Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

HZ. ALİ VE EHLİBEYT’E BAĞLILIK
“İzzet ile bütün kuvvetli işleri başardık. İpin ucu elimize geçti, küfrü bozduk. İslamiyet böyledir.” İmam Ali “Küfrü bozduk” diyor; yani Hak ile batılın Ehlibeyt ile ayrıştığını, İnanmış gibi görünenlerin kalplerindeki gizli küfrün aşikâr olduğunu ifade etmiştir. Ve yine bir sözünde, “İmamet ipi Peygamber’in vefatından sonra kovaya bağlanan sağlam ip gibi Cenab-ı Hak tarafından bağlandı” diyor. Ehlibeyt Allah’ın ipidir. Kim Ehlibeyt’e tutunursa Allah’ın ipine tutunmuştur. Âl-i İmran Suresi 103. ayette Yüce Yaratan “Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın” diye uyardığı halde Ehlibeyt’in haklarına riayet edilmediği gibi her türlü zulüm reva görülmüş ve şehit edilmişlerdir. Hz. Muhammed’in sakalı şerifi, nalınları diye korunan kutsal emanetleri milyonlarca kişi ziyaret etmektedir fakat Hz Muhammed’in gerçek emanetlerine “benden sonra size iki paha biçilmez emanet bırakıyorum bunlar Kevser havuzunun başında benimle birleşir biri Ehlibeyt’im diğeri kuran’dır” dediği emanetlerine gösterilmeyen saygıyı sakalı şerife göstermek emevinin sahte Müslümanlığın uyutma politikasıdır. Gerçek emanetlere Ehlibeyt’e haksızlık ve zulüm yapılmıştır. Hz. Muhammed’in emanetlerine itaat edilmemiştir. Dolayısıyla Resul’e ve Allah’a itaat edilmemiştir. Hz. Ali “Peygamber hayatta iken itiraz edemeyenler, onun vefatından sonra verdikleri sözü tutmadılar.” Hz. Muhammed Gadir Hum’da ümmetinden ahit almıştı. “Beni beka âlemine çağırdılar, yakında aranızdan ayrılacağım. Bilmedik demeyin, aranızda iki büyük emanet bırakıyorum. Bunlardan biri Kuran-ı Kerim, diğeri Ehlibeyt’imdir. Kuran ve Ehlibeytim, ikisi birbirinden asla ayrılmazlar. Kevser havuzunun kenarında, benimle birleşirler. Dikkat edin, bu iki büyük emir için sakının, bunların haklarını nasıl gözeteceksiniz bilin. Kim o ikisine sarılırsa, şüphesiz kurtulur. Ve kim yüz çevirirse helak olur; onlara sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız. Allah benim Mevlam’dır, ben de bütün iman sahiplerinin Mevla’sıyım. Ben kimin Mevlası isem, Ali de onun Mevlasıdır. Ya Rabbi, kim Ali’yi severse sen de onu sev. Kim Ali’ye düşman olursa sen de ona düşman ol, kim ona yardım ederse sen de ona yardım et. Biliniz ki, Hak Ali iledir, Ali Hak iledir.” Hz. Muhammed Kur’an ve Ehlibeyt’ini emanet bıraktığı halde bunu Kur’an ve sünnet adı altında değiştirerek gelenek ve uydurmalarla dini asıl mecrasından çıkararak, başka bir yön vermişlerdir. Kuran’la Ehlibeyt’in arasına sünnet adı altında girmişlerdir. