Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

144 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
Saga ile tanışmam o kadar uzun zaman önce oldu ki tarihini ben bile hatırlamıyorum. Muhtemelen Ecmel, Nihan ya da Selis ablanın bir videosunda görmüştüm. O kadar eski fakat nedense birkaç gün öncesine kadar asla grafik romanları okumak gibi bir eylemde bulunmadım. Neyse en azından serinin bitişine yetiştim sayılır. Aynı Kralkatili Güncesi'nin bitişine yetiştiğim gibi. İkisinin de sonunu kesin görürüm, bu olay kesin yaşanır aynen. Saga'nın hikayesi, birbirine düşman ve yıllardır süren bir savaşın içinde olan iki farklı ırktan Marko ve Alana'nın birbirlerine aşık olmasıyla başlıyor. İkisi de bu savaşın askerleriyken kısa süre içinde çocuklarını bu savaştan korumak isteyen iki ebeveyn haline geliyorlar. Biz de bu iki ebeveynin bir yandan onları öldürmek için gönderilen kişilerden kaçmaya çalışmasını diğer yandan da çocukları Hazel'a olabildiğince normal bir hayat sunmaya çalışmalarını okuyoruz. Saga, okuması fazlasıyla keyifli ve sürekliyici bir hikaye oldu benim için. Hikayeye de karakterlere de kısa süre içinde bağlandım ve onlarsız geçen her günüm koca bir işkence. Grafik romanları okurken hem çok keyifli zaman geçirdim hem de bana sunulan hikayeden fazlasıyla tatmin oldum. Brian K. Vaughan ve Fiona Staples'ın benim onayıma ihtiyacı yok ama ikisi de harika iş çıkarmış. Asla kurtulmak istemediğim bir batağa daha düştüm hayırlı oldun. İşte kısa süre içinde bağlandığım, olayların devamını deli gibi merak ettiğim ve kendisini bitirdikten sonraki günlerimi karanlık bir boşlukta geçirmemi sağlayan bu hikayeyi okumanız için sebepler: 1) Fiona Staples harika bir çizer ve seri boyunca size görsel bir şölen sunuyor. Saga'nın; içinde birbirinden farklı binbir tür ırk, gezegen, mekan ve aklınıza gelebilecek her şeyi barındıran absürt bir bilim kurgu eseri olduğunu düşünürsek çizerin işinin çok da kolay olmadığını kestirebiliriz. Buna rağmen Fiona Staples her sayfada okuyucuyu büyüleyen çizimleriyle beni benden aldı. Kendisini Archie Comics'den tanıyordum zaten ama Saga ile kadının bambaşka bir tarafını keşfettim. Bu seriyi okuduktan sonra Fiona Staples'ın günümüzde neden yaşayan en iyi çizerlerden biri olarak adlandırıldığını bir kez daha anladım. 2) Brian K. Vaughan çok satacak bir hikaye yazmak yerine çok okunacak bir hikaye yazmış. Sizi bilmiyorum ama benim kalemimde çok satmak artık pek de büyük bir maharet değil. Zaten günümüzde hemen hemen her kitabın yanında "çok satan" ibaresini de görür olduk fakat çok okunmak benim için her zaman önemli bir kriter oldu. Bir hikayeyi birden fazla kez okumak/okutturmak, "kalıcı" bir hikaye yazmak eminim benim için olduğu kadar sizin için de öyledir. İşte Vaughan, Saga ile tam da bunu yapmış. Okuyucunun okumaktan asla bıkmayacağı ve duygusal olarak kendini bağlanmaktan alıkoyamayacağı bir hikaye yazmış. 3) Olay örgüsü zekice kurgulanmış. Saga'yı okurken yalnızca Marko ve Alana'nın hikayesini değil aynı zamanda onları yakalamaya çalışan kişilerin de hikayesini okuyoruz. Mesela bir yandan Marko ve Alana'nın, kızları Hazel'ı bütün bu karmaşadan uzaklaştırmaya çalışmasını okurken diğer yandan Prince Robot IV'ün onları ararken neler yaşadığını, The Will'in başına gelen olayları ve hikaye ilerledikçe maceraya katılan diğer karakterlerin kendilerini içinde buldukları ve onları çeşitli çıkmazlara sürükleyen olayları da okuyoruz ve bu karakterlerin Alana&Marko ikilisiyle yolları kesiştiğinde bu durum tesadüfi olaylar silsilesi yüzünden değil, yazar karakterleri hikayesini öngörebildiği için oluyor. 