Gönderi

380 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 25 hours
dikkat spoiler içerir /// berna moran
Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2
Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2
kitabında, romanın sonundaki meşhur patoz sahnesini incelemiş. burada -eğer dikkatinizden kaçtıysa- güzel bilgiler var. hikayenin sanatsal zevkinden mahrum kalmamanız için aktarmak istiyorum :) /// orhan kemal, bu sahneyi romanın sonraki baskılarını yaparken değiştirmiş. bu metnin üzerinden tekrar geçmiş. her iki metnin de yan yana karşılaştırmasını yapmış Moran. özetlersek, ilk metin daha özensiz, yuvarlak betimlemeler içerirken ve kişileri düzensiz bir şekilde kadraja alırken; yeni metinde betimlemelere estetik bir şekil vermiş (önceden "koca koca" olan balyalar, şimdi "insan bedeni kalınlığında" olmuş); sahneyi bir sinema kamerası şeklinde ilerletmiştir (önce patoz makinesi uzaktan işlenir, bütün ahali kadraja alınır, yazar tempoyu "ha gardaşlar, devirin kardaşlar" diyerek hızlandırır, kamera ırgatlara zoom yapar, aliyi ve arkadaşını birlikte işlerken gösterir, akabinde bir zoom daha yapar, gerilimi artırır ve sadece aliyi kadraja alır, artık patoz makinesiyle birlikte 'okur' da ali'yi yutmaya hazırdır). /// eğer yine dikkatiniz çektiyse, yazar kitabın başında, bizim üçlü kafile şarkışlalı yunus ile tanışıyor. yunus bunlara, alakasız bir anda, kendi çalıştığı tarlada patoz makinesiyle ilgili bir hadiseyi anlatmaya başlıyor. ve romanın orta bölümlerinde, yazar, patoz makinesinin parçalarını, çalışma mekanizmasını vs uzun uzun anlatıyor. bunlar, hep, bizi son sahneye hazırlamak için yapılıyor. --> berna moran "pehlivan ali, saf ve bilinçsiz bir işçidir, dönen dolapları görmez ve bu anlamda kördür. kapitalizmin simgesi olan patoz üstünde ve tozdan gözlerini açamadığı için düşer makinenin içine. hem mecazi hem düz anlamda körlük ölüme götürür onu. patozdaki ölüm sahnesi, artistik düzenlenişi, hesaplı imgeleri ve anlamlı simgeleriyle ustalık ürünü bir roman sahnesidir. bu doruk noktası, ırgatların küçük ağa'yı öldürmek isteyecek kadar öfkelenmeleri, çılgınlık derecesinde korkan ağanın silaha sarılması ve harmanın zeynel tarafından ateşe verilmesi gibi duygu fırtınaları ve şiddet olayları ile tamamlanır". /// bu patoz sahnesi, türk romanındaki ikonik sahnelerden biri olmuştur herhalde. roman 1954 yılında yayınlanmış. ikinci baskısı 1964 yılında yapılmış ve orhan kemal romanı tekrar elden geçirmiş (288 sayfadan 427 sayfaya çıkıyor). romandaki olayların hangi yıllarda geçtiği belli değil, fakat tarımda makineleşmenin başladığını, köyünde işsiz kalan insanların mevsimsel işçi olarak adana/çukurova'ya geldiğini biliyoruz. tek parti CHP'sinin sonlarını ve Demokrat Parti'nin iktidarının ilk yıllarını kapsıyor. türkiye bu dönemde "hızla" dışa açılıyor, sanayileşme ve tarımda makineleşme hızlanıyor. Pehlivan Ali'nin o dönem Çukurova'daki hem ağır çalışma koşullarının, hem de memleketin kontrolsüz şekilde sermayeye teslim edildiği kaotik bir sürecin hızına yenik düşerek kendini kapitalizm makinesine kaptırdığını düşünebiliriz. /// diliyle ilgili Orhan Kemal şunu söylemiş: --> "yazar olarak kendimi aradan çekip, okuyucumu anlattığım şeylerle baş başa bırakıyorum. görüyorum ki okuyucum zekidir. baş başa kaldığı şeylerden, anlaşılması gereken şeyleri -benim izahım olmaksızın da- anlayabilmektedir". şüphesiz, bu da, romanda anlatım tekniklerinden biri. fakat ben bu teknikten zevk almadığımı söylemeliyim. tabii ki biz boşlukları doldurabiliriz. fakat katkısız bir anlatımın roman sanatının doğasına aykırı olduğunu düşünüyorum. maalesef anlatım dilini çok yavan buldum. gözleme dayalı olması, doğal olması, yazarın neredeyse kendinden hiçbir şey katmaması, benim roman anlayışıma uymuyor. diyaloglar bir tiyatro sahnesini andırıyor, çok fazla ve çok kısa diyaloglar var. okura kişileri, onların çelişkilerini kavrama, dönemi tanıma fırsatı tanınmıyor. sahneler arka arkaya akıyor. iyi bir romancı, romanın doğal akışını bozmadan, dönemin tipik insanını, tipik duygu ve çelişkileri ile aktarmalı. bence. bununla beraber, güçlü bir gözlem, zengin bir yöreye özgü deyişler ve atasözleri zenginliği var. benim bu romandan daha yüksek bir estetik beklentim vardı. en azından, konu ve dönem, buna çok müsaitti.
Bereketli Topraklar Üzerinde
Bereketli Topraklar ÜzerindeOrhan Kemal · Tekin Yayınevi · 05.9k okunma
24 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.