Kitab-ül HiyelBir kitap okudum, bütün hayatım değişti demek isterdim ancak öyle bir durum olmadı malesef. Ne okudum ; ilk kez bir İhsan Oktay Anar kitabı okudum ve sanırım yanlış kitapla tanıştım yazarla. Keza kitabı okuduktan sonra kafamda deli sorular oluştu.
Felsefe eğitimi almış olan yazar, neden bu kadar Hiyel ilminin ( bugünkü adı ile Mekaniğin) içerisine bodoslama dalmış, okuyucuyu da daldırdırmış bir türlü anlam veremedim. Ki ben bunu mühendislik eğitimi almış, Termodinamik, Akışkanlar Mekaniği, Kütle Aktarımı, Kimya mühendisi olduğum için Kimya'nın envai çeşidini hatmetmiş biri olarak söylüyorum, ben okurken zor okudum, o yazarken nasıl yazmış burada hakkını teslim etmek lazım.
Hadi bir sekilde bu kitap yazıldı, okuyucu ile buluştu, mekanikle uzaktan yakından ilgisi olmayan biri için gerçekten okunması çok zor bir kitap. Çünkü mekanikle ilgili bölümler kurgunun bir parçası olmaktan ziyade kendisi olmuş.
Gelelim kitabın karakterlerine. Kitapta başlıca üç karakter var, tabii bolca yan karakterde mevcut ancak bizi ilgilendiren kitabın esas oğlanları olan bilim uğruna hayatlarını feda edecek kadar kendini bu işe adayan üç bilim insanı; Yafes Efendi, Calud ve Üzeyir bey.
Yafes Efendi kendini gerçekten bilime adayan biriydi her ne kadar katakullide de iyi olsa da, şansı bir türlü yaver gitmedi taa ki kellesinden olana kadar.
Calud köle olarak geldiği Yafes efendinin yanında yetişti, özel yetenekleri olan bir adamdı, kendine bilim haricinde hedeflerde koydu (bolca üremek gibi) ama o da bu hayattan başarısızlıkları ve zalimliği ile göçüp gitti.
Son numara Üzeyir bey. Yafes Efendinin Calud'u yetiştirdiği gibi, Calud 'da Üzeyir'i yetiştirdi. O sanki biraz gün yüzü gördü gibi ama sonuçta o da ortadan kayboldu gitti.
Gelelim sadede. Kitabın arka kapak yazısından aynen alıntılıyorum.
"Okuyanın okumayanlara kolay anlatamayacağı, hayal gücünün sınırsızlığını gösteren çizimleriyle, insanın biriyle paylaşmak isteyeceği romanlardan Kitab-ül Hiyel."
Varın gerisini siz düşünün.