Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

238 syf.
9/10 puan verdi
"Bir cahallık, bir yoksulluk, bir zulüm!"
"Dünyanın tadı tuzu kalmadı. Köy bozuldu. Bildiğimiz dirlik düzenlik uçup gitti. İnsanlar kıcığa kardı. Yoksulun, düşkünün elinden tutan yok artık! Kadılar, kaymakamlar, bildiğim padişahlar, valiler, banka müdürleri, onbaşılar, büyük paşalar hep varsıllara arka çıkıyor. Malı, parası, gözel avradı olan yıkılmıyor. Hep varsılın dediği oluyor!... Sen istersen inleye inleye öl şurda; dönüp de, 'Ne oldun? Neyin var?' diyen bulunmuyor yoksul isen!" Irazca'nın bu söylevi ile başlayalım. Bir Fakir Baykurt kitabını daha bitirdim. Okumadan önce kitabı biraz olsa araştırmam gerekirdi. Ama Fakir Baykurt eserlerinde genelde bitirdikten sonra eleştirilere baktığım için bu kitabın bir üçlemenin ikinci kitabı olduğunu şimdi öğrendim. Tabii gönül isterdi ki başı sonu olmayan bir şekilde bodaslama dalmamayı ama yaptık artık bir "cahallık" :) lakin her eser kendi içinde ayrı bir gelişim süreci gösterir yani kurgudaki basit bilgi kaybından başka bir şeyi yitirmiyorsunuz o da var. Size seriyi sıralı halde yazıyorum bu şekilde takip edin: Yılanların Öcü - Irazca'nın Dirliği - Kara Ahmet Destanı Şeytan dürtüyor bu işte bir iş var diye ama kitabın içine o kadar dalmışım ki şeytanı da savdım yaklaşamadı. Fakir Baykurt romanları hacimli romanlar ama seri olduğu için bu eser 238 sayfa serinin son kitabı da efsane olacak böyle ortadan dalarsanız net konuşma hakkına sahip olabilirsiniz.. Kitaba değineceğim biraz lakin kitap satın alma yollarından duyduğum bir rahatsızlık var paylaşmak istiyorum. Bu kitap 1976 baskısı Remzi Kitabevi baskısı. Arkadaşlar sahaf kültürünü yaymamız gerekli çok büyük bir içtenlikle söylüyorum. Sahaflardaki kitapları kurcalama kültürünü biz yetişkinler edinip çevremizdeki gençlere, çocuklara, çocuklarımıza kazandırmazsak ilerleyen yıllarda herkes yayınevlerinin satış politikalarının esiri olacak şuan zaten buyuk bir kitle onların esiri. Bu sitede olsun başka yerde olsun herkes bir kitap satış noktasını övüyor. Zaten yüksek takipçi sayısı olanlar para karşılığı yapıyor bu işi yani bu onlar için bir gelir kaynağı size sempatik gözükürler algınızı atıyorum BKM'ye çeker, İdefix'e çekerler. Ama kimse sahafları övmüyor, ilgilenmiyor.. Daha çok Medya Sosyolojisinin bir alanı lakin durum bu. Rahatsızlık duyduğum konu bu değil silinmek istenen bir sürü değer var yazın dünyasından, siz istediğiniz bütün kitap satış noktalarını arayın bulamazsınız onları sadece sahaflarda vardır ve sayıları da azdır. Yeni baskıları yok, olmayacak da.. Nadirkitap diye bir site var, orası benim ikinci evim son verdiğim siparişin içinde bulunan kitapların hiçbiri şuan satışta değil mesela. Fiziki olarak ulaşamazsanız, internet var sahafların çoğu online satış yapmaktadır ve çok ucuza kitaplar alırsınız. Paranız çok ise diyecek sözüm yok. Ya da sıfır kitap alma takıntınız varsa da siz bilirsiniz. Ama size yüzlerce eser yazarım onlar üzerinde sıfır kitap alma takıntınız işe yarar mı bir ölçün derim. Ve 50 60 yıllık eserler yenilerden çok daha değerli ve