Üç gece vardı karaya çıkmasına.
Kız Kulesi açıklarında binmişti malum vapura. Yıkılmak üzere olan bir devletin askeriydi.
“Paşa, paşa... Devleti kurtarabilirsin!” dediğini zannediyordu amirinin.
Bir amir diyordu ona; fazlası değildi.
Çünkü padişah, halife, hükümet, bunların hepsi anlamını yitirmiş birtakım anlamsız sözlerdi.
Bir devlet mi kalmıştı ki ortada? Savaş kaos getirmişti.
Ülkenin her yanı çatışıyordu.
Ölenlere bazen Türk, bazen Rum, bazen Ermeni deniyordu.
Ölü bir bedenin milliyeti olmazdı.
Kalanlar da kendi dilinde ağıt yakmakla sorumluydu.
Tek bir seçenek vardı gelecek adına; mümkün olabilecek tek bir karar...
Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi?
Realistti, akılcıydı. Onura, gurura zarar vermeyecek sağlam bir sulh lazımdı.
Evvelden beri tanıdığı pek yaramaz paşalar dokunulmazlık istemeyi çözüm olarak görmüşlerdi.
Kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi yardım istemek düşünülüyordu?
Calthorpe’tan mı istenecekti?
Hani daha önceki gün İzmir’e nota gönderen; işgal edileceksiniz, diyen.
Çok İngiliz tanımıştı Pera’da, İstanbul’da.
Batmayan imparatorluğun emperyal güneşinin yeteneklerini biliyordu;
Bilmediği topraklara sürerken genç askerlerleri, vatanları için öldüklerini düşündürürlerdi.
Veyahut da huzurla uyuyacağı mezarı bilecekti, son nefesini verdiği düşman gencin kucağını.
İsimlerini bile kısaltarak verirlerdi, ANZAC.
Doğduğu toprağın değeri sadece harften ibaretti; kimi için A, kimi için NZ idi.
O hepsini tanıyordu, biliyordu. Fısıltılar çabuk yayılırdı Beyoğlu’nda.
Cehennemin yeryüzünde olduğunu görmüştü Çanakkale’de.
Şimdi ise Samsun’a gidiyordu. Belki de son bir kader kalmıştı yazılmakta olan.
Rauf, takipçimiz var, demişti. Bu bir İngiliz gemisiydi.
Sonra gözden kayboldu. Karadeniz çırpınmıştı, bakıp onun bayrağına.
İnebolu, Sinop derken varmıştı Samsun’a, Tütün İskelesine.
Müfettiş olmak onu yaralamıştı. Ordu perişan, vali çaresizdi.
Haber gönderdi, ondan haber bekleyenlere;
Yeni bir devlet lazımdı, egemenliğini ulustan alan.
İstanbul onu elinden kaçırdığını anlamış, Anadolu ise onu geri vermemek üzere bağrına basmıştı.
Gün, 19 Mayıs’tı.
https://1000kitap.com/moizefendi