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisini Sıffin Savaşı’nda görüyoruz Kur’an sayfalarını mızrakların ucuna takarak hile yapan Muaviye ordusuna ve kendi askerlerine İmam Ali “Canlı Kuran benim, bu hileye aldanmayın; sorun beni kaybetmeden Kuran ayetleri nerede indi, neye istinaden indi Sorun bana” diyerek uyarmıştır. Burası nirengi noktalarından birisidir. Halkı sünnet adı altında Ehlibeyt’ten ayırdıkları gibi Ehlibeyt ile karşı karşıya getirmişlerdir.Burada alacağımız çok ders var. Oysa farz Ehlibeyt’e mutlak bağlılık, sünnet ise Ehlibeyt’in ahlakına tabii olmaktır. Hz. Muhammed’in Ehlibeyt’inden yana olanlar ve mutlak bağlılık gösterenler İslam dışı Rafızi gibi gösterilmiş, Ehlibeyt’i sevenlere her türlü zulüm yapılmış ve katledilmiştir. Doksan sene camilerde Ehlibeyt’e küfür edilmiş, Ehlibeyt’in mübarek isimleri ayaklar altına yazılmış ve çiğnenmiş, ondan sonra namaza başlanmıştır. Küfür İslam olmuş ve bu yanlışın üzerine inşa olmuştur. Ehlibeyt’i sevenler günümüze kadar iftiralar, karalamalar, hakaretlerle, yıpratılmıştır. Hakiki İslam ve mümin garip kalmıştır. Bu gün halen Ehlibeyt’i sevenler ve bağlılık gösterenler İslam’ın içinde mi dışında mı veya alt kolu mu diye tartışma konusu olmuştur. Şunu sormak lazım ki Kuran Ehlibeyt’e inmiştir. İslam’ı Ehlibeyt yüceltmiştir. İslam Ehlibeyt’ten, Ehlibeyt İslam’dan ayrı değildir.İslam’dan kasıt Ehlibeyte teslimiyettir. Acaba Ehlibeyt’ten uzaklaşıp sünnet adı altında toplananlar İslam’ın neresindedir? Ya da Peygamber’in ailesini ve onu sevenleri katletmek Hz. Muhammed’in sünnetinin hangi maddesine uyar. Ehlibeyt’e ve onu sevenlere küfür etmek, hakaret etmek, sünnetin neresine uygundur? Ya da onları katledenlere, buğz edenlere Hazret deyip, methiyeler düzüp onlar içtihat yaptı deyip hakikatin üstünü örtmek Hz. Muhammed’in sünnet-i seniyyesinin neresine, hangi maddesine veya hukukuna aittir? Eğer böyle bir şey yoksa bu sünnet kimin sünneti? Kuran-ı Kerim’de Ehlibeyt’e mutlak bağlılık ve sevgi isteniyor. “Allah’ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki: Ben bu tebliğime karşılık sizden, yakınımı Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir şey istemiyorum. Kim bir iyilik güzellik üretirse onun için o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah gafurdur, çok affeder; şekür’dur; iyiliğe karşılık verir” (Şûra Suresi, 23) Hz. Ali bir hutbesinde şöyle sesleniyor: “Nereye gidiyorsunuz? Ne vakit döneceksiniz? Hidayet alametleri dikilmiştir. Deliller apaçıktır; nişaneler dikili durmaktadır. Ne diye başı dönmüş bir halde çöllere dalarsınız; neden ve niçin yeler yortarsınız? Peygamber’in itreti (Ehlibeyt’i) aranızdadır. Onlar sizi gerçeğe çeken iplerdir. Din bayraklarıdır, gerçeklik dilleridir onlar. Onları Kuran’ın en güzel konaklarına indirin (Kuran’da anıldığı emredildiği veçh ile onlara uyun) susamış develer gibi onların yanlarına, onların kaynaklarına koşun ey insanlar, bu sözleri, bu inancı, peygamberlerin sonuncusundan alın; bilin ki bizden olup da ölen ölü değildir, diridir, ölmez. bizden olup da çürüyüp giden çürümez. Bilmediğiniz sözü söylemeyin, çünkü gerçeğin çoğu inkâr ettiğiniz şeylerdir. Aleyhine kesin delil olmayan kişiyi mazur tutun, o kişi de benim. Sizin içinizde, sizin aranızda, iki değer biçilmez şeyin (Kur’an ve Ehlibeyt) büyüğüyle amel etmedim mi ben; içinizde iman bayrağı diktim; helal