uygundur. Demek istediğim sahaflar kültür noktalarıdır. Unutulan, unutturulmaya çalışılan ve zihinlerde kıvılcımlar oluşturabilecek eserleri orada bulma ihtimaliniz daha yüksek. Hiçbir satış politikasının dayatmasını kabul etmeyin. Çok satanlar listesine aldanmayın. Orada iki klasik yer alır gerisi satılmak istenen kitaplardır. Orada köy enstitüleri mezunu yazarların tiyatro, deneme türündeki eserlerini göremezsiniz mesela bunu unutmayın.. Köy Enstitüleri ve Köy Romanları üzerine iki iletim var onlar da burada dursun. #60327475 #61008935 Daha önce üç romanını okudum Fakir Baykurt'un ama bu eser çok tesirli. Artan gerilim anlarında cidden çok zorlandım. Belki köyde yetişen bir çocuk olduğum için daha fazla etkiliyor olabilir ama diğer eserlere nazaran yüksek bir duygu yoğunluğu yaşadım. Eserde Dediğim dedik, eski toprak bir kadın var Irazca Ana onun, oğlunun ve oğlunun ailesinin etrafında gelişen bir eser. Fakir Baykurt eserleri genelde aynı sonuca varır köylünün köy içindeki cehaletten yola çıkan iyi-kötü savaşı ardından hükümetin yollanması genelde hükümet işleri torpille döner sonunda mağdur olan köylü kurtuluşu göç edip şehre gitmekte arar. Sonrasında kente adaptasyon süreci derken köylü-kentli çatışması boy gösterir. Mesela Köygöçüren kitabı yukarıdaki paragrafın doktorasını yaşatır size efsane bir kitaptır o da. Benim derdim de bu değil aslında dışarıdan bakılınca basit gözüküyor bu kurgular lakin Fakir Baykurt farkı kurguda değil anlatımda. "Kendi şahsına münhasır" Köy Edebiyatında anlatacak başka bir şey yok zaten Irazca Ana'nın dediği gibi: "Bir cahallık, bir yoksulluk, bir zulüm!" Bu üç başlık altında Fakir Baykurt yüzlerce kitap yazmış olsa hepsi ayrı ayrı değerli olurdu. Bir kere karaktere duygu yükleme işi muazzam. Sekiz yaşındaki Ahmet ile 70 yaşındaki Irazca ve aralarında kalan tüm karakterleri konuşturma tarzı o kadar iyi ki kıtalarının etkisinde kalmamak elde değil. O cehaletle bi koşu savaşıp gelirsiniz bazen yüreğiniz dayanamaz ara verir onlar bişi yerken sizde boğazınızda düğümlenen sözcükleri tekrar içinize aktarıp devam etmek zorunda kalırsınız... Yerel dil mükemmel. Fakir Baykurt eserlerine aşina olduktan sonra şivesiz bir kitabı olmasın isteyeceksiniz. Keklik, Köygöçüren çok iyiydi. Bu konuda hâlâ Keklik bir numara benim için ama Bu üçleme de çok iyi Irazca'nın adalet dağıtma sahneleri özellikle bir trajedi tiradı... Mesela yaralı oğlu arabada yatmaktadır. İlçenin bütün yetkilileri kulüpte oyun oynuyorlar Irazca kadın orayı basacak ve Savcı, Doktor, Komutan ve diğerlerine hitaben başlayacak konuşmaya: "Benim oğlum arabanın üstünde baygın yatıyor, siz burda şakur şukur.. Şakır şukur! ... Nerde Toktur? Al kanları aka aka tükendi gitti... Nerde Toktur? Angara'ya gidip hallarımı bir bir arzedecem! Yaptıklarınız da birem birem söyleyecem! Mapushanedeki itleri kim çıkardıysa, Deli Mehmedin Haceli'den parayı kim yidiyse, hepsini söyleyecem! Yarı gecelere gadar şakur şukur oyun oynayıp, dayralara uykulu gözlerle gidenleri, evlerinde öğlenlere gadar yatıp.. masanın başında iş görmeden oturanları... Birem birem... Heç birini