Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

144 syf.
·
Puan vermedi
EJMA'NIN RÜYASI & HAYDAR KARATAŞ
-"Ey Tanrım biraz günışığı ver bana, biraz yağmur! Bir adam gördüm içindeki canavarı bağlamış ardı sıra sürüklüyordu. Yanına gittim, "Amca,’' dedim. Duymadı. Daha yüksek sesle seslendim," Amca nereye götürüyorsun bu vahşi yaratığı?" Dedi, "Evlat, çok öfkelendi. Masalcıya götürüyorum, biraz hikaye anlatsın, dinsin. Uyutmuyor geceleri…'' Ağzım açık arkadan bakakaldım ve ne mutlu dedim, ne mutlu içindeki canavarı görebilene, ilacını bilene ne mutlu…”- Kitabın içeriğindeki öykülere dahil olmayan, bu minik ve anlamlı metin ile başlayan Ejma'nın Rüyası, Sevgili Haydar Karataş'ın son kitabı. Kendisini muhteşem kitabı Gece Kelebeği/Perperik-a Söe ile tanımış, ardından On İki Dağın Sırrı ile Karataş yolculuğuma devam etmiştim. Kendi adıma çok memnun olduğum bu yolculuğun asla bitmemesi, gittiği yere kadar gitmesi bu ilişki için en büyük temennim. Haydar Karataş her şeyden önce dava adamı oluşu müsebbibiyle bir halk adamı. Öyle lafta değil elbet, özde...Kendisi 1973 Dersim doğumlu. On dokuz yaşında başlayan cezaevi süreci 2002 yılında, yaş otuza dayandığında noktalanınca, politik mülteci olarak İsviçre'ye yerleşiyor. Ülkemizde bulunduğu yıllardaki kaderi bu halde iken, şu an ironik bir biçimde, İsviçre Zürih Yüksek Mahkemesi'nin çevirmenliğini yapmakta Karataş... Düşler ile gerçekleri, masallar ile yaşanmışlıkları harmanlayarak, okura, zamansız bir yolculuk vadeden Ejma'nın Rüyası, yazarının tabiriyle, "Dersim'in tarihsel geçmişine bir ağıt niteliğinde. Dersim'de dağların, taşların, ağaçların ziyaret kabul edilmesi mistik bir inanç olmaktan çok zamanın içinde kayıp giden ve unutulmamak için yeryüzüne iz bırakan birer insan metaforudur." 1938 Dersim Olayları'nı, öykülerin temeline yerleştiren Karataş, Dersim halkının acılarını, halk masalları ile yoğurarak, Sadık Hidayet' in Kör Baykuş kitabının girişindeki" Yaralar vardır hayatta, ruhu yavaş yavaş kemiren, yalnızlıkta kemiren yaralar... cümlesi ekseninde, onulmayan, onulamayan yaraları deşiyor. Masal ise Dersim'in ta kendisi olarak kitapta zuhur ediyor. Bir Dersimli, bir Haçelili olan Karataş'ın doğup büyüdüğü topraklara olan aidiyet duygusu ile her öyküde çok net çıkıyor karşımıza. Üç ana bölümden oluşan kitabımız, toplamda on üç öyküden oluşuyor: 1.Bölüm:Masal İnsan -Pepug Aryası -Uyuyan Tanrı -Prag Köprüsü'ndeydi, Franz Kafka' nın Şehrinde -Babil Tımarhanesi'nden Kaçan Üç Devrimcinin Hikayesi -Hızır Gitti Gelmez Oldu -Hızır Yaşlı Nenemdi -Aşk Bitiyor da Hikayesi Bitmiyor -Ejma'nın Rüyası -Masal Bitti O Gece -İki Siyah Erkek Donu 2.Bölüm:Sayıklamalar -Şaraplık Üzümlerin Kanı -Hakikat Ayrık Ayrıktı -Şizofren Köyün Delisi 3.Bölüm:Yaşayan İnsan -Yedinci Mezar Taşı / Gözlerini Kapatın Tarihin Öykülere tek tek değinip, bu büyülü kitabın büyüsünü bozmayacağım ama giriş öyküsü Pepug Aryası ile kitaba adını veren Ejma'nın Rüyası adlı öykülerden biraz bahsetmeden de geçemeyeceğim. Pepug Aryası, isminden de anlaşılacağı üzere, halk masalı tadında, sıcak,samimi,hüzünlü, mitolojik ve haliyle metaforik ögeler içeren bir öykü. Öykünün ana temasına, Anadolu'daki kardeşin kardeşe olan özlemini anlatan efsanevi Pepug kuşunu kondurarak farkını ortaya koyan Karataş, dili, üslubu ve anlatım şekli ile okuru edebi hazza ulaştırıyor. Yaşlı bir derviş ve Süleyman peygamberin çobanı Munzur'un karşılaşmaları