4) Yazar bize olabildiğince "düz" bir hikaye sunmuş. Vaughan; Hazel ve ailesini bir araç olarak kullanıp, ırklar arası savaşı sonlandırmaya çalışan Alana ve Marko'un kahramanlık peşinde koşan macerasını anlatabilirdi fakat bunun yerine hayatta kalmaya çalışan bir aileyi okuyoruz. Dertleri insanlara bir mesaj vermek, onları içinde bulundukları cahillikten çıkartmak değil, dertleri olabildiğince uzun bir süre yaşayıp kızlarına mutlu bir hayat sağlamak. Gayet basit ve düz bir hikaye. Benim de Saga ile ilgili en sevdiğim detay bu. Sesinizin duyulması ve insanların size önem vermesi için büyük bir amaç peşinde koşmanıza gerek yok. Yeter ki dinlenecek bir hikayeniz olsun ve inanın bana Marko ve Alana böyle bir hikayenin alâsına sahip. Tabii ki seri boyunca ağzınızı açık bırakacak plot twistler, sizi sevinçten veya üzüntüden ağlatacak olaylar ve her sayfayı büyük bir merakla çevirmenizi sağlayacak bir hikaye görüyoruz. Düz hikaye ile kastım içinde bunların olmaması değildi aman yanlış anlaşılmasın. 5) Her detay önemli. Bunu açıklamama ne kadar gerek var bilmiyorum ama serideki her detay önemli ve belli bir amaca sahip. Yazarın ve çizerin bize sunduğu hiçbir şey öylesine ayarlanmış değil. Hikayenin ilerleyen kısımlarında en anlamsız detayın bile aslında Alan ve Marko'nun macerasında önemli bir yeri olduğunu görüyoruz. Örnek: domuzlar 6) Saga bize başka dünyalarda bulamayacağımız enfes karakterler sunuyor. Sizi bilmem ama ben, nasıl bir şey yiyip içtiklerini hala öğrenemediğimiz robot insanları, Sextillion'un boyunsuz kadınlarını, -ve koni kafalı domuzlarını ayy - ilk görüşte sıradan bir gezegene benzeyen ama aslında bir Timesuck olan yumurtaları ya da en basitinden bir Lying Cat'i başka nerede görürüz cidden bilmiyorum. 7) Anında çok seveceğiniz karakterler görmeye hazır olun. Saga, okuyucunun sempatisini çabuk kazanabilen binbir çeşit karakterle dolu ve ana karakterlerimiz Marko'yla Alana da bu duruma bir istisna değil. İkisi de çabucak bağlandığım ve sevdiğim karakterler oldu. Marko'nun şiddetten sakınması ama ailesini korumak için kendi sınırlarını bile çiğnemesi, Alana'nın deli dolu bir karakter olup ağzına geleni düşünmeden söylemesi... Şimdiden çok özledim ikisini de. Ayrıca "düzenli" olarak gördüğümüz Izabel, Klara, Gwendolyn, The Brand, Upsher, Doff gibi diğer karakterleri de çok sevdim, zamanı geldiğinde de hepsi kalbimi çok kırdı. Beni bıraksanız sabaha kadar konuşurum ama bu yazıyı tadında bitirelim istiyorum. Saga, bittiğinde -eğer olurda biterse- asla unutmayacağım ve tekrar tekrar okuyacağım hikayelerden biri oldu. Belki okurken kendimden geçmedim -dokuzuncu cildin sonu hariç, o nasıl son vicdansızlar pü- ama Saga'nın bana verdiği hissi başka hiçbir grafik romanın verebileceğini sanmıyorum. Benim gibi seri sonu beklerken acı çekip sürünmeyi çok sevdiğinizi bildiğimden hepinize de öneriyorum. Hadi dokuzuncu cildi bitip gelin de hep birlikte siyahlara bürünüp ayin yapalım. Başka türlü kurtarmıyor çünkü ay.
Saga Cilt: 4
Saga Cilt: 4Brian K. Vaughan · Marmara Çizgi · 2016139 okunma
·
57 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.