Gönderi

Hz. İbrahimle Nemrut
Nemrut, İbrahim'e: -Senin İlah'ın ne yapıyor ki bende onu yapayım? dedi. İbrahim dediği zaman, benim Rabb'im O ki, diriltir ve öldürür. (Nemrut) dedi ki: 'Ben de diriltir ve öldürürüm.'" Nemrut, zindandan iki kişi getirtti. Birisini öldürttü: -İşte, dedi. Diriyi öldürdüm! Sonra ötekisinin ellerini çözdürdü: -İşte, ölüyü de dirilttim! Çünkü elleri bağlı olan öldürülecek kimseydi. Şimdi onu bağışladım, salıverdim. Böylece ona hayat verdim! dedi. Bunun üzerine İbrahim, Nemrut'a tekrar şöyle hitap etti: "İbrahim dedi ki: 'Muhakkak benim Rabb'im, Güneş'i doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir.' O Hakk'ı örten şaşırdı. Muhakkak Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez." Nemrut buna cevap veremedi, sustu. O cebbar Nemrut'un dili sanki tutuldu. İbrahim bundan sonra yine halkı İslama çağırdı. Fakat hiç kimse olumlu cevap vermedi. Çünkü Nemrut'tan korkuyorlardı. Nemrut: -İbrahim'i bir eve kapatınız! dedi. Bir kapalı yere İbrahim'i kapattılar, bekçiler koydular. Elini, ayağını sağlamca bağladılar. Halktan insaflı, merhametli kimseler onun yanına görmeye gelirlerdi. O da onları, İslama davet ederdi. İbrahim o hapishanede bu şekilde bir süre kaldı. Bir süre sonra babası Azer öldü. Nemrut'ta, İbrahim'e işkence etmeye ve öldürmeye niyetlendi. Bu nedenle de ateşe atmaya karar verdiler ve şöyle dediler: "Şayet yapacaksanız, İbrahim'i yakın! Ve ilahlarınıza yardım edin!" Sonra, Nemrut'un emrince yüksek bir yer yapıldı. Ateş yakılacak yeri çevirdiler. Nitekim Allah (C.C.) şöyle buyurur: "'(İbrahim) için bir bina yapın da onu ateşe atın!' dediler." İbrahim'in ateşe atıldığı yapının bulunduğu yerin, başka bir görünüşü.(Urfa) Ateşin çevre duvarı yapılıp- tamamlanınca, Nemrut emretti. Ateş için odunlar taşındı. Oraya odun götürmek için odun yüklenen develer, odunların İbrahim'i yakmak için taşındığını bildiklerinden, sırtlarındaki yükü yere düşürürlerdi, götürmek istemezlerdi. Bundan ötürü İbrahim, onlara hayır duada bulunurdu. Ancak katır, hırsla ve gönülden odun taşımıştı. İbrahim, katırlara lanet etti. Bu odunlar bir yıl boyu taşındı. İbrahim'in ateşe atılacağının bütün ülkede bilinmesi ve halkın orada hazır bulunması için iş uzatıldı. Beli bükülmüş ihtiyarlar, hastalar sürüne sürüne giderler, dağdan sırtlarında birer, ikişer odun getirirlerdi. Bizde bir hayırda bulunalım. İlahlarımıza yardım edelim. Onların düşmanını ateşte yakalım, derlerdi. Bu yolda bir yıl tamamlanınca, odunlar bir dağ gibi yığıldı. Sonra bu odunlar ateşe verildi. Öyle bir yanış yandı ki, alevleri gökyüzünü sardı. Daha sonra İbrahim'i zincirlerle bağlı olduğu halde, o ateşe atmaya getirdiler. Nemrut halkı onu görünce sevindiler. İbrahim'i sevenler ise gizli gizli ağlaşır, Allah'a yalvarırlardı. İbrahim'in ateşe atılmasına gelince, sıcaklığından