Gönderi

536 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 4 days
"Azerbaycan'da en büyük makam bakanlık falan değil, Mürşid Hoca; Abdul Gaffarzade'nin akrabası olmaktır." Elçin, Azerbaycan'ın Sovyet rejimi altında yaşadıklarını bütün gerçekçiliği ile önümüze seriyor. 'Halk Düşmanı' diye ilan edilip içeri atılan, kurşuna dizilen onlarca insan... Ailelerini bir daha görememek üzere sürülenler... Yazarın da söylediği gibi; "Stalin celladın tekiydi kuşkusuz!" Rusça konuşup kendi dillerinden uzaklaşan halkı okudukça içimi bir hüzün kapladı. Çünkü, dil yaşarsa devlet yaşar. Ancak dil öldükten sonra devlet de topluluk da yok olup gider. Kendi dilini konuşamamak kadar kötü bir şey var mı? Talebe Murat Yıldırım, Hüsrev Hoca, Abdul Gaffarzade, Salakça(köpek) karakterleri etrafında dönen durgun bir kitap. Bazı sayfaları gerçekten çok büyük zevk alarak okudum özellikle Hadrut'ta geçen kısımlar kitaptaki en güzel yerdi. Hüsrev Hoca'nın hayat hikâyesi oldukça etkileyici. Taun yüzünden verilen onlarca kaybı okurken içinde bulunduğumuz durum aklıma gelip durdu. Sevdiklerini gömemek, onlara bir mezar bile kazamamak ne acıymış. Yanan etlerin kokusu insanların acı çığlıklarına karışıyordu ve şüphesiz bu satırları ben nasıl unutmayacaksam Hüsrev Hica'da yıllar boyunca yüreğinde taşıyacak... Kitapta en sıkıldığım yer Mir Cafer Bağırof'un olduğu kısımlardı. SSCB, Stalin, Mir Cafer hakkında pek bir şey bilmediğimden olsa gerek bu sayfalar bana biraz ağır geldi. Onun haricinde kitap durgunluğuna rağmen garip bir akıcılığa da sahip. Kitaptaki zaman kavramı çok farklı. Aslında kitap Hatice kadının vefatı ile başlıyor ve onun defnedilmesiyle bitiyor. Ancak, kişilerin geçmiş yaşantıları, acıları ve başka şeyler kitabı uzatmış. Kitapta en ilginç nokta insanların bir iplik misali iç içe birbirlerine girmesi. Aslında okuduğunuz her karakter bir noktada birbirleriyle bağlantılı. Ve siz bunu fark ettiğinizde çok şaşırıyorsunuz. Talebe Murat Yıldırım çok farklı bir karakter özellikle son sayfalarda onu Raskolnikov karakterine benzetmekten kendimi alamadım. Ancak Murat'tan daha tuhaf bir karakter varsa o da Abdul Gaffarzade! Bu adam kesinlikle okuyanları şaşkınlık içerisinde bırakır. Kendisi kumar, kadın, kaçakçılık ne varsa yapan aşağılık bir adam ancak kalkmış günümüz toplumundaki gençleri eleştiriyor. Dön bir kendine bak be adam! Kitabın başlarında bu adam için çok iyiymiş falan izlenimine kapılıyorsunuz ancak sıkı durun yazar sizi her geçen sayfada bu adamın gerçek yüzüyle karşı karşıya getiriyor. Benim kitapta sevdiğim kısımlardan birisi de Salakça oldu. Bu köpeğin insanlara, yaşadığı çevreye bakışını okumak farklı bir bakış açısından bakmak en sevdiğim kısımlar arasında yerini aldı. Şüphesiz yazar eserinde bir köpeğin bakış açısına yer vererek çok iyi yapmış. Sanki insanların da bir köpekten farkları yok demek istiyor gibi... Yer yer 'Evet, buradaki insanlara yapılanlar Salakça'ya da yapılıyor.' Demekten kendimi alamadım. Allah, hiçbir ülkeye Stalin gibi zalim bir diktatörün yönetimine bırakması. Yazarın kalemini beğendiğim için diğer kitaplarını da tedarik etmeye karar verdim. Şuşu Dağlarını Duman Bürüdü kitabını da en kısa sürede okuyacağım. Bu kitabın herkes tarafından okunması gerektiğini düşünüyorum sizleri Sovyet rejiminin gerçek yüzüyle karşılaştıyor. Okuyun, okutun... Size bir şeyler kazandıracak kitaplardan
Ölüm Hükmü
Ölüm HükmüElçin · Ötüken Neşriyat · 2013173 okunma
·
186 views
Emine Kılıçarslan okurunun profil resmi
"kitap durgunluğuna rağmen garip bir akıcılığa da sahip." Bu düşünceye aynen katılıyorum, çok güzel tesbit.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.