Uzun bir okuma oldu benim için. Yine de her elime aldığımda kitap kopmadan, akıcı bir şekilde ilerledi. Bir okur olarak bazı kitapların kalitesi ve doluluğu sebebiyle okuduğumda seviye atladığımı hissederim, hem o kitabı okurken hem de bitirip kapağını kapattığımda. Bu hissi ciddi anlamda yaşadığım ilk kitap yine Oğuz Atay- Tehlikeli Oyunlar idi. Bu Mayıs ayında da Tutunamayanlar ile bu hissi yaşıyorum. Oğuz Atay’ın kitaplarında kapağında kendisinin olmasından mıdır bilmem (ki sanmıyorum aslında böyle başka kitaplar da okudum) karakter Oğuz Atay görüntüsünde canlanır zihnimde. Kitabı okurken sadece kitabı okumak yetmedi bana kimler okuyor, kim ne alıntı yapmış diye de baktım bolca. Kitaptan önce Kafka- Şato okumuş olduğumdan dolayı bazı kısımlar bana Şatoyu anımsattı. Keza kitapta örümcek muhabbeti ve Kafkanın ismi de zikrediliyor. Yani gayet tabi ki okumuş olduğu yazarlardan etkilenmiş ve bu etkiyi göstermiş olması doğaldır.
Düşündüren, kendimden bir çok şeyler bulduğum, daha da tutunamadığım, yalnız olmadığımı bildiren leziz bir kitaptı. Kitabı okurken okuduğum bir şiir bana Tutunamayanlar kitabını anımsattı. Onu da bırakıyorum buraya.
ÇOĞUZ
Bir sürü insan içinde kimim ben, biz kimiz,
karar kılamıyorum birinde:
kaybolmuşlar giysilerimin altında,
başka şehre taşınmışlar.
Tam sırası gelmişken
akıllı olduğumu göstermenin
ağzımdan alıyor sözü
içimdeki gizli aptal.
Gün oluyor, uyukluyorum
seçkinler meclisinde,
tam cesaretimi toplarken
hiç tanımadığım bir korkak
sarıp sarmalıyor iskeletimi
bin tane ince önlemle.
Alevler sarmışken görkemli konağı
ben çığırıyorum itfaiyeci yerine,
kundakçının biri fırlıyor sahneye,
o benim. Bir şey gelmiyor elimden.
Nasıl seçip ayırsam kendimi?
Nasıl bir araya getirsem?
Okuduğum bütün kitaplar
göklere çıkarıyor kahramanları
her zaman kendine güvenen:
ölüyorum kıskançlıktan;
rüzgârlı, kurşunlu filmlerde
kıskanıyorum kovboyları,
atları bile alkışlıyorum.
Ama ne zaman çağırsam atılgan yanımı
çıkıp geliyor gene eski tembelliğim,
bilmiyorum asla kimim ben,
kaç kişiyim, kaç kişi olacağım.
Bir çana dokunup da
çağırabilseydim gerçek kendimi,
gerekliysem çünkü kendime
yok olmamalıyım ben.
Çok uzaklardayım yazarken
döndüğümde çoktan gitmişim:
görmek isterdim aynı şey
geliyor mu başkalarının başına,
benim gibi daha çok var mı,
onlara da aynı şeyler mi oluyor;
bunu keşfettiğim zaman
öyle iyi belleyeceğim ki her şeyi
sorunlarımı açıklarken
coğrafyadan konuşacağım.
Pablo Neruda