ve haram sınırlarını size öğrettim adaletimle kötülüklerden kurtuluş elbisesini size giydirdim sözlerimle, hareketlerimle hayrı, gerçeği buyuruş yaygısını size yaydım; en güzel huyları bizzat size gösterdim. Gözün, özünü sezemediği düşüncenin künhüne eremediği reylere uymayın, onlarla amel etmeyin.” diyor Burada İmam Ali’nin şu sorusuna hepimiz cevap bulmalıyız: “Nereye gidiyorsunuz ve ne zaman döneceksiniz?” Evet Hakk’a ve hakikata ne zaman dönülecek? Umuyoruz ki vicdan sahibi ilim adamları doğruları söyleyerek ilimleri nefislerine hizmet için değil de, Hakk’ı söyleyerek halkın Hak’la buluşmasında vesile olacaktır. Hz. Muhammed “Şüphesiz ki Ehli Beytimin sizin aranızdaki misali Nuh’un gemisinin misalidir. Kim ona bindiyse kurtuldu, kim de ondan uzaklaştıysa helak oldu.” Şafii bir şiirinde bu hadise binaen şunları söylemiştir: İnsanların sapıklık deryasında gark olduklarını görünce Bismillah diyerek kurtuluş gemileri olan Ehli Beyt’e sarıldım Hablullah (Allah’ın ipi) olan Ehli Beyt’in dostluğuna emr olunduğumuz için temessük ettim Hadisler beyan ettiği gibi din yetmiş üç fırkaya bölündüğünde Onlardan sadece biri hak üzere idi Söyle bana ey akıl ve ilim sahibi! Acaba Ali Muhammed, batıl fırkaların içinde midir? Eğer kurtuluşa eren fırkanın içinde dersen sözümüz birdir. Ama eğer batıl fırkanın içinde dersen, adaletten sapmışsındır. Kavmin efendisi onlardan ise bende onlara razı oldum. Allah onların gölgesini üzerimden eksik etmesin. Ben Ali ve evlatlarının imametine razı oldum Sende hakikatin ortaya çıkacağı güne dek batıl fırkalarda baki kalanlarla ol. Şafii Ehlibeyt gerçeğini bu şiiriyle dile getirmiştir. 73 fırkaya bölünen ümmetten yalnızca Al-i Muhammed’e sarılanlar “fırka-i naciye’dir”, yani kurtuluşa erenlerdir. Hz. Ali bir nutkunda “Biziz nübüvvet ağacı, vahyin indiği mahal; meleklerin inip çıktıkları yer. Biziz ilim madenleri, hikmetlerin kaynakları. Bize yardım eden, bizi seven, rahmeti bekler. Bize düşman olan, bize buğzeden, azabı bekler. Ey gaflete düşenler. Sizden gaflet eden yok ey emri terk edenler, sizden söz alansa hak. Ne oldu bana ki sizi Allah’ın emrini bir yana atmış, gidiyor görmedeyim. Ondan gayrısına yönelmiş olduğunuzu seyretmedeyim. Sanki hayvanlarsınız, çoban sizi hastalıklarla dolu otlağa sürüyor, dertlerle dolu bir sulağa haydıyor. Hayvanlarda otlatılıp semirtildikçe, başlarına neler geleceğini bilmezde kendilerine lütfediliyor, ihsanda bulunuluyor sanırlar. Günlerini yalnız o gün bilirler. İşlerini yalnız otlayıp sulanmak zannederler….. Allah’ın Resulü bunu bana haber verdi helak olacakları, helak olacak herkesi bana haber verdi…… Ey insanlar, andolsun Allah’a ki size itaat etmenizi buyurduğum şeylerden ben en ileri gideninizim, sizi nehy ettiğim isyandan da sizden önce kendim çekinmedeyim.”diyor. sadece bu nutku anlatsak açsak kitap olur! Yüce Allah dilimizi Ehlibeytin muhabbetinden Gönlümüzü sevgisinden eksik eylemesin.
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.