ötürü kimse yanaşamadı. Ne kadar çalıştılarsa, onu ateşe atamadılar. Aciz kaldılar. Şeytan, İbrahim'in ateşe atılamadığını görünce, hemen, kendisini önemli bir kimse şekline soktu. Önemli bir insan havasında, Nemrut'un karşısına geçti. Nemrut ona: -Sen kimsin, ne kişisin? diye sordu. Şeytan: -İşittim ki, şu büyücü kimseyi ateşe atmak istemiş, atamamışsınız. Sana onu ateşe atmanın yolunu göstermeye geldim, dedi. Nemrut: -Yöntemin nedir, söyle bakalım! dedi. Şeytan: -O'nu mancınıklarla atın! diyerek Nemrut'a mancınığın yapılmasını öğretti. Mancınık yapılınca, Nemrut emretti, İbrahim'i zincirlerle bağlı olarak getirdiler. Mancınığa koyup, atmak istediler. Lâkin mancınıkla da atamadılar. Tekrar aciz kalınca, yine Şeytan işe karıştı ve şöyle dedi: -Bir erkekle bir kız kardeş burada çiftleşmeli ki, bunu ateşe atabilesiniz! Nemrut onun dediği gibi biri kız, biri erkek iki kardeş buldurttu. Açıkta çiftleştirdi. İbrahim sonra mancınığın içine konuldu ve ateşe atıldı. İbrahim mancınıktan fırlatılınca, havada ateşe doğru ilerlemeye başladı. Allah (C.C.), Cebrail'e emretti: - Yetiş! İbrahim havadayken tut! Ona: "Ben Cebrail'im de! Benim yapabileceğim bir dileğin var mı? diye sor", dedi. Cebrail hemen o anda İbrahim'e yetişti: -Ey İbrahim! dedi. Ben Cebrail'im! Allah'ın emriyle sana geldim. Benden ne dilersen dile! İbrahim: -Benim dileğim, Allah'adır, sana değildir. Ben O'nun kölesiyim! Ateş de O'nundur! Nasıl dilerse öyle yapsın! Dedi. İbrahim, Allah'tan başka kimseden yardım dilemeyerek: -Ben sadece Allah'tan yardım isterim dediği için Allah (C.C.), ona, "Halilim"(dostum) dedi ve adı "Halilullah"(Allah'ın dostu) oldu. Allah, o zaman ateşe şöyle emretti: "Biz söyledik: 'Ey ateş, İbrahim'in üzerine soğuk ve selâmet ol!'" Ve İbrahim ateşin ortasına düşünce, ateş dört yana çekildi. Ateşin ortasında bir yer açıldı. Güzel bir pınar çıktı. Çevresi yeşillendi. O da geldi pınarın yanına oturdu. Ayağındaki zincir bağları çözüldü. Nemrut yüksek bir saray yaptırmıştı. O sarayın üstüne, ağaçtan yüksek bir sedir yapılmasını emretti. O yüksek yere çıkarak, ateşi görmek istedi. Hem de şöyle dedi: -İbrahim'in ateş içindeki halini göreyim! Acaba yanıp kavruldu mu? Nemrut, ateşin içine baktı. Ateş ortasında, pınarı ve yeşilliği gördü. İbrahim de sağ olarak pınarın yanında oturuyordu. Nemrut bu hal karşısında şaşırdı kaldı. -Ey İbrahim! diye bağırdı. İbrahim'in atıldığı ateş dağının ortasında fışkıran su. Nemrutlar, yok oldu. İbrahim ve onun dini, ebediyyen yaşayacaktır. (Urfa) İbrahim'de: - Ey Allah'ın düşmanı! Ne diyorsun? diye cevap verdi. Nemrut: -Bu ateşi senin için kim böyle yaptı? diye sordu. O da: -Ateşi Yaratan! dedi. Nemrut: -O Yaratan'ın hakkı için ateşin içinden dışarı çık. Seni göreyim! dedi. İbrahim kalktı. Ateşin içinde yürüdü. Nereye ayak bastıysa, o yerdeki