Hayırlı Ramazanlar kardeşlerim.
Nasıl başlayacağımı ve hatta nasıl devam ettireceğimi kestiremiyorum.. Çünkü ya dilim çözülecek uzun bir inceleme yapacağım, ya da bütün kelimeler dilimde düğümlenecekte cümlelere dökemeyeceğim diye korkuyorum..
Herşey vaktine esirdir diye bir söz var ya.. Ben bu sözü en çok bugün sevdim. Bu kitap senelerdir kitaplığımda duruyor, İmkanı yok okuyamıyordum. Sanki görünmeyen bir el elimden alıyor, sayfayı kapatıp bir kenara bırakıyordu. Hikmeti İlahi bende anlamıyordum neden bir türlü okuyamadığımı. Artık saymayı da bırakmıştım kaç kere okumaya başlayıp, bıraktığımı.. Bir hafta önce gibi Ramazan Risalesi'ni okuyayım dedim Ramazan bitmeden değerlendirme amaçlı. Sonra gözüme bu kitapta çarptı. Beni oku, beni de oku diyordu sanki. Birde artık baş sayfalarını ezberledim sayılır defalarca başladığım için, kitabın başında bu kitabın içindekilerini her sene Ramazanda mukabelede, bu sureye gelince anlatıldığını ve kitap halinde olmasını isteyenlerin vesilesiyle yazıldığı aklıma geldi. Yani şunu düşündüm madem bu kitap Ramazan'da yapılan bir sohbetti, bu ramazan bitmeden okumalıyım.. Tabi yine yarım bırakmazsam. Neyse ben Ramazan Risalesini bitirdim. Ona başlayacağım ama, başka bir kitapta ilişiyor gözüme, hani dedim ya birşey engel oluyor diye. Tabi beynimin bir müddet karar verememe cebelleşmesinden sonra okuyacağım dedim. İmsaktan sonra başladım, bu geceki imsağa kalmadan bitirdim. Kitap muazzam bir şekilde etkiledi beni, herkes uyurken benden daha doğrusu kalemimden, kağıdı, cümlenin altını çizme sesi geliyordu..
Gözlerim bir ara doldu.. Ayrılık, hasret ne ağır şey..
Ve aşk.. Züleyha'ya neler çektirdin öyle.. Ve yine sen kazandın. Yine "AŞK" kazandı. Aşk yardım etti, "ZÜLEYHA" kazandı. Bu aşk Züleyha'yı hem Allah'a hem de Yusuf'a ulaştırdı. Ki hatta Allah'ın aşkı Yusuf'unkini geçti Elhamdülillah..
Yusuf Peygamber "söyle çaresiz kadın, ne istiyorsun, vereceğim" dedi. Züleyha üç şey istedi. Onun yüzünden ağladığı için kör olduğunu, yaşlandığını, duasıyla gençlelip güzelleşmesini istedi. Ve gençleşti, aşk, sen gerçekten gençleştirirmişsin.. gözleri açıldı, gözünün nuru, duasıyla gözlerini açtı.. Ve üçüncü şey. Artık Vuslat'ı istedi. Cebrail vahyetti; Yusuf, Rabbin onu kabul etmeni istiyor, onunla dünyada da, ahirette de berabersiniz artık...
Ve Vuslat, gülümsettin beni ey Vuslat.. Senin güzelliğin hasretten sonra gelmenle güzelleşiyormuş meğer ben anladım. Sen ki yanığa tutulan serin su gibiymişsin. Bir buz, bir merhemmişsin yaralı gönüllere.
Güzel ahlak, sen ki, kuyuya atılan esiri Sultan yaparmışsın..
Ve sen hırs, kıskançlık... Kardeşini kuyuya attırır da, babanın gözünü kör edermişsin..
Ve merhamet? Sen nerdesin? Onu öldürelim diyen kardeşlerine hayır, öldürmeyin. Bari bir kuyuya atın diyen en büyük abinin kalbindeki sen misin?... Hayır, bu sen olamazsın.. Ey merhamet, sen kuyulara nasıl göz yumarsın.. Muhakkak sen kuyuların derinliklerini, karanlığını, yalnızlığını ve dehşetini sevmezsin.
Ve merhamet, bu yüzden mi inmiyorsun sinelerimize. Artık kalplerimiz derin, karanlık, yalnız, ve dehşetli diye mi kaçar oldun bizden. Ey Merhamet, gelde kalplerimizi aydınlat, karanlık kuyulardan, akan şelaleye çevir gönüllerimizi.. Ey Merhamet, gel de bizde sana Vuslat'la yaşayalım sevincimizi..
Bu kitabın bu kadar az okunmasına gerçekten üzüntü duydum. Bunu bütün gönlümle söylüyorum ki, her evde, her gönülde bulunması gereken bir kitap. Tavsiyem şu ki uğradığınız ilk kitapçıda, sorduğunuz ilk kitap bu olsun.. Rabbim okumayı, ve Yusuf - aleyhisselam- ın ahlakıyla ahlaklanmayı hepimize nasip eylesin..