Gönderi

129 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 19 hours
"Benim memurum işini bilir."
Pablo Picasso: "Sanatçı, her yandan gelen duyguları algılayan bir anten gibidir," demiş. Bana göre de bir sanatçının olmazsa olmaz denebilecek özelliklerinden biri "algılarının açık olması"dır. Yaşadığı toplumdan tamamen bağımsız eserler veren ve toplumun sorunlarını görmezden gelen kişi tam anlamıyla sanatçı değildir. Tabii bu düşüncem, sanatçının illa "siyasi anlamda muhalif" olmasını gerektirmez; fakat içerisinde mutlaka bir "muhalif" yön olmasını gerektirir. Kanaatim şudur ki; eleştiri yeteneğinden yoksun bir sanatçı düşünülemeyeceği gibi, eleştirmekten korkan kişiye de sanatçı denilemez. İşte büyük sanatçıları “büyük” yapan şeylerin başında, yaşadığı dönemi çok güzel bir şekilde (kimi zaman mizahi unsurlarla) yansıtması gelir. Gogol de yaşadığı toplumdaki sorunlara kayıtsız kalamamış ve 1835 yılında, Rusya'daki bürokrasinin kokuşmuşluğunu, toplumdaki kurumların ve insanların yozlaşmasını, riyakarlıkları göstermek amacıyla "Müfettiş" adlı senaryosunu yazmıştır. Tabii eser, ağır bir şekilde yaşanılan dönemi eleştirmektedir ve böyle bir eseri yayınlamak yürek ister. Bu sebeple eserinin oynanması için, Çar Nikola'dan izin alınır ve ancak Çar Nikola tarafından verilen izinden sonra eser sahneye konulur. "Müfettiş" isimli bu nefis eser, yozlaşmış bürokrasiyi ve rüşvetin artık tamamıyla normal karşılandığı bir memur zihniyetini tüm çıplaklığı ile ortaya koyduğu için memurlar tarafından büyük bir tepki alır. Eserin yayınlanmasıyla Gogol'ün anlattıklarının gerçeğe uymadığı ileri sürülerek memurlar tarafından Gogol'e karşı tavır alınır ve tiyatronun izlenmemesi için çeşitli propagandalar yapılır. Buna karşın piyes, büyük bir seyirci toplamaya devam eder. Bu konuda Gogol şu ifadeleri kullanır: “Seyirciler umumiyetle oyundan memnun kaldılar. Yarısı piyesi çok iyi karşıladı. Yarısı da bastı küfrü. Ama bu küfrün sebebi sanatla ilgili değildir. Piyesin tesiri büyük ve gürültülü oldu. Herkes benim aleyhimde. Yaşlı ve sayın memurlar, memuriyet hayatından bu şekilde bahseden bir adamın içinde mukaddesat namına hiçbir şey bulunamayacağını söylüyorlar. Polisler aleyhimde. Edebiyatla uğraşanlar aleyhimde. Tüccarlar, edebiyatla uğraşanlar aleyhimde. Küfrediyorlar ama yine de piyesi seyretmeye gidiyorlar. Dördüncü temsil için şimdiden yer kalmadı. Komedya muharrirliğinin ne demek olduğunu şimdi anlıyorum. Yaptığın işte gerçeğin izi göründü mü bütün insanlar teker değil, zümreler halinde aleyhine kalkıyorlar.” Gerçekten de öyle değil midir? İçimizdeki pisliği ve yozlaşmayı anlatan eserlere daha fazla ilgi göstermez miyiz? Sanki o içimizdeki pislik ve yozlaşma bizimle hiç ilgili değilmiş gibi bizi anlatan eserlere güler geçeriz. Dışımızdan, "Yazar da biraz abartmış canım, bu kadar da olur mu hiç?" deriz. Fakat içimizde bir yerlerden gelen cılız bir ses, tüm anlatılanların doğru olduğunu fısıldar. Anında o sesi bastırıp