Gönderi

RED OCTOBER (SPOILER İÇERMEKTEDİR)
RED OCTOBER / JOHN MCTIERNAN (1990) Hayatımda bu kadar alelade bu kadar vasat bir kara propaganda daha izledim mi bilmiyorum. Soğuk Savaş döneminde Sovyet-Amerikan çatışmasını konu alan film, Sovyetlerin Amerikan sonarlarında görünmeyecek kadar nitelikli bir submarine kaptanını ve onun ''seçkin'' mürettebatının sözüm ona serüveniyle başlıyor. Serüven diyorum çünkü bu yolculuğa çıkmaları Sovyet bürokrasisinin izin verdiği rotadan bağımsız işliyor ve bu durum, parti yetkililerine oldukça geç ulaşacak olan bir mektup aracılığıyla ulaşıyor, bu kısımdan sonra Sovyet elçisinin Amerikan yetkilileri karşısında el mahkum duruşunu gözümüze sokan ve Yankee'lerden tutun da Cowboy'lara kadar birçok fedakar Amerikalının ''durumu düzeltmek'' adına yaptıklarını görüyoruz, bununla birlikte denizaltının adının ''Red October'' olması da apayrı ucuz, klişe bir gönderme. Film bundan sonrasında, savaş alanları içerisinde pek de alışık olmadığımız denizaltı çekişmeleriyle devam ediyor, Sovyet kaptanı Ramius ve CIA ajanı Doctor Ryan arasındaki bu gerilimli gelişimde, olayın başında Ramius'un planını Amerika'ya karşı girişilecek bir nükleer füze saldırısı olarak tasarladığını düşünüyorsunuz, fakat bum! meğerse Ramius ve ardılları ABD'ye iltica etmek niyetindelermiş... Bundan sonrası tipik American Dream şemasında şekillenecek olan filmde Soğuk Savaş'ın hakiki yapısından oldukça uzak bir anlatım tercih edilmiş. Öyle ki, bir Sovyet Kaptanının tek hayali Montana'da yaşamak ve iki tane kadına ''sahip olmak''. Belki diyorsunuz, bu bir eleştiridir, fakat bununla da kalmıyor ''Yeni Dünya'' güzellemeleriyle Amerikan ajanı Ryan ile Kaptan Ramius arasında gerçekleşecek dostlukta Kristof Kolomb övgüleri baş gösteriyor. Yapımın maddi destekçilerinden biri R. Reagan, bu durum süreci yeterince açıklamıyormuş gibi; gösterim tarihi de epey açık: Film 90 yapımı, yani filmin çıkış tarihinden yaklaşık bir yıl (hatta neredeyse diyelim), sonra Sovyetler Birliğinin dağıldığını (?) biliyoruz, bu noktada zamanlama hakikaten düşündürücü, bir de yapımın kitaptan uyarlandığı göze alırsak o dönem ABD elitlerinin aklın alamayacağı miktardaki ''savunma'' harcamalarını kamuoyundan saklamak amacıyla Sovyet korkusunu yayarak göz ardı etme çabaları oldukça anlaşılır. ''Kurtarıcı Amerika'nın'' ve onun ''patriot'' askerlerinin/ajanlarının kendini aklama çabalarından başka bir şey değil. Soğuk Savaş dönemiyle ilgilenenler arkadaşlar olursa bahsettiğim donelerle ilgili çarpıcı birkaç makale paylaşımı yapabilirim. Son olarak da, Der Name Der Rose gibi müthiş ve gene uyarlama bir yapımda oynayan Sean Connery'e bu rolü hiç yakıştıramadım. 10/4
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.