unutmadan...." Fakir Baykurt gerçekleri söylediği için sıkıyönetim tarafından sürekli taciz edilen, hapis yatan ve sürgünde ölen bir aydındır. O da biliyordu yüksek sanat alanlarında eserler verip orta sınıfa hitap etmeyi, kimseye dokunmadan yaşayıp ölmeyi lakin yapamazdı çünkü bu adaletsizlikleri kendi yaşamış bu cehaletlerin içinde doğup sonrasında bir akrabası seni okutacam deyip yanına alır onu aylarca yok karnına çalıştırır. Bu düzen böyle mi kalacak birileri konuşmayacak mı? Fakir Baykurt oradan kaçar soluğu Köy Enstitüsünde alır sonrası işte kitaplarıdır. Sonrası köylüye oynanan oyunları deşifre etmesidir. Kızları okutun demesidir. Okumadan bu cehalet bitmez demesidir. Sessiz kalamazdı çünkü o İsmail Hakkı Tonguç'un bir talebesi Tonguç felsefesi onlara sessiz kalmayı değil konuşmayı öğretti. İnönü Hasanoğlan Enstitüsüne ziyarete gidince neden İnönü'ye bizden daha iyi yemek veriliyor diye sorabilen öğrenci arkadaşları gibi gerçekleri söylemekle yükümlü bir felsefenin ürünüydü. Bozkırda parlayan kıvılcımdı onlar. Hâlâ öyleler... Anadolu kadınının neler çektiğini anlatan bir edebi eser gösterin bana lakin enstitüler hariç onları bir kenara koyun iki elin parmaklarını geçmez. Kadını saf dışı bırakmakla cehalete savaş açılmaz diyenleri sayın yine aynı. Orta sınıfa hitap eden yazarlar kendi burjuva dünyasının sorunları ile uğraşırken köylerde kızlar 13 yaşlarında evlendiriliyor, ömrünün sonuna kadar erkek egemenliğine mahkum bırakılıyordu. Kimse çıkıp da felsefe psikoloji gibi "üstün" alanlarla uğraşıyorum demesin. Bir toplumun en büyük kesimini görmezden gelip 'üstün insan' tripleri atanlar kast sisteminin kaymağını yiyen, "şanslı bir doğum belgesine sahip" bencil insanlardır. Irazca'nın gelini Haçca klasik bir Anadolu kadını zaten bu kadınlar genelde köyde doğar ve köyde ölürler. Köyde çalışır çocuk bakar şehre göç olursa bu sefer kapitalizmin yükünün altında çalışır durur. Kitapta da şöyle diyecek Irazca Ana: IRAZCA: ..Of çekti. "Of gadın anam of, çile çekmek için mi doğurduydun sen bizi?" "Garıların dinlenmesi gıyamete kalmıştır. Gıyamete, hemi de gara toprağın altına..." Yardımcı karakter olan gelin Haçça'nın 36. Sayfada İğdeli pınarından su doldurma sahnesi vardır. Köydeki evlerde su yoktur. Kadınlar testilerle su taşır işte gelinin kitap boyu tek başına olduğu ve iç sesini duyduğumuz nadir bölümlerden biridir bu. "Haçça, paçalarını çemredi. Daldı içine. Şu soğuktu. Avuçlayıp avuçlayıp çarptı yüzüne. Boynunu, kulağını oğuşturdu. Saçlarını sıvazladı. Dizlerine kadar ayaklarını, direklerine kadar kollarını yıkadı. Sulara doyamıyordu. Yüzüne birkaç sefer daha çarptı. "Gadın sular, siz evlerin içinde çıksanız! Çıkıp şar şar aksanız... insan sizi ılıştırıp ılıştırıp dökünse! Kokulu sabunlarla oğunsa! Temiz esvaplar giyinse! Kemiklerine gadar dinlenir insan o zaman. Kemiciklerine gadar..." Nalınlarını alıp suya soktu. Onları da yıkadı gıcır gıcır. Suları şıpır şıpır şıpır satıyordu. Cami hiç çıkmak istemiyordu. Kolayını bulsa boylu boyuna uzanacaktı. Kanıncaya kadar yatacak, balıklar gibi oynayacaktı. "Sular gibisi var mı? Dupduru! Şuna bakın, dupduru! Cennetin