ile başlayan öykü,kısa ve öz olarak, kardeşin kardeşe inanmadığı ama acısını da unutmadığı toprakların hikayesini sunuyor bizlere. ***Anlatacağımız bu hikaye sizden yeni ama zamandan eskidir. Rivayet o ki, onun devri daim olduğu zamanda henüz Yusuf kuyuya düşmemiş, Yunus'un kulağına Tanrı 'o tılsımlı sözü' fısıldamamıştı. Bunun için derler, evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Devler top oynar eski hamam içinde. Gamamcının suyu yok, baltacının baltası yok. Sokakta bir tazı gezer boynunda halkası yok. Ejma'nın Rüyası'nda ise, yazar, "Açma yaramı kurban olam, açma yaramı" diye sessizce haykıran Ejma' nın, tabiri caizse, kabuk bağlamaya yüz tutmuş yaralarını kanatıyor, hem de tırnaklarıyla kazıya kazıya. Anası, kardeşi Ferhat'ı doğururken ölen, babası da toprak yoluna öldürülen Ejma'nın ağzından 1938 olaylarına tanıklık ediyoruz. Kardeşi Ferhat'ın akibetini ise ne siz sorun ne de ben söyleyeyim... ***Bunu sordum o buluşmamızda. Nerede kaldınız diye. " Arı kovanı boşalmış gibi asker geldi. Dağ taş asker kaynadı. Böyle her şey gözümüz önünde oldu, bitti. "dedi." Yaktılar, köyü. Ermeni mahallesini, değirmeni, tarlaları... İnsanın en büyük düşmanının yine bir başka insan olduğu hususunun sıklıkla altını çizmiş olan Haydar Karataş, öykülerinde çocukluğundan beri süregelen gözlem yeteneğini de konuşturmuş. Bir anlamda duyduklarını, gördüklerini, öğrendiklerini ve bildiklerini sentezlemiş. Herbirinde ayrı ayrı , Dersim'in muhteşem coğrafyasına, istemsizce dahil olacağınız öykülerde, tahmin edersiniz ki büyülü gerçekçilik çok ön planda. Acının rengi, dili, dini, kimliği olmadığını düşünen onurlu kesime dahilseniz, kim olursa olsun, bir başka canlının acısını iliklerinize kadar hissedebiliyorsanız, bu öyküleri çok başarılı bulacağınızdan hiç şüphem yok. Aksi düşüncedeki bir okur, kuru ve yüzeysel bir okuma yapacaktır, dolayısıyla bu da kitabın özümsenmesine mani olacaktır. Neden böyle harika kitaplar bilinmez, okunmaz bir türlü anlamam ya da aslen anlarım da işime gelmez anlamak! Kalın sağlıcakla... ***Gürültü zamanında edilirse karşılığı vardır, sessizliğin de zamanı vardır. Ama unutma bütün fikirler, mutluluklar sessizlikte mayalanır. Hani derler ya, mutluluk, mutluluk olmadan evvel hayalden ibarettir, diye. Hayal parayla satın alınan şey değil ki evlat! ***Bir gün, "Hadi beni neyse de ya sen, seni neden hapse attılar," diye sordum. Sormaz olaydım, meğer bizi öldüren o ülkede beterin beteri varmış. Hani söylemesi ayıp ben insanın ülkesini unutmamasını da acılarının derinliğine bağlıyorum. İnsanın acısı insanın gerçek yurdu. Acın nereye aitse oralısın, gerisi boş... ***Şarkı bitti, bir daha başa aldı. Bitti gene başa aldı. Telli telli şu telli turna... Ne kadar da saftı, ne kadar saftık. Her şey kaldığı yerden devam edecekmiş gibi düşünecek kadar saf, müziği dahi ayarlamıştı. "Telli telli şu telli turnam... Sakın çıkma patika yollara O dağlara kırlara o karlı ovaya Yenik düşüyor her şey zamana Biz büyüdük ve kirlendi dünya. Telli telli telli şu telli turna Sanma ki yaralı uçmaz bir daha Takılmış kanadı göçmen buluta Döner gelir bir gün konar yurduna... " ***İşin özü,aşk meşk her şey bitiyor ama insan-ı evlanın hikayesi insanın ruhunu bırakmıyor.Gerçekte geride kalan da hikayesidir insanın.
Ejma'nın Rüyası
Ejma'nın RüyasıHaydar Karataş · Nota Bene Yayınları · 201746 okunma
·
166 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.