Gönderi

208 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Lise öğrencisiyken Agatha Christie okumaya bayılırdım. Belki de yayınlanan tüm seri kitaplarını okumuşumdur. O günlerden bu yana polisiye roman okuduğumu pek söyleyemem. Dün Nurhan Işkın’ın Katilin Özrü* romanını bitirdim. Roman çok sürükleyici olduğu gibi yazı dili de yalın. Hemen sizi sarıp sarmalıyor. Gözleriniz satırlar arasında dolaşırken yüreğiniz de güp güp atıyor. Roman, ilk cinayetini işleyen bir katilin günlüğüne yazdıklarıyla başlar. Bu arada okur, katilin sekiz yaşındayken babası tarafından şiddet ve işkenceye uğradığını öğrenir. Şöyle ki: Katil çocukluk çağında akıl almadık eziyetler çeker. Babası bedenine usturayla kesikler atar, üstünde sigara söndürür. Bunu bir kenarda izleyen annesi ise, tüm bu olanlara sessiz kalır. Yalnızca çaresizce ağlar. Annesinin bu tepkisizliği katilin nefretini kazanmasına yol açar. Katil büyüdüğünde ise, kendini güçlü duyumsamak için kadınları hunharca öldürür. Böylece bizler de katilin iç dünyasına adım atarız. Ama onun kim olduğunu bilmeyiz. Bu aşamadan sonra Komiser Aylin Türkoğlu ve arkadaşlarıyla tanışırız. Arka arkaya işlenen cinayetlerle soluksuz bir maceranın içinde buluruz kendimizi. Katilin kurbanları kariyer sahibi, bekar kadınlardır. Çocukluğunda şiddet ve tacize uğrayan katil, kişilik bakımından zayıf gördüğü kadınları kurban olarak seçer. Böylece maktuller üzerinden annesinden intikam alır. Gönül ilişkisine girdiği her kadının önce güvenini kazanır, sonra evlilik teklif eder. Sevgilileri güle oynaya kabul ederler evlilik teklifini. Ancak katile göre, bunların hiçbiri evlenip anne olmaya layık değildir. Bu yüzden onları öldürerek ilerde doğacak çocukları koruyacağını düşünür. Katil kurbanlarını hep aynı yöntemle öldürür. Her birinin göğsünü keser. Bunun nedeni, bu uzvun anneliği simgelemesidir. İşin ilginç yanı, katil kurbanlarını öldürdükten sonra pişman olur. Bu yüzden de maktullerin bedenlerini güllerle örter. Komiser Aylin ve ekibi tüm bu işlenen seri cinayetleri, büyük bir özveriyle çözmeye çalışır. Aslında Komiser Aylin de katilin aradığı kriterlere uymaktadır. Bekar ve yalnız yaşamaktadır. Üstelik kimsesi de yoktur. Çocukluğunda anne ve babası öldürülmüştür. Bu olanlar iç dünyasında büyük bir travma yaratmıştır. Arka arkaya kadın cinayetleri işlenirken okur da, katilin her bir cinayeti neden işlediğini onun günlüğünden öğrenir. Katil çok zekidir. Arkasında hiçbir iz bırakmaz. Kanıt bulamadığı için karanlık bir labirentte gezinen Komiser Aylin’in durumu ise, iyice güçleşir. İsimsiz bir hayranından sürekli çiçek ve armağanlar alır. Kimden geldiğini bir türlü bulamaz. Bu arada cinayetleri soruştururken Hakan’la tanışır. Bu yakışıklı ve zengin adamın cazibesine kapılır. Ne kadar aşka dirense de yenilir. Okur, roman ilerledikçe Komiser Aylin’in soruşturduğu herkesin katil olabileceği kanısına varır. Komiser Aylin’in sırılsıklam aşık olduğu Hakan’ın bile! Çember daraldıkça heyecanınız artar. Aylin’in aradığı katil tâ yanıbaşında mıdır? O da pisi pisine hunharca bir cinayete kurban mı gidecektir yoksa? Tüm bu soruların yanıtlarını kitabı bitirdiğinizde bulabilirsiniz. Nefes nefese okuduğunuz bu romanda Işkın okura şu mesajı veriyor: Bir çocuğu sevgiyle yetiştirmek onu mutlu bir insan yapmaktır. Her insan biyolojik olarak ana-baba olabilir. Ana- baba olmak kolaydır. Ancak yapmak zordur. Bir çocuk her şeyden önce sevildiğini bilmek ister. Anne ve babasının her daim yanında olduğunu hissetmeyi arzular. Bir güçlükle ya da tehlikeyle karşılaştığında korunmak ister. Size ihtiyacım var dediğinde kulaklarınızı tıkamamanızı bekler. Sevmek yanında olmak, arkasında durmak ve güvende olduğunu duyumsamaktır. Bunlardan yoksun olan bir çocuk bir de şiddet ve tacizle karşılaşırsa, o masum yaratıktan bir canavar yaratırsınız. Bu durumda kim suçludur? Çocuk mu, ana-baba mı? Anne ve babasıyla içten ve sıcak ilişkiler kuramayan, onlarla özdeşleşemeyen, sevgiyi, takdir duygusunu yaşayamayan bir çocuğun ruhu sakat kalır. Bir yürekte sevgi yeşermezse onda vicdan duygusu gelişmez. Öyleyse ilk önce bu duyguyu kendi yaşamımızda uygulamalı… Böylece çocuklarımıza model olmalı… Onlar da bizlerden sevgiyi öğretmeli… Tüm bunları söyledikten sonra kitaptan bir alıntı yapmak istiyorum. “ Hava buz gibi… İliklerime kadar üşüyorum. Sanki sekiz yaşındayım ve sanki bugün babamın dayaklarına işkenceyi de eklediği gün… Üzerimde söndürdüğü yerler yanmıyor artık, aksine buz gibi. Attığı her ustura kesiğinin izleri duruyor ama artık çirkin görünmüyor gözüme. Annem bir köşeden olanları izliyor, bağırmalarımı duymuyor, sadece gözyaşı döküyor. Yoksa bir anne evladına ağlama demez mi, ben buradayım demez mi? Bu katil ruhlu adamın beni her gün biraz daha ruhsuz yapışını öylece izler mi? Evladının geleceğini karartmasına izin verir mi?“ ** Hiç kimsenin yaşamının kararmaması, hayatı “keşke”siz yaşamak için kitaplar rehberimiz olmalı… Işkın, bu kitapta insanın en büyük gereksinmesinin sevgi olduğunun altını çiziyor… Eğer, o gereksinme karşılanmazsa hastalıklı bir kişiliğin neler yapabileceğini gösteriyor… Siz de öğrenen insan olmak , olayların içinde sürüklenmek , suçu çıkaran nedenleri irdelemek isterseniz Katilin Özrü’nü zevkle okuyabilirsiniz… Eminim, okurken nefessiz kalacaksınız… Dipnotlar: *Işkın Nurhan, Katilin Özrü, Kozalak Yayınevi, İstanbul, 2014, s.208 ** a.g.e., s.7
Katilin Özrü
Katilin ÖzrüNurhan Işkın · Kozalak Yayınevi · 2014227 okunma
·
55 views
Sapere aude okurunun profil resmi
Şimdi merak ettim katili , hakan mı ?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.