Gönderi

Deklanşör (mayıs ayı/ öykü yazma etkinliği)
ilgili resim no 8: hizliresim.com/Tli4qA Fotoğrafçıyım ben. Böyle ilk cümlede de bunu yazınca pimi çekilmiş bombanın ne yapacağının sürpriz olmadığı gibi oldu ama neyse. Yazar değilim fotoğrafçıyım. Yani kelimelerle değil de anlarınızı anıya çeviren deklanşörümle ünlüyüm. Duvarlarda çerçevelerde yastık altlarında sergileyip sakladığınız o donmuş halinizi tuhaf ki yaşadığınız anlarınızdan daha çok önemsiyorsunuz. İyi de yapıyorsunuz, ben de ekmeğimi bundan kazanıyorum gerisi hikaye. Fotoğrafçılık baba mesleği bizde. Daha doğrusu ata mesleği. Dedem başlamış ilk bu işe. Babam ne zaman ahaliyi toplayıp sofra başında konuşmaya başlasa dedemin işine nasıl da aşık bir adam olduğunu anlatır. Ben dedemi tanımadım ama babamdan o kadar çok dinledim ki yani tanısam da yüzüne bakmazdım. Bazı şeyler bu hayatta detaylarıyla anlatıldığında tüm heyecanını kaybediyor. Dedeme karşı zerre merak yok içimde. Dedemden geriye tek bir fotoğraf var. Ciddi bakışının altında, biri dokunsa katıla katıla gülecekmiş gibi duran bir vesikalık fotoğraftan babama bakıyor. Duvarda asılı duran bu fotoğraf babam için, dedemden kalan onca anıyı canlı tutmaya yetiyor. Sadece babam için çünkü ailenin geri kalanları için dedemin fotoğrafı duvarda bir süs. Babam bir gün anlatmasa sussa, unutsa, duvardan inecek ve hiç asılmamış gibi kalacak. Babam da farkında sanki ha bire anlatıp duruyor. Büyükannem, dedem fotoğrafçılığa başladığında karşı çıkmış. Şeytan işi bunlar iş mi kalmadı demiş. Tuhaf biriydi zaten büyükannem. Neyse dedem yıllarca dil dökmüş de yine de ikna olup tek fotoğraf çekilmemiş büyükannem. Kendi çekilmediği gibi kimseciklerin fotoğraflarını da eve sokmamış. Dedemin kendi fotoğrafları da hep dükkanında dururmuş. Babam hep anlatırken tıkanır burada bir aile albümü yok diye. Bir gece yangın çıkmış ve dükkan küle dönmüş. Dedemin tüm fotoğrafları da o yangınla uçmuş gitmiş. Biri hariç; duvardaki fotoğraf. O gün dedem o fotoğrafını büyükannemi bir kere daha ikna edebilmek için eve götürmüş. Evde kıyametler koparken büyükannemin ateşine odun olmuş dedemin fotoğrafçı dükkanı. O günden sonra babamın anlattığına göre dedem bir fotoğraf gibi donmuş kalmış, başka işler yapmış ama babama hep anlatmış durmuş fotoğrafçılığı. Babam büyüyüp fotoğrafçı olup babasını mutlu etme hayalleri kurarken de dedem sizlere ömür. Gün geçmiş babam büyümüş ve bir fotoğrafçı olmuş. İşte ondan da bana geçti bu meslek. Ama ben babam gibi dükkan bekleyerek üç beş fotoğrafla geçinilecek, dahası bir camekanın ardında mutluluğu arayacak ve de tabii bulacak bir çağda doğmamıştım. Makinemi alıp babamın karşısına çıktığımda da aynen böyle söyledim ona. Babam beni anladı ya da anladığını sandı bilemiyorum ama cebime para koydu, ben de neresi varsa merak ettiğim gittim fotoğrafını çektim, bugüne kadar üç beş sergi yaptım birkaç yarışmaya girdim falan filan. Şimdi de önümüzdeki ayki sergi için fotoğraf kovalıyorum. Böyle zamanda yolculuk yaptırsın istiyorum ama öyle dile geldiği gibi olmuyor o işler. Köy köy gezdim insan, hayvan, mekan ne bulursam çektim ama yok, ruh yok! Yine böyle umutsuz bir halde dolaşırken dükkanın birinin duvarında asılı bir fotoğraf çarpıyor gözüme. Fotoğrafa takılıp kalmışım ki yanıma yaklaşan adamı fark etmiyorum. Dedem diyor. İrkiliyorum, gülümsüyorum. Güzel fotoğraf diyorum. Zamanında buraya gelen bir fotoğrafçı çekmiş yıllar sonra gelmiş kendi vermiş adamın dedesine, böyle söylüyor. Tesbihler diyorum dedemin el emeği diyor, rahmetli buralarda bu işin ustasıydı. Nice alimler gelip o zamanlar tesbih alırmış diyor. Duvar, duvarda bir dedenin resmi, yanında onun yaptığı tesbihlerden birkaçı asılı. Adama dönüyorum, şimdi peki diyorum. Gülüyor, dedem toprak oldu; tespihler peki, sen mi yapıyorsun diyorum. Gülüyor, yok be abi bu devirde tesbih mi kalmış, takı, toka öyle şeyler yapıyoruz. Bu dükkanın dışında bir de meydanda bir dükkan var orası da benim. Dedemin boncukları iyi müşteri çekince ikinciyi açmak da nasip oldu diyor. Adama bakıyorum, duvara bakıyorum, tesbihlere bakıyorum, dükkanı dolduran boncuklu takılara bakıyorum. Müsaade isteyerek duvardaki dedeye ve tesbihlerine dönerek deklanşöre basıp çıkıyorum. Dedem, seni duvarda süs yapmayacam geliyorum dedem!
··
26 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık, konu fotoğraf olunca sizden de buna yönelik bir anlatı çıkmış, uzak da değilsiniz bildiğim kadarıyla:) Güzel kurgu, teşekkürler katkınız için.
Melike okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, amatörce bir ilgi bendeki 😊 keyifle okunduysa ne mutlu bana Erhan bey
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.