Marx'ın yaklaşık 40 sayfalık biyografisiyle başlayan kitabın ikinci bölümünde, fransız devrimi anlatılmaktadır.
"Marx Öncesi Sosyalizm" başlığı ile anlatılan dönemde Sosyalizmin Ütopik kalemlerinden,
Comte de Saint-Simon
Charles Fourier
Robert Owen
ile birlikte
Devrimci komünistler
Gracchus Babeuf
Louis Auguste Blanqui ye yer verilmiştir.
Bu isimlerin devrim ve sonrasında yaşadıkları ile görüşlerinin evrilme süreçleri anlatılırken, hiç kuşkusuz en dikkat çeken isim, Feminizm teriminin mucidi Fourier oluyor.
Marx'tan önceki, sosyalizm bayrağını taşıyan Blanqui'nin -ki kendisi "proleterya diktatörlüğü" kavramının mucididir- sosyalizme yaptığı fikri katkıları da içeren kitabın bu bölümünde, gerek devrimci komünistlerin gerekse ütopik barışçıların hem fikir olduğu bir görüş anlatılmaktadır;
Iscı sınıfı değişimin öznesi değil nesnesidir.!
Kitabın 3. Bolumunde ise 
David Ricardo , 
Georg Wilhelm Friedrich Hegel ve 
Ludwig Feuerbach anlatılmaktadır. Ancak bir önceki bölümde ismi anılan sosyalist düşünürlerin bir eksiğinden söz edilmektedir; kapitalizmin bilimsel izahını yapmamış olmaları. Iskoc burjuvasıyla yakın ilişkileri olan 
Adam Smith 'in de ekonomik görüşlerinin, kapıtalizme nasıl hizmet ettiği yine bu bölümde işleniyor. Ancak Smith'in bu kapitalist söylemlerine karşı çıkan bir isme de yer verilmiş; 
Jean-Jacques Rousseau
Smith gibi, kapitalizmin doğal olduğunu savunan bir başka isim daha çıkıyor karşımıza;
Thomas Robert Malthus !
Kalemini, İngiliz aristokrasinin çıkarları için savunmak için satan Malthus, aynı zamanda Anglikan din adamıydı ve gunde 18 saat çalışıp açlıkla boğuşan işçilerin ezilmesini meşrulaştıran "Nüfus Teorisinin" sahibiydi.
Tam bu noktada devreye, Marx'ın "Emek-Değer" teorisini ilk kez dile getiren David Ricardo giriyor ve gerek Smith'e gerekse Malthus'a sosyalist fikirlerle karşı çıkıyor.
Hegel'in Diyalektiği ile Feuerbach'ın Türsel Varlığının da karşılaştırıldığı bölümün ardından Marxist düşünceye geçiliyor.
4. bölümde ise Marx'ın "emek ve yabancılaşma" kavramlarına değindiği yapıtlarından seçmelere yer veriliyor. Kapital'de değindiği konular ve bu konuların ütopik (!) algılanmasından ötürü pratik marksizm hakkında somut örneklere rastlıyoruz.
Tarih boyunca yaşanan mücadelelerin aslında sınıf mücadelesi olduğunun ve buna nasıl son verileceğinin anlatıldığı beşinci bölümden sonra, kapitalizmin o sömürgen, o kan emici, o vampir halini de altıncı bölümde öğreniyoruz.
Proleterya Diktatörlüğü'nun ne anlama geldiğini ve ne şekilde kurulacağını anlatan yedinci bölümden sonra günümüzde Marx'ın haklı çıktığı konuları ve işçilerin modern anlamda nasıl sömürüldüğünü de son bölümde okuyoruz.
Marx'a yöneltilen en temel üç eleştiriyi de cevaplayan yazar bence çok doyurucu ve bir o kadar zengin bir eser meydana getirmiştir.
··
100 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.