kahkahalarla gülmeye devam ederiz... Eseri bu kadar anlatmak yeterli. Kesinlikle okuduğunuza pişman olmayacağınız, eğlenceli bir eser... Türkiye'de birçok defa gösterimi de gerçekleştirilmiş. Dileyen internetten bulup piyeslerini izleyebilir. Ben izledim, fena bulmadım. Son olarak, kitapta çok hoşuma giden, beni güldüren, hiyerarşik olarak üstün bir memurun kendisinden alt bir memura kurduğu bir cümle vardı. Onu paylaşmak istiyorum: "Dikkatli ol! Rütben kadar çalmıyorsun pek!" Yani çalmak serbest arkadaşlar. Çalabilirsiniz. Amma... Rütbeniz kadar! Rütbenizden fazla çalarsanız, bu suç olur. Mahkemelerde sizinle uğraşmak istemem. Hele bir de hiç çalışmadan çalarsanız, maazallah işiniz çok daha zor olur. Kimse sizi savunamaz... Amma... Çalışıyorsanız iş başka. O zaman hiç sorun yoktur. Zaten birileri sizin için "Adam çalıyor; ama çalışıyor da" diyerek sizi çoktan savunmaya başlamıştır. Herkese keyifli çalmalar.
Müfettiş
MüfettişNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20214,899 okunma
··
2,193 views
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Diğer Gogol incelemende demiştin ya Semih, Gogol ve Dostoyevski arasında kalıp Gogol'ün öne geçmeye başladığını hissediyorum diye... Hah, Gogol'ün muhalif ve iğneleyici kimliği Dostoyevski'den çok daha üstündür mesela. Hatta Dostoyesvki, sosyalist-devrimci nitelikleri bulunan Petraşevski grubundayken bile ilerideki karısı Anna Dostoyevskaya'ya göre içinde gizliden bir Çar sevgisi besliyordu. Yani Puşkin ve Gogol'ün despotizme karşılığını, özgürlüğe susamışlığını ve ironilerle birlikte oluşan siyasi muhalifliğini Dostoyevski'de bulamayız mesela, Dostoyevski'nin ana amacı bu değildir zaten. Açıkçası ben de senin gibi sanatçının muhalif olanını daha çok seviyorum, kendi toplumunun gerçeklerine kayıtsız kalmayan, toplumunun yaşadığı zorlukları yadsımayan ve aynı zamanda Gogol'ün de dediği gibi rütbesi kadar çalan insanların farkındalığında olmamız lazım. Velhasıl yine senin sayende düşünceden düşünceye atladığım bir inceleme olmuş, sanırım senin incelemelerinin en özgün özelliği de bu. İçerisinden pek çok soru yakalayabiliyoruz ve bu da okurun hiç bilmediği bir kitap olmasına rağmen o kitaba yakınlaşmasına sebep oluyor. Eline sağlık dostum.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Neticede varacağım nokta bu olacak sanırım. Zaten tahmin ettiğim bir son; ama yine de kendimce heyecan yaratıyorum işte :) Düşünceleri yönlendirmeyi seviyorum. Bu sebeple hem düşündürmek hem de düşündürürken yönlendirmek istiyorum. Teşekkür ederim Oğuz :)
3 next answer
Kaan okurunun profil resmi
