Gönderi

448 syf.
4/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Kökler kitabı, herkesin çok severek okuduğu lakin beni etkilemek bir yana okudukça kendinden soğutan bir kitap oldu. Neden? Çok sebebi var, hakikaten ama hepsini yazamayacağım diye düşünüyorum çünkü birini yazarken diğerini unutup yorumu paylaştıktan sonra hatırlarım herhalde. Olduğu kadar artık... Kitabın bana göre en büyük problemi yazarın kendince edebi bir gaye gütmesi olmuş. Fantastik, güncel bir roman okumak için alıyorsunuz ama size sadece betimlemeler, bunlar öyle ahım şahım şeyler de değil üstelik, sunuluyor. Aynı betimlemeler ısıtılıp ısıtılıp önünüze getiriliyor. Başlangıçta buna üslup ve tercih meselesi olarak bakmış olsam da bir yerden sonra yazarın akıllara gelen onlarca “NEDEN?” sorusunu unutturmak için yaptığı bir manevra olduğuna karar verdim. Nasıl desem? Şimdi kızımız aniden cadı olduğunu öğreniyor. Ama bunu asla sorgulamıyor. Yahu ben 16 yıldır cadıymışım, bu cadılık genetik bir mevzu, benim sülalem kimdir, ailemde büyücü mü var, bu gen bize nereden geldi diye bir kez olsun sormuyor. Resmen şöyle: Cadıymışım. Tabii ya, çocukken şöyle şöyle olduydu, iki yaşında var ya da yoktum. Tamam, cadıyım. Ey ahali, ben CADIYIM! Sonra Ejderya mesela… Hemen celallenmeyin, ejderha olduğunu biliyorum ama bir fenomenin masalları yüzünden ejderya oldu bende, hoşuma gidiyor. (Bu arada kimsenin ismi Türkçeye çevrilmemişken -ki mantıklı olan buyken- adamın isminden ne istedin ey Pegasus? Etikete çatır çutur zam yapmayı biliyoruz ama kitapta redaksiyon saldım çayıra, yetmemiş gibi bir de ejderya… Neyse.) Adam on yılda bir, sadece bizim kızın köyünden güzel ve becerikli bir kız seçip on yıllığına kulesine hapsediyor. Neden? Bu