Gönderi

*Hayat Yolunda Beşer Kervanı*
İbtidası beşik, sonu mezar olan hayat yolunda"beşer kafilesi" meçhul ufuklara doğru uzanan arızalı yolun, bazen iki tarafı muhteşem ağaçlıklı ve dilruba bahçeli yollarından ve bazen de sarp, yalçın kayalıkların i‛vicâclı "patika"larından geçer. İstiklalin zirvelerine zaferle yükselir, kemâlin şahikalarına şerefle tırmanır, acı mağlubiyet ve kahkavî hezimet iner, kudurmuş fırtınaları ve müthiş kar tipilerini yarar, geçit vermez zannedilen dağları aşar, balkanları geçer, uçurumlardan atlar, zaman olur zulmetlerin zifiri karanlıkları içinde yolunu kaybeder... Bütün dünya milletleri bu müntehasız yolun üstünde ikbâl ve idbâr yüzünden kâh alçalıp yükselir ve kâh ölüm korkuluklu tehlikelerden geçerler ve bazı kere talihleri kararır ve müthiş kayalıkların korkunç mağaralarının simsiyah ağzında nâbedîd olur. Acısıyla beraber hissedilen bu anlaşılmaz feyzin nimetlerinden birisi tabiatin maverasından gelip dimağlara "ulûhiyet" fikrini sunan ilâhî bir kudret vardır. Bu kudret, beşer kervanını emel ve ümit diyarına bağlayan gümüş ve aydın bir yola çıkarıyor. Bu dolambaçlı hayat yolunda muhakkak olduğu zannedilen o millet ölmeyen maneviyatıyla dirilerek ayaklanır. Dinî ve millî hudutlar dahilinde bocalayarak istikametini tayin eder ve bu kart dünyanın ihtiyar ve vâsi‛ çöllerinde hârelenen serapları kalp süzgecinden geçirerek ızdırap ve âlâmını def eyler, istikbale metn ve müsterih ümitle bakmak için azimkâr ruhuna teselli verir. Ezelden gelip ebediyete akan sihirli tılsımlı menbaların lâ-yezâl sularına batan kalpler kat edilen mesafelerin en kurak merhalelerinde susuzluktan yanmaz, üstüne basılan ateş gibi yakıcı füsunkâr topraklar bahar çimenleri gibi yumuşak ve serin gelir, cehennemî hararetiyle beyinleri yakıp kaynatan güneş, misk-i anber rayihalı gölgesinde mesrûr bir ilkbahar uykusu uyunan ipek kumaştan yapılmış bir şemsiye olur. Devr-i âlem seyahatinde mukadderât-ı âtiyye sefinesini hayat deryasının sarp dalgaları arasında maharetle yürüten insan taifesi seyahati güzel geçirmiş olduklarından mütevellit ruhlarında bir inşirah duyar, bekaya itmi’nân ile bakan gözlerine gülümseyen meserret gelir. Fıtrat-ı Beşer'de meknûz insan ruhunun derinliğinde kaynaşan din duygusu, tanrı korkusu, âhiret sorgusu, dünya yollarının nokta-i iltisâkı ve telakkîsi ve ictimâî hayatın saadetbahş nâzımı olduğu anlaşıldığından oralarda maddî ilimlerin, müspet felsefenin ve gözleri kamaştıran medeniyetlerin kusvâsı görülür. Bu duygulardan mücerred olarak başlanılan muhitler her türlü âsâr ve umrândan mahrum kalıp o diyarlarda azgın şekillerde gaflet ve dalâletin acıklı münthâsı sezilir ve bil-netice tok beşer karşısında aç, kâşâne yanında kulübe, galip önünde esir, efendi huzurunda köle gibi zayıf, çelimsiz ve sönük bir vaziyette vakit geçiren canlı ve miskin insan kümelerinin iniltili sadâsı duyulur. Maneviyâtı zaafa uğrayan veyahut büsbütün yok olan millet efrâdında ağızlarda gevelenen milliyetperverlik ve vatanseverlik sözleri sahte ve yeryüzündeki mevcudiyetleri muvakkattır. İhtiyar ve asârdîde tarih bu hususta bir sürü misal ile doludur... Hakikat adesesi ve adalet gözlüğü ile hayatımıza bir kuş