Sanatçılar hakkındaki fikirlerine büyük ölçüde katılıyorum ama her zaman sanatı salt sanat için yapanlara da bir açık kapı bırakıyorum bu konuda. Ancak sanatçılar için verdiğin özellikleri bir aydının kesinlikle taşıması gerektiğine inanıyorum. Şu an da ülkemizde aydın insan bulmak oldukça zorlaşti. Gogol en sevdiğim yazarlardan biri diyebilirim. Olayları anlatış tarzı bile insanı güldürüyor. Oldukça eğlenceli, hoş sohbet ve zeki biri izlenimi veriyor eserlerinden. Birkaç kitabını okuyunca kendisine çok ilgi duyup biyografisini de okumuştum ve açıkçası şaşırmıştim ve yine gülmüştüm. Güldüren yanı, tabiri caizse bir otlakçı olmasıydi. Kendisini adeta bir peygamber gibi görüyor, Tanrının kendisini yasatiyorsa büyük eserini yazması için bunu sağladığını düşünüyor, başta arkadaşları olmak üzere halkın da kendisine bakmak, ihtiyaçlarını gidermek durumunda olduğunu düşünüyordu. Arkadaşları da hem seviyor hem kızıyor, sitcom dizi tadında bir durum suregidiyor gibi gelmişti. Şaşırtan nokta ise ben Müfettiş kitabı olsun ve genellikle yazdığı eserler nedeniyle ve kendisi hakkındaki yorumların geneli itibariyle sisteme karşı bir insan imajı almıştım. Lakin Gogol sistem yanlısı ve Çar aşıği çok geleneksel bir insanmış. Hatta yer yer bu özelliği yobazliga bile varıyor diyebilirim. Örnek; #55435277 Müfettiş eseri hakkında da senin de incelemende yer verdiğin gibi gösterimi için Çar'a müracaat ediliyor. Bunu da Gogol çok sevdiği ve üstad olarak gördüğü Puskin sayesinde yapıyor. Puskin pek hazzetmese de Çar'dan, eşini araya sokarak [Çar'in, Puskin'in eşine özel bir ilgisi var, ki genel olarak Puskin'in özel hayatı çok eksantirik] ondan izin alıyor. İlk gösterime Çar da katılıyor. Ve salon sessizlige bürünuyor, izleyenler [özellikle memurlar] doğrudan Çar'a bakıyorlar; Çar'in alkisladigini görünce onlar da istemeden alkislamaya başlıyorlar. Ama her kesimden senin de yer verdiğin gibi tepkiler geliyor. Gogol çok şaşırıyor bu tepkilere ve soluğu en son bir süre yurt dışına gitmekte buluyor. Troyat durumu şu şekilde ozetliyor; #55313053 Ama bir süre sonra sanırım Gogol, hıyerarsik yapıya da soguklugunu kaybediyor ve temel sıkıntının sistem değil; bireylerde olduğu sonucuna varıyor. Yani bireyler iyi olursa mevcut sistem de iyi olacaktır; Hakim iyi hakim, kral iyi kral, çiftci iyi çiftçi hatta köle iyi köle olursa bir sorun kalmaz. İncelemeni çok beğendim, emeğine sağlık Semih, hem bu nedenle hem de Gogol'ü sevmem nedeniyle biraz yorumu uzatmis oldum :)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Sanatı salt sanat için yapanlara açık kapı bırakmak gerekir tabii; ama icra ettikleri sanatın dışında toplumun sorunlarını göz ardı etmeyeceklerse. İlla sanatlarında muhalif bir yön göstermelerini beklemiyorum :) Gogol sistem yanlısı mı bilmiyorum; ama senin kanıtlarla açıkladığın gibiyse yine de sistemi eleştirmesi kayda değer bir özellik... Gogol’ün ana problemi, yönetimde değil de halkta bulmasını da anlıyorum. Sonuçta çözülemeyen bir kısır döngü bu. Halk iyi olursa yönetim iyi olur diyenler ve yönetim iyi olursa halk iyi olur diyenler tarih boyunca çatışmıştır. Kazananı olmayan bir savaş sanırım. Tarih boyunca üstün çıkan olmadı :) Teşekkür ederim, bilgin fazla olduğu için yazmaya başlayınca durduramıyorsun kendini. Durdurma da zaten. Yazdıklarını okumaktan keyif alıyorum her zaman.