ateş sönüyor, orası çimenlik oluyordu. Bu suretle İbrahim, dışarı çıktı, durdu. Nemrut: -Ey İbrahim! Sana ne söyleyeyim! Senin yüce bir Rabb'in varmış. Şimdi dileğim, senin Rabb'ine konukluk etmektir! dedi. İbrahim: -Benim Rabb'imin konukluğa ihtiyacı yoktur, dedi. Nemrut: -Ben onu konuklasam gerek! dedi. Bin at, bin deve, koyun, sığır ve kuşları; yani sultanları konuklamaya yarar şeyleri getirdiler. Hepsini, İbrahim'in Rabb'ine karşı kurban ettiler. Ancak Allah (C.C.) hiçbirisini kabul etmedi. Nemrut kurbanın kabul edilmediğini anlayınca, İbrahim karşısında mahcup oldu. Bu utançla, İbrahim'in yüzüne bakamadı. Üç gün sarayına kapandı. Nemrut, halkın kendisinden yüz çevirmesinden korktuğu için sabırsızlandı. Saraydan dışarı çıktı, hemen adamlarını dört bir yana mektuplar yazarak yolladı: -Çabucak ordular gönderin! Tamamen silahlansınlar. Gök Tanrısı ile savaş etsem gerek! dedi. Yüz bine yakın talimli asker Nemrut'un önünde toplandı. Sonra Melek, Nemrut'un yanına varıp: -Ey zavallı, senin gibi bir biçareye asker ne gerek! Yüce Allah, yarattığı en küçük bir kuluna emrederse, seni de, askerini de yok eder!" dedi. Yüzünü göğe yöneltti: -Ya Rabb'i, Sen bu tağutun neler söylediğini bilirsin. Bunun helakini, sana havale ediyorum!" dedi. Yüce Allah, yaratıklarının en zayıfı olan sivrisinek ordusuna emretti. Akın akın geldiler. Nemrut ordusundaki askerin yüzlerine, gözlerine üşüştüler. Sivrisineğin çokluğundan askerler birbirlerini görmezlerdi. Her adamı ve atını ısırdığında, acısı dayanılmaz olurdu. Bu acıyla hayvanlar şaha kalkar, canının acısından askerleri yerlere fırlatırdı. Böylece bu zalim ordu, perişan oldu. Nemrut, yapayalnız kaldı. Kaçıp, sarayına girdi. Kapıları sağlamca kapattı. O beladan kurtuldum sandı. Fakat Yüce Allah (C.C.), sineklerin en zayıfına emretti. Öyle ki bir gözü kör, bir ayağı topaldı. Baca deliğinden içeri girmiş, Nemrut'un dizi üstüne konmuştu. O, onu tutup öldürmek istedi. Sinek uçtu, yüzüne kondu. O da onu, yüzünden kovmak istedi. Sinek yine uçtu, onun burnunun içine girdi. Oradan beyninin içine kadar yürüdü. Azar azar beynini kemirmeye başladı. Nemrut iki eliyle yüzüne, gözüne vuruyor, acısını bir parça dindirmek istiyordu. Sinek, ona o kadar işkence ediyordu ki, ne zaman başını sallasa, sineğin kemirişi diniyordu. O da o zaman rahat ediyordu. Eğer başına bir şeylerle vurmazlarsa, sineğin beynini yemesi yine devam ediyordu. O zaman Nemrut'un feryadı göklere çıkıyordu. Sonunda başına vuracak bir görevli gerekti. Tokmaklar hazırlandı. Nemrut'un yakınlarından, nöbetle onun başına vuracak kişiler görevlendirildi. Nemrut, hafif vurandan darılır, kuvvetli vurandan memnun olurdu. İşte kendisini "tanrılaştıran" ve kendi çağının en büyük krallığının başındaki zalimin akıbeti!
·
38 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.