Ahh Gülendam, ne güzel hayallerin vardı gelecekle ilgili. Haydar'la bir yuva düşlemiştin. Her ne kadar Haydar, "Ben devrimci oldum" dese de sen hayallerinden vazgeçmedin. Haydar da hayallerinden vazgeçmedi, her ne kadar abisi "Lan oğlum biz çalgıcıyız, çalgıcıdan komünist olur mu, devrimci olur mu?" dese bile. Ama hayat istediğimiz gibi gitmiyor. Ahh Gülendam "cuntanın gelişi olur da gidişi olmaz inşallah" dediğin bedduanın bile bir tebessümü vardı. Nereden bilecektin cuntayı karşılayacak olan ENTERNASYONAL MARŞI'nın Haydar'ın ölümüne, babanın işkence çekmesine sebep olacağını. Ortalığın savaş alanına çevrilmesine sebep olan enternasyonal marşının yıllar sonra TRT'de yayınlanacağını nerden bilecektin.
Memed Uzun' u
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy) kitabı ile tanıdım. O, bir aşk romanıydı. Okurken hüzünlendiren bir aşk. Ama bu kitap çok farklı. Bize yıllarca üstü örtülen gerçekleri gösteriyor. Kitapta okuduğum bir kelime (CUNTA) beni Beynelmilel filmine götürdü. Okurken nasıl bir inceleme yazacağımı bile düşünmezken, BEYNELMİLEL filmiyle başlamak istedim.
Beynelmilel, sonunda ağlasak da bizi yer yer güldüren bir filmdi. Kitapta gülünecek bir cümleye rastlamadım maalesef. Kahramanımızın odasında bulunan bir şiir ve kitapla başlayan hapishane ve işkence günleri. Sadece kendi dilinde yazılan bir şiir için izi silinmeyecek acılar. Yıllarca yok sayılmış bir halkın içinden sadece birinin hikayesi. Bir de binlercesi var bunu yaşayanların. Okurken çekilen işkencelere yüreğim dayanmadı. Neyseki son bölümlerde yer verilmişti. Yoksa kitabı yarım bırakırdım.
"Sarayın uzunluğu altı adım, genişlik dört adımdı." Kahramanımız da bu hücrede volta atmaya çalışıyor ayakta durabilmek için. Yemek için getirilenler "bir tabak yeşil su, bir parça ekmek ve küçük bir kase suydu. Nasıl 24 saat yetecekti?" s. 189. Ölme, işkence çeke çeke öl diyorlar. İşkencenin de her türlüsünü yapıyorlar.
Diyeceksiniz ki okuduğun altı üstü bir kitaptı. Ne var bu kadar etkilenecek? Haklı olabilirsiniz. Sadece bir kurgu olsa belki bu kadar etkilenmezdim. Ama değildi. Yazılanlar hep yaşandı. İşkencede hastalanan, ölen, kaybolan insanlar hep oldu. 12 Eylül darbesini hiç unutmadık. Binlerce masum insanlara yaşattıklarını hiç unutmadık. Asla da unutmayacağız.
Bence bu kitabı okumayın, benim gibi yüreğinizin yanmasını istemiyorsanız.
Bence bu kitabı okumayın, benim gibi kapağını kapattığınızda gözyaşlarına boğulmak istemiyorsanız.
Bence bu kitabı okumayın, benim gibi okuduklarınızın size de ULUCANLAR'daki o küçücük hücreleri anımsatmasını istemiyorsanız.
Bence bu kitabı okumayın, MAMAK ASKERİ CEZAEVİ'nde öldürülenleri anımsamak istemiyorsanız.
Bence bu kitabı okumayın, genç yaşında işkenceden ölmüş ALİ İSMAİL KORKMAZLARI unutmak istiyorsanız.
Okuduklarım bana acı verdi. Ee o zaman ne diye okudum? Öğrenmek için okudum. Siz okumayın, boş verin. Öğrenip ne yapacaksınız. Sadece canınız yanacak.
Tıpkı Beynelmilel filminde Enternasyonal Marşının yıllar sonra TRT'de yayınlanması gibi, kahramanın işkenceye maruz kaldığı o şiir ve o kitaplar da raflarda yerini aldı. Ama İşkencede ölen canlar geri gelmedi.
Yüreğiniz dayanıyorsa okuyun. Yine de siz bilirsiniz.
Yazarımız
Mehmed Uzun'a değinmeden bitirmek istemiyorum incelememi. Yazar kendisini “Kürdüm, Türkiyeliyim, İsveçliyim, İskandinavım, evrenselim. Hem kutsal iki nehrin, Dicle ve Fırat’ın arasındaki çok kapalı bir bölgenin yerlisiyim, hem de dünya vatandaşıyım. Çünkü dünyanın kültürleri, ülkeleri ve dilleri boyunca yolculuk ediyorum.” diye tanıtıyor. Daha güzel bir tanıtım olamaz. Bunun üstüne diyecek bir söz bulamadım. Yazılarını kendi anadilinde yazmış hep, sonradan Türkçe'ye çevrilmiş. Aslını asla inkar etmemiş.
İŞKENCEDE ÖLEN YÜZLERCE KİŞİYE
SAYGI İLE
SenMehmed Uzun · İthaki Yayınları · 20114,107 okunma
Ellerinize sağlık öğretmenim,büyük keyifle okudum incelemenizi.Tüm bunları unutmamak için kitabıda hemen ekliyorum okuyacaklarıma.Dilerim bir gün bunları sadece kurgu olarak okumak mümkün olur ülkemizde.
Tu Türkçede sen mehmet uzun üstadın ilk romanıdır. Diyarbakır cezaevinde çektiği işkenceyi tıpkı Franz kafkanın dönüşüm kitabında olduğu gibi bir böcek üzerinden anlatmaktadır. Kitabın orijinali kürtçe olduğu için kürtçe okunduğu zaman daha çok etkili olur diye düşünüyorum.
Ağzınıza sağlık hocam çok güzel bir inceleme yapmışsınız
Eğer kürtçe biliyorsanız bir defa da kürtçe okumanızı tavsiye ederim.
İyi okumalar dilerim herkese