Gönderi

96 syf.
·
Not rated
·
Read in 18 hours
Ali Şeriati, bu kitapta Marksist diyalektiği dinler üzerinden kuruyor. Dine karşı dinsizlik değil çünkü tarihsel olarak bu mümkün değil diyor. Charles Taylor'ın seküler çağ üzerine söylediklerini anımsatan bir şekilde, Ali Şeriati, "tarihte tanrısız hiçbir toplum yoktur ve insanların toplumsal yaşamları din merkezli olmuştur," diyerek tevhidi/hak dinin karşısına şirk/küfür dinini koyuyor. Bu yüzden de "Tarih boyunca din, dinsizliğe karşı değil, dine karşı olmuş ve dinsizlikle değil, din ile savaşmıştır." Bir yanda tevhid dini, öte yanda statükonun varlığını sürdürmesini sağlayan şirk dini var. Başta Marx olmak üzere bazı batılı aydınların din için söylediklerini şirk dini için onaylıyor, onların tevhid dinini ayırmamalarını bir eksiklik görüyor. "Şirk düşüncesinin amacı, insanları ırklara ve milli toplumlara bölmek, daha sonra da birbirlerine karşı sınıflar ve gruplar oluşturarak yöneten (yönetilen ve fakir) yoksul kesimlerini oluşturmaktır." "Şirk dini tarihte iki şekilde devam etmiştir. Daha önce değindiğim gibi şirk dininin amacı, statükoyu savunmak ve muhafaza etmektir. Tarih boyunca insanların asil olan–olmayan, efendi–köle, sömüren–sömürülen, yöneten–yönetilen ve özgür–tutsak şeklinde iki kısma ayrıldığını görüyoruz." Ayrıca tevhid dininin hiçbir zaman tarihe egemen olmadığının da altını çiziyor: "Peygamberler, daima kendi dönemlerindeki mevcut dinlere karşı bir devrim şeklinde dinlerini ortaya koymuşlardır. Ancak ellerinde güç olan kâfirler, her seferinde statükoyu muhafaza eden dinlerini toplumda daha kuvvetli bir şekilde hâkim kılmışlardır. Çünkü ekonomik, sosyal ve siyasî güç daima onların elinde olmuştur." Bu yüzden tevhidi dinler de aslında inkılabi yani devrimcidir çünkü tevhid dinleri her zaman mevcut statükoyla savaşmıştır. Görünüşte tevhidi dinler güç sahibi olsalar bile aslında bu bir yanılsama, şirk dini uymuş görünüp gücünü farklı şekillerde devam ettiriyor. Elbette Şeriati'nin bu düşüncesinin kaynaklarından biri olan Şiiliğini de unutmamak lazım. İslam'ın ortaya çıkışından kısa bir süre sonra marjinalleşen harici ve şii gruplar genel olarak azınlıktı. "Oysa tevhid dininin hükümranlığı tarihte gerçekleşmemiştir. Bana göre Şianın gurur duyulacak özelliklerinden biri, orta çağda İslâm yönetimi adına dünyaya sunulan hiçbir şeyi kabul etmemesi, sömürgeci emperyalistlere karşı mücadeleden geri durmaması ve söz konusu yönetimleri Allah Resulü'nün hilafeti olarak değil Kayser ile Kisra yönetimleri olarak kabul etmesidir." Ali Şeriati'ye göre Tevhid dinine inanan herkesin de görevi sosyal alanlara eleştirel bir şekilde bakıp, "batıl olarak gördüğü şeyi kaldırıp, yerine hakkı ikame etme" sorumluluğu vardır. "İnkılabî olan tevhid dini, mevcudu, olduğu gibi benimsemez ama ona ilgisiz de kalmaz." Ama özellikle aydınların görevidir peygamberlerin mücadelesini takip etmek: "Bana, “Bir aydın olarak sen, nasıl dine bu kadar sarılıyorsun?” diyen aydınlara da şunu söylemek istiyorum: “Ben bir dinden söz ediyorsam, bilin ki, geçmişte topluma hükmetmiş olan herhangi bir dinden değil, bu dini ortadan kaldırmayı hedefleyen dinden söz ediyorum. Peygamberleri, her tür şirki ortadan kaldırmak için çalışmış olan dini kastediyorum. Ancak sözünü ettiğim din, hiçbir zaman sosyal hayat bakımından tam olarak toplumda hayat bulamamıştır. Benim dile getirmek istediğim bu konudaki şu sorumluluğumuzdur: Tevhid peygamberlerinin yaptığı gibi, muhafazakâr ve uyuşturucu şirk dinini kaldırıp yerine tevhid dinini ikame etmek için çaba göstermek, bizim ve gelecekteki insanların insanî sorumluluğudur.” Öyleyse benim dine sarılmam, geçmişe dönmek değil, tarihteki bu mücadeleyi devam ettirmek demektir."
Dine Karşı Din
Dine Karşı DinAli Şeriati · İşaret Yayınları · 20133,883 okunma
·
18 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.