Gönderi

"Bu dinin yöntemindeki ikinci özellik de, stratejik hareketin pratikliği ve esnekliğidir. Bu hareketin çeşitli merhaleleri ve her merhalenin gereklerine ve pratik ihtiyaçlarına uygun araçları vardır. Her merhale, bir sonraki merhale ile sona erer. Bu din, pratiği birtakım soyut teorilerle karşılamaz. Söz konusu pratiğin merhalelerine donuk ve katı tedbirlerle karşı koymaz. Bu dinin cihat hakkındaki metotuna delil göstermek üzere, Kur’an ve Sünnet’ten çeşitli deliller ileri sürüp de, dinin bu özelliğini göz önünde tutmayanlar, bu yöntemin açtığı merhalelerin özelliği ile, çeşitli delillerin her merhale ile olan ilgisini idrak edemeyenler, ağır bir hataya düşmüş, bu dinin yöntemini saptırıcı kılıklara büründürmüş, kaynaklara da aslında taşınılmayacak olan, gayeye dönük esasları ve kaideleri yüklemiş olurlar. Çünkü onlar Kur’an ve Sünnet’teki her delili sanki nihai durumu belirten bir delilmiş gibi, bu dinde nihai kuralları temsil eder diye kabul ediyorlar. İslâm’a bağlılıkları sadece isimden ibaret kalmış olan müslümanlara karşı dikilen umut kırıcı pratiğin baskısı altında, hem akılca ve hem de ruhi bakımdan yılgınlığa düşen bu çeşit kimseler, 'İslâm sadece savunma amacı ile cihat eder.' derler. Böylece bu dini, yeryüzündeki tüm zorbaları ortadan kaldırarak, insanları sadece Allah’ın kulu yapmak olan metotundan feragat ettirmekle şirin gösterdiklerini sanırlar. Oysa insanlara getirdiği inancı zorla benimseterek değil, fakat insanlarla bu inancın arasını açık ve serbest bırakarak, insanları kullara kulluktan kurtarıp, kulları Rabbine kul olmaya yöneltmek bu dinin metotu gereğidir. Bu da egemen siyasî düzenleri yıkmakla veya teslim olduğunu ilan edip cizye vermeye mecbur bırakmakla olur. O zaman siyasi otorite serbest kalır, ister bu dini benimsesin isterse benimsemesin, İslâm ile tebaası arasındaki engel aşılmış olur....” (Yoldaki İşaretler: s. 38)
·
14 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.