tarafından resmen ilan edilmesini sağlayan kişi olduğunu öğreniyor. Bu Ruslaştırma politikası hem çarlık hem de Sovyetler döneminde Rus olmayan milletler üzerinde uygulanmaya devam ediyor sonrada. Çarlık Rusya’sının bir üst kimliği temsil eden Türk adını özellikle kullanmadıklarını Türk yerine boy adları bulunup kullanılmaya başlandığını bu politikanın parçası olarak Kırım, İdil Ural ve Kafkasya Türklerine Tatar adı yakıştırılmış. Çarlık Rusya’sındaki bu uygulama Sovyet Rusya’sında da devam etmiş Orta Asya’daki Türk adının yerine ayrı boy adları; Kazak,Kızık, Türkmen ve Özbek konularak Kafkasya’da yüze yakın yapay ulus türetilmiştir.Bu bölücü politika ile Türk adı silinmeye başlanmış, bilimsel literatüre toplumların hafızasına zamanla yerleştirilmiştir. Bilgenin annesi neden Şefika Hanım İlminskiy’i araştırmasını söylediğini bu kişi hakkında bilgi edindikçe anlamaya başlamış Rusya’daki Türklerin birleşmesini engellemek için tezgahlanan bu oyunu gören İsmail Gaspıralı’nın Türklük bilincinin yerleşmesi için bunun için mücadele etmesinin ve ortak dil kavramı üzerinde özellikle durduğunu anlamıştı. Annesi deftere yazdığı notlarda Türkçedeki birliği bozmaya çalışan İlminskiy’inin fikrine zehir, bu zehrin panzehirini dağıtan Gaspıralı.Söz konusu panzehrin adı da Tercüman gazetesi olarak tespit ediyor ve Bilge, Annesinin olayı bu kadar basit ve anlaşılır aktarmasına da gıpta ile bakıp onu kutluyordu. Bilge annesinin notlarını okumaya devam ettiğinde notlarda Şefika Hanım ile Annesinin mülakatında konunun İsmail Gaspıralı’nin Paris de geçirdiği dönemde Avrupa ile ilgili gözlemlerine geliyor nunları aktarmaya başlıyordu. Batıyla Doğu medeniyetleri arasındaki farkı çok ince nüanslar ile anlatabilen kişinin hem Batıda hem de Doğuda iki medeniyet diliyle, kültürüyle, yaşam tarzıyla layıkıyla tanımış ve yaşamış kişilerin tespitleri olduğu kanaatine varıyordu. Bundan sonra İsmail Gaspıralı’nın İstanbul ve Osmanlı Devleti ile ilgili görüşleri aktarılıyor Devletin bürokrasi içinde boğulduğu işlenmeyen bir sistemle hayatına devam ettiği ve oradaki gözlemlerinden İstanbul’da kimsenin karısı, kızı veya kız kardeşi ile birlikte evden çıkamadığı, yolda pazarda bir hanım ile bir erkek konuşursa veya beraberce yürüyüşe çıkarsa bile polis memuru karakola alıp haklarında jurnal yada başka bir suçtan işlem yaptığını, Gaspıralı gözlemlediği bu duruma şaşırıp Rusya ve Asya Türklerinde dahi görmediği bu şekil durumlardan sonra bu adetlere şaşırıyor bu gözlemler sonucu 1875 senesinde Osmanlı zabiti olma hayalinden vazgeçerek Kırım’a geri dönüyor ve Kırım’da geniş halk kitlelerine ulaşıp bu şekil hayatı yaşamamaları adına aydınlatma faaliyeti için gazete çıkarılması gerektiğine inanıyor. Kırım Tatar dilinde bir gazete çıkarmak için Rus yetkililere başvuruyor. Ret yanıtı üzerine mevcut gazetelerde Rus İslam başlığı altında makaleler yazıyor bu makalelerinde bile Türklerin dil birliği ve tarih birliği meselesine çözüme kavuşması gereken ilk mesele olduğunu dikkat çekiyor. İsmail Gaspıralı gazete için gerekli malzemeleri toplarken devamlı Rus yetkililere müracaatlarda da bulunmaya devam ediyor azmi sonucu Kırım Tatar dili ile birlikte Rusça dilini de kullanmak şartı ile gazete çıkarmasına izin alabiliyor. Çıkaracağı gazeteye Tercüman adını veriyor ve Rusların Kırım’ı ilhakının 100.yılında Bahçesaray’daki matbaada Tercüman gazetesi basılmaya başlıyor. Kırım’da yayınlanmaya başlayan Tercüman gazetesi de 35 yıllık serüvenine bu şekilde başlıyor. Tercüman gazetesi Kırım Tatar Türkleri tarafından sevinçle karşılanıyor ilk baskıda 300 adet basılan sonraki yıllarda 6000 adete kadar çıkan baskı sayısına çıkıyor. Okuyucu kitlesini de Kırım’dan Sibirya’ya, Kafkasya’dan Çin Türkistan’ına, İran’dan Mısır’a Hindistan’a II.Abdülhamit’in izniyle de Türkiye’ye kadar genişletiyor. İlk başta iki sayfa Türkçe, iki sayfa Rusça olmak üzere dört sayfa basılmaya başlanan gazete, 1905 I.Rus İhtilalin den sonra Rusça kısmı kaldırılarak sadece Türkçe basılmaya başlıyor. Haftada iki günden de üç güne çıkartılıyor. İsmail Gaspıralı’nin gazetecilik yönü kadar diğer bir yönü de eğitimci oluşu. Bilge Annesinin notlarında İsmail Gaspıralı’nin bu yönünü de daha iyi görüyor. İlk mektebi Bahçesaray’da mahalle mektebi olarak açıyor İsmail Gaspıralı. Mektepte okutulacak alfabe kitabına da kadar kendi düşünüyor, hazırlıyor ve basıyor. Mektebin muallimini de kendisi yetiştiriyor. Kırk beş günde okuma yazma sözü vererek öğrenci toplamak için çalışmaya başlıyor. Yobazlar burayı kafirler ocağı ilan edip öğrencilerin gelmesine mani oluyor. Tüm olumsuzluklara rağmen sadece 12 öğrenci kaydını yaptırıyor mektebe. Kırk beş günde halka verdiği sözü tuttuğunu göstermek için halkın önünde imtihan düzenliyor izleyici olarak 200 kişiyi davet etmesine rağmen sadece 30 kişi geliyor imtihanı görmeye ancak verdiği sözü tutan, başarısını gören halk daha sonra 40 öğrenciyi de kaydettiriyor bu mektebe daha sonra halkın isteği doğrultusunda ikinci mektebi açıyor yobazlarda boş durmuyor bu arada “erken öğrenen erken unutur” diye halka nifak sokmaya, kafa karıştırmaya devam ediyorlar. İsmail Gaspıralı’nin eğitim seferberliğine en fazla karşı çıkanların başında Rusların desteği ile yalan yanlış din bilgileri ile halkın kafasını karıştıran kendilerine çıkar sistemi kuranlar bulunuyordu. İsmail Gaspıralı hiç boş durmamış, kahvehanenin birinde akşam mektebi açmış hamal ve bakkaları toplayıp okulunun öğrencileri yapmış, kırk günde okuma yazma öğretmişti. Bunlar daha sonra İsmail Gaspıralı’nin eğitim sisteminin baş savunucuları olmuş ve halka İsmail Gaspıralı ve okullarını anlatmışlardı. Rus illerinden Bahçesaray’a muallim olmak üzere öğretmen adayları gelmeye başlıyor daha sonra, en az iki kişiye okuma yazma öğretmek şartı ile bedava ders veriliyor. Bu şekilde öğretmen bulma güçlüğünü de kaldırıyor ortadan İsmail Gaspıralı Bey. Öğretmenlerin ders kitaplarını da kendisi yazıyor ve matbaasında da basıyor. Rusya içerisinde seyahatlere çıkarak hem insanlara okulunu anlatıyor hem de varlıklı kişilerden okul için maddi destek topluyor. İsmail Gaspıralı Paris’de gördüğü sivil toplum örgütlerinin bir benzerini Cemiyet-i Hayriye ismiyle hayata geçiriyor. Daha çok kadınlardan oluşan bu örgütte kadınlar el emekleri ile hazırladıkları ürünleri satarak para kazanılıyor, kazanılan paralar mekteplerin gideri için kullanılıyor. Rus hükümetinden bir kuruş alınmadan bu mektepler ayakta kalmayı başarıyor ve 1905 yılında Usul Cedit adıyla bilinen bu mekteplerin sayısı beş bini geçiyor. Mekteplerin kalitesi de başka bir konu bir köy mektebinde hazırlık sınıfında yedi yaşında; Alfabe,Okuma Yazma, Müslümanlığın farzlarına yönelik ilmihal, Kuran’a Başlangıç, Matematik ve Türkçe Gramere Giriş okutulurken, birinci sınıfta Arapça Etimoloji, Dört İşlem, Avrupa Coğrafyası,Kaligrafi, Dogmatik Ahlak, Arapça Cümle Yapısı, İslam Hukukunun Esasları, Geometri,Temizlik, Metod ve Arapça Telaffuz dersleri; ikinci sınıfta Cebir, Mantık, Asya Coğrafyası,Kur’an Yorumu, Arapça İmla, Psikoloji, Dünya Tarihinin İlk Dönemi görülüyor. Üçüncü sınıfta Tecvitle Kur’an, Din Filozofisi, Hitap, Dünya Tarihinin İkinci dönemi, Kur’an ve diğer kutsal kitapların yorumları okutuluyor. Kızlar içinde Usul-u Cedit mektepleri açılıyor daha sonra Bahçesaray’da kız mektep sayısı on üçe çıkıyor İsmail Gaspıralı’nın aydınlanma hareketi sonuçların sadece biri bir örneği Şefika Hanım Bilge’nin annesine veriyor sadece bir örnek o dönem aydınlama hareketini anlatmak için; bir köy imamının kızı ilk mektepten sonra Rus okuluna ardından Darülfü’nun Tıbbiye şubesine gidiyor ve bu kız doktor oluyor. Sene 1900 kızın adı Raziye Kutluyarova Sülaymanova, Rus Türklerinden tıp okuyup 22 yaşında doktor çıkan ilk kadın. Osmanlı’nın ilk kadın doktoru Safiye Ali, Almanya’da tıp tahsil etmiş ve sene 1921. İsmail Gaspıralı’nın aydınlanma ve eğitim reformunun adına da kardelenler ismi veriliyor. Bilge Kardelenler ismini duyunca yüzü gülüyor annesinin de destekçisi oluğu Türkan Saylan’ın eğitim ve aydınlanma hareketi olarak ortaya koyduğu Kardelenler projesine destek olan annesi ile bir kez daha gurur duyuyor. İsmail Gaspıralı’nın her dakikası plan ve program dahilinde Şefika Hanım ile annesinin tarihe düşülen notlarını okurken Bilge, İsmail Gaspıralı’yi daha iyi tanıma ve anlama fırsatı buluyor bu şahsiyetin ülkemizde üstünkörü tanınması yada hiç tanınmamasına hayıflanıyor Dünya bile 2014 yılını UNESCO yılı ilan edip anarken ülkede bu kıymetli şahsiyeti bilen sayısına üzülüyor. Ve notları okumaya devam ediyor Tercüman Gazetesinin 10.yılı münasebetiyle düzenleyeceği kutlama töreni gibi İsmail Gaspıralı her işini bir amaç ve program dahilinde yapıyor. Bu kutlama merasiminde Türk kadın hareketinin fitilini yakmak için tüm konukları özel seçiyor.Konukları eşleri ile birlikte katılacakları şekilde ayarlıyor. Yerel liderlerin ve aydınları da çağırıyor bu arada bu toplantıda Rusların hışmına uğramamak için Polis Müdürü, Hakim, Savcı, Jandarma Komutanlarını da özellikle çağırıp şenlik şeklinde düzenliyor toplantısını ve maksadı da toplanacak bağışlar sayesinde yeni matbaa makinesi alınacak süsü ile süsleyerek sunuyor. İsmail Gaspıralı’nın katılanlara bir müjdesi de vardı şenlikte Bahçesaray’daki kız çocukları için ücretsiz eğitim verecek bir dershane açılması herkes buna odaklanmışken o hedefine yürüyordu yavaş yavaş. Şefika romanı o kadar dolu ki hem iki kahraman üzerinden hayat öyküleri anlatılıyor, hem kahramanların yaşadığı döneme ışık tutuluyor hem de Kırım Milli Mücadelesi, İsmail Gaspıralı’nin hayatı, İsmail Gaspıralı’nın Kırım’ın aydınlanmasına yaptığı işler detaylı bir şekilde ilk ağızdan anlatılıyor. Roman ile ilgili yukarda yazılanlar daha eser yarılanmadan yazılanlar eserde daha 1905 ihtilalinden sonra Rusya’daki özgürlük rüzgarları sonucu toplanan Birinci Bütün Rusya Müslümanları Kongresi, 1906 yılında kadın mecmuası Alem-i Nisvan’ın İsmail Gaspıralı tarafından çıkarılmasıve öyküsü, Vyborg Manifestosu ve İsmail Gaspıralı ve ailesinin başından geçen ilginç olaylar, Şefika Hanımın eşi Nesip Yusufbeyli’nin vasıtası ile vakıf olduğu Azerbaycan’ın durumu, Tercüman gazetesinin 25.yıl jübilesi ve 25.yıl jübilesinin sadece Bahçesaray’da değil eş zamanlı olarak Türk dünyasının başka illerinde de tertip edilmesi. İsmail Gaspıralı’nın İslam Dünyasını birleştirmek adına Hindistan’da verdiği mücadele ve yaptığı icraatler, Balkan savaşı öncesi Balkanların durumu, Rusların Balkanlardaki hain emelleri, İttihad ve Terakki Cemiyeti’nden ilham alan Kırımlı gençlerin Vatan Cemiyeti kurmaları ile ilgili bilgiler, Kırım’ın bağımsızlığına kavuşması, Şefika Hanım’ın Milletvekili seçilmesi ve Kırım Kadın Hareketi hakkında bolca malumat, Kırım Tatar Milli Parlamentosunun açılması, Kırım Tatar Anayasasının kabulü ve Kırım Demokratik Cumhuriyetinin kuruluşu. 1917 yılında kurulan Cumhuriyetin 1919 yılında Rus işgali ile sona ermesi ve Rusların Kırım Tatar Türklerine yaptığı insafsızlıklar, 1918 yılında Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesi, Şefika Hanım eliyle babasının izinde olduğunu gösterir şekilde eğitim ve kadın hareketleri ile Azerbaycan’da ki çalışmaları, Azerbaycan’ın Ermeni ve Ruslar tarafından işgali ve halka yaptıkları zulümler, Şefika Hanım ve çocuklarının Azerbaycan’dan Türkiye’ye kaçış maceraları. Serra Menekay o kadar çok bilgiyi, belgeyi,fotoğrafı eserine sığdırmış ki, Kırım, İsmail Gaspıralı ve ailesi, Tercüman Gazetesi hakkında bilgilenmek isteyenlere akıcı dili ile roman tadında sunmuş. #KitapŞuuru
Şefika
ŞefikaSerra Menekay · Galeati Yayıncılık · 201749 okunma
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.