bakışı ile baktığımızdas görür ve anlarız ki, bu gün garîbeler diyarından aşıp gelen saadet müjdeler gibi görünerek bizi bedbaht etmek isteyen iblisâne efsanelerin aramızda şuyûu, şuurumuzun altına gizlenen ictimâî bünyemizi kemiren çok zararlı, yıpratıcı, sarsıcı ve öldürücü frengi mikroplarıdır. Müfekkirelerimize durgunluk veren, imanlarımızı şüpheye düşüren, şuurumuzu örten şeyleri örtbas etmek, anlamamazlıktan gelmek, tehditkârâne kafalara sindirmek değil, o esrarlı tabakaları delmek, hayatımıza kasteden düşmanlarımızı görmek lazımdır. Bizi gafil avlayarak bedbaht ve karanlık yola sürüklemek için sefil maskelerin altna gizlenen "dev"lerin, yegâne sermayemiz olan maneviyat kalelerimizi yıkmak ve mümin kalplerimizden imanlarımızı kovmak için hücuma hazırlanan arslanların, feci surette mevcudiyetimizi parçalamak için pusu kuran kaplanların, harita-i âlemden namımızı silmek için kanlı dişlerini gıcırdatan sırtlanların, hareket ve kan damarlarımızı durdurmak için çöreklenen yılanların ve müz‛ic sesli çıyanların bî-emân mehâlikinden kendimizi korumak ve kurtarmak zamanı gelmiştir. Ey Müslüman! Artık derin ve deliksiz uykularından uyan! Toprağın ve dağların kulakları bile horultulu uykularından yoruldu! Acz ve meskenetin timsali olma!.. Etrafına bak, dinsizliğin, hud‛anın, şiddet ve kahrın ictimâından müteşekkil melun kafaların düşündüğü ve mülevves ellerin yaptığı şeye aldanma! "Yenilik" diye sırf seni aldatmak için önüne sürülen yaldızlı hapları yutma! İmansız diyarlardan gelen her şeyi "Eyvallah efendim!" deyip kabul etme! Hem düşün ki, bir zamanlar zıyasıyla vicdanları dalâletlerden kurtaran dînin yıkılmaya, cehâlet bulutlarını dağıtan muzdarip beşeriyete yaşayış yolunda ufk-ı nûrânı ve hazz-ı vicdânı açan ve cihan-ı medeniyete asırlarca şanlar yağdıran biricik "Kur’ân"ın atılmaya ve cevher gibi kıymet verdiğin imanın söndürülmeye çalışılıyor! Ey Müslüman genci! Üfûl eden din, batan varlık ve hars güneşinin hazin gurubunda tüllenen mağribin kızıl şuaları matemdâr ve sükûndâr mezarının başında son mersiyeni okumaya yelteniyor! Mevcudiyetin üstünde korkunç kasırgalar ve müthiş sarsıntılarla felaketler esiyor! Bunları görüp ve duyup fiilen elinden bir şey gelmese bile hissedeceğin acı ile göğsündeki imanın ateşli gazabından fışkıran intikam hissiyle yaşa! Din kardeşlerini tehlikli vartalara ve ölüm tuzaklarına düşmekten vikaye için mütevazı, fedakâr, âteşîn ve imankâr şahsınla çalış! Hâle bakıp ye’se düşme ve âtîden nevmîd olma! Şuurlu ve nurlu icraatınla büyük mücahitlerin pîşvâlarından ol! Hiç unutma ki, kânûn-ı kalpler soğumuş külleri arasında "şerâre-i dîn" vardır. Onu yüreklerde nemalandırdığın ve ruhlarda inkişâf ettirdiğin gün, istikbalin yüksek tepelerinden tulûa başlayacak olan güneş, salâh ve felah ufuklarını tenvîr edecek, feyyâz sabahlar ve pembe şafaklar doğacak.. Ey Müslüman çocuğu! Dinî ve millî vazifeni yaparsan gaffâr gönüller kıblegâhında sen, muzaffer alkışlarla alkışlanacak ve yarının evlâdı tarafından da sen, takdîs edilecek fazilet mihrabı olacaksın! Senin intisâb ettiğini din yolu kutlu ve bu yoldan giden Müslümanlar mutludur!
44 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.