Selman Ç. okurunun profil resmi
Tutunamayanlar'ı okurken Turgut'un devlet dairesine evrak almaya gittiği bir bölüm vardı orada aklıma Bulgakov'un Şeytani (Şeytanname) kitabı gelmişti. Aşağı yukarı aynı konular işleniyor. Ve tabii ki bu işin ustası Gogol ve bu eser. Oğuz da belirtmiş, kesinlikle katılıyorum Gogol'ün hiciv dolu anlatımı Dostoyevski'den çok üstündür, bu bakımdan bakarsan geçen incelemedeki taht meselesi konusunda sana katılabilirim ama tabii yine de bütüne bakmak lazım. Son tahlilde Dostoyevski :) Tutunamayanlar'da şöyle iki alıntı vardı. "Aslında bir yolsuzluk yapmıyorlar. İşiniz biraz daha hızlı yürüyor o kadar. Bir çeşit fazla mesai." Ne kadar da haklı! değil mi? :) Ciddi manada bu konuyu kendi lehlerinde gören bir dünya insan var. Geçen markette kasada sıra bekliyorum. Malum durumlar sosyal mesafe vs. önümdeki kişi ile aramda mesafe bıraktım. Beklediğim kasa hızlı çalışıyordu, yan kasada sıra bekleyen abla da bunu görünce hemen önümdeki boşluğa doğru hamle yapmaya çalıştı. Tabii sonu hüsran orası ayrı :)) İşte bu zihniyette olan bir dünya insan ile beraberiz bu ülkede ve bu dünyada. Ben yapmasam öteki yapacak zaten düşüncesi ile herkes bozuk düzene hizmet etmeye devam ediyor. Diğer alıntı "Amir güçlük çıkarmazsa memur çıkarına bakamaz, memur güçlük çıkarmazsa hademe çıkarına bakamaz. Bütün düzen çığrından çıkar sonra. Düzen de çığrından çıkarsa, artık onu ne Hamlet düzeltebilir ne de Selim." Oğuz Atay kesinlikle Gogol ve Bulgakov'u bolca okumuş ve esinlenmiş. İyi ki de yapmış. Tutunamayanlar'da yer yer var böyle anlatımlar ama Tehlikeli Oyunlar tam manasıyla ironi ve hiciv dolu anlatımıyla ön plana çıkıyor. Bazen bazı şeyleri direkt anlatmaktan ziyade bu şekilde anlatmak gerekiyor sanırım. Neyse daha fazla uzatmadan emeğine sağlık diyorum. Bir sonraki incelemede görüşmek üzere :)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Selman harikasın. Bilinçaltımda o cümleleri yazarken Dostoyevski'ye yumruk atmaya çalıştığımın farkında değildim. Yorumunla bunu fark ettim ben de. Ama kesinlikle haklısın, gizli amacım buymuş :) Oğuz Atay'ın "Aslında bir yolsuzluk yapmıyorlar. İşiniz biraz daha hızlı yürüyor o kadar." sözü Türkiye'deki rüşvetin tanımı gibi. Türkiye'de yapılamayan bir işin yapılması için rüşvet verilmez. İş daha hızlı yapılsın diye veya iş bittikten sonra teşekkür mahiyetinde rüşvet verilir :) Ve bu durum toplumun tüm kesimlerince artık kanıksanmıştır. Ben de kanıksayanlardanım :) Katkın için ve farkında olmadığım bilinçaltımı bana gösterdiğin için teşekkür ederim Selman. Yeni Rus edebiyatı konularında görüşmek üzere :)
Harun Çelik okurunun profil resmi
“Dikkatli ol rütben kadar çalmıyorsun pek” cümlesi bu kitapta en beğendiğim cümle olmuştu. Aynı cümlenin altını çizmişiz güzel bir analizdi, teşekkür ederim yazınız için
Semih Doğan okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. Basit bir cümle gibi görünse de çok şey anlatan bir cümle. İyi yakalamak gerekir :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.