ırmakları! İğdeli'nin suları, şol cennetin ırmakları!" diyordu... İşte bir kadına veya bir erkeğe hayatın ne kadar dar olduğunu zorla kabul ettirirseniz Haçça daha az yorulmanın hayalini kurar. Ya da pınarda uzanabilmenin hayalini kurar. Ama hiçbir zaman denizde yüzmenin hayalini kurmayacaktır. Yazgısını degiştirebilecek güce sahip olamayan kadın denizle uğraşmaz köyündeki pınarın denize döküldüğü görülmemiştir de ondan. Dönüp dolaşır aynı kaynağa varır o su "Köydeki cehalet birikintisine" o kadın namus, şan şeref üçgeninde kıstırılmış kaçamaz, kaçarsa bulup vururlar. "Namus" meselesi ne yaman meseledir köylerde birinin sana laf atması yeterdir. Suçlu olup olmaman önemli değildir. Çünkü sen topluma bağımlısın, asar keser o sen dinlersin. Bin yıldır süren bir sessizlikle.. İşte burada Fakir Baykurt'un tüm eserlerindeki en güçlü kurtuluş yolu devreye girer "Eğitimin önemi" Irazca'dan oğlu Bayram'a gelininden torununa hepsi burada toplanacak. "Gız oğlan demeyip okutmalı. Köy yeri irezillik" Okutmalı, okula başladıktan sonra da kurtarmalı.. son sayfada bahsi geçtiği gibi: "Oku da... bizi gurtar, bizim akıllı Almadım!" dedi. Kaşığını yeniden daldırdı. Irazca'nın yerindeki tümseği yıktı. Tabağın çevresinde bir iki daire çizdi: "Cümlemizi..." Dedi. Gözünde yaşlar vardı. Ağlıyordu. Bir iki sefer üst üste " Cümlemizi, cümlemizi! .. Cümlemizi!..." diye hıçkırdı. Başka söz bulamıyordu sanki! Pilavın o kısmı kaybolmuştu. Birden Bayram'ın yüzü aydınlandı. Gözlerini kapıdan yana, Karataş'ın, Erle Çukuru'nun bulunduğu yöne çevirerek Haçça'nınkinden daha büyük bir daire çizdi. "Cümlemizi, cümlemizi gurtar ulan! Cümlemizi.." dedi."
Irazca'nın Dirliği
Irazca'nın DirliğiFakir Baykurt · Remzi · 20151,111 okunma
··
414 görüntüleme
Gönül. okurunun profil resmi
Fakir Baykurt'un derdi herhalde ancak böyle iyi anlatılırdı. Yılanların Öcü'nün evet kurgusu daha sağlam;Kara Ahmet Destanı'nın ise bugünkü bir çok meselenin 70'lerdeki kökenini kurcaladığı için önemi büyük. Ama bu kitabın da Irazca Ana'nın da yeri bambaşka:) Elinize sağlık yine çok emek içeren bir inceleme. Bu kitabın aynı kapaklı 72 baskısı var bende de. Ankara'da yaşarken sahaflardan toplamıştım. Ne değerler, keşfedilmeyi bekleyen ne hazineler var sahaflar da bilseler... Benim buradaki en büyük eksiliğim de bu.
Adem okurunun profil resmi
Yorumunuz için çok teşekkür ederim:) Bu kitabı çok sevdim ben 3 romanı daha var elimde hepsi de sahaflardan hepsi çok değerli. Büyükşehir farkı bu işte. Ankara çok önemli bir yer kültür sanat için. Haklısınız orada bu büyük bir sıkıntı ama ben de artık internetten alıyorum devamlı Ankara'daki bir sahafın sayfasına geçiyorum birkac saat listeleri kurcalayıp sipariş veriyorum.
Neşe okurunun profil resmi
Keklik ve Kaplumbağalar benim için en birinci:) Gerçi her kitabını ayrı seviyor insan. Güzel yorumlamışsın Adem, ömrüne sağlık.
Adem okurunun profil resmi
Yorumunuz için çok teşekkür ederim Hocam :) Keklik şuan zirvede ama kalan kitapları okuya okuya sıralama değişebilir. Fakir Baykurt için kesin konuşamam :)
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.