Gönderi

308 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Türk Edebiyatının önemli kalemlerinden Hüseyin Nihal Atsız'ın bu kitabı gerçek bir psikolojik roman özelliği taşırken bir yandan tarihi roman özellikleri de taşıyan ve edebiyatımızda görmeye çok alışık olmadığımız bir tarz olarak karşımıza çıkıyor. Eserin otobiyografik özellikler taşıdığı bilinmektedir. Eser bir Uygur Masalı ile başlar. Selim Pusat ve eşi Ayşe masalla ilgili konuşur. Bu masal ileride yaşanacakların habercisi olur aslında. Eserde en kaba haliyle padişaha bağlılık yemini eden Selim Pusat'ın Cumhuriyet’in kurulması ile ordudan atılması, kendi dünyasına çekilip aşık olması anlatılır. Geçmiş yaşantısında da Mete'nin ordusunda Burkay adıyla var olan Pusat, aynı anda iki hayatı bir arada yaşıyor gibidir. Selim Pusat, Mete’nin ordusundaki kaderini benzer bir şekilde günümüzde de yaşayan ve bunun ruhsal sancılarını ve halüsinasyonlarını yaşayan bir askerdir. Selim Pusat "Büyük askerler krallıklarda yetişir." görüşünü söylediği için vatan haini rejim karşıtı görülüp hapsedilmiş ve askerlikten atılmıştır. Oysa Pusat, siyasi mesele olan rejim üzerine düşünmez, askeri açıdan yaklaşır. Rejim aklının ucundan bile geçmezken birden rejim karşıtı ilan edilir. Selim'in eşi Ayşe kocası aklandıktan sonra kocasının kalbinde sevgiden eser kalmayıp onun yerine kin ve tiksintinin olmasına çok üzülür. Kocasının gözlerindeki sevgi ışığının döndüğünü görünce kahrolur. Pusat altı uçurum olan çürük bir tahta köprü üzerinde kendini emniyette hissetmiyordur. Pusat'ın arkadaşı Şeref, vatan hainliğinden aklanıp hapisten çıktıktan sonra "Tiyatro bitti, beklemeye lüzum görmüyorum." diyerek intihar etmesi karşısında herkes kahrolur sanırım.En çok da kader arkadaşı Selim Pusat... Bir insanı karalamak hem de onuruna saldırmak, üstelik hiç alakası yokken ne kadar ağır bir suçtur gerçekten... Çamlı korusunda gezinirken gaipten şiir okuyan bir kadının sesini duyar Pusat. Pusat, Çamlıkoru’da duyduğu kadın sesinin Güntülü’ye ait olduğunu da anlar: “Yine beyninde garip şeyler oluyor, kendisini çok eski zamanlara götürüyordu. " Güntülü, Aydolu, Nurhan ise Ayşe'nin Işık Kızlar adını verdiği üç tane değerli öğrencisidir. Eseri okurken her edebiyat öğretmeninin Güntülü gibi bir öğrencisi olsa keşke diye içimden geçirdim ... O edebi zevk, bilgi karşısında gıpta etmemek imkansız. Selim Pusat özgür kaldıktan sonra da huzura eremez. Ayşe ile sohbet ettiklerinde sert ve kırıcı eleştiriler yaparak bir fikri savunurken geçici de olsa hayata bağlanırdı diye Ayşe, Selim'e karşı kırıcı olmamaya gayret eder, sabır gösterirdi. Bu sohbetler kitapta çok somut gerçekçilikle aktarılır. Prenses Leyla'nın hikayesi de masalsı anlatılıyor, düşsel bir alemde söylenmiş bir anekdot misali serpiştirilmiş kurmacanın içine tıpkı yaşanmış bir hayat gibi. Şehzade Mustafa'nın 11.göbekten gelen torunu olduğu için prenses ünvanı aldığını söylemesi bir ara acaba fantastik unsurlar da mı karşımıza çıkacak dedim. Key Selim'e Levh-i Mahfuz'da kendisinin kendinden 25 yaş küçük birine aşık olacağını söylemesi Selim'de değişikliklerin başlamasına neden olur. Bir kıvılcım gibi inanmasa da unutmaz ve alev almaya başlar. Eski Türk Lehçelerinde Yek:Kötü Ruh manasına gelirken, Key:Çok iyi manasına geldiğini Ayşe'den öğrenen Selim, çok şaşkındır. Bu kısımlar eserin sembolik özellikler taşıdığının da göstergesidir. Kavramlar kurmaca kişilerle somutlaştırılmıştır. Hayali kahraman olan Yek; Dr.Selim Key ve Osman Fişer kimlikleriyle de karşısına çıkmaktadır Pusat'ın. Mekanlar da gerçek mi hayal mi insan kendinden şüphe eder hale geliyor. Sözgelimi Leyla'nın evi. Gülsafa Kalfanın eski konak kültürüyle davranışları, duvarlarda süslemeli kılıçlar, bıçaklar, Fatih'in tablosu, şehzade tabloları... Gerçekle ve düş arasında bocalayan Pusat kendi hayalinde vicdani mahkemeler de kurmaya başlar.Artık evde Ayşe ile birer yabancı gibidir. Eserde tasavvuf inancıyla ilgili birçok terim kullanılmış ve güzel bilgiler verilmişti Ayşe Öğretmen kanalıyla. Hallac-ı Mansur bile vardı."Ene'l Hak" deyişi bir kez de kitabımızda sorgulanır. S. 156 Eserin final kısmındaki dava en enteresan kısımlardandı. Kimler yok ki davada... Büyük Işık'ın karşısında mahşer gibi bir mekanda davası görülür... Final de hayatını, dinçliğini, büyük ümitlerini de bir bir kaybeden Selim Pusat'tan geriye ümitsiz, hasta melankolik bir adam kalmıştı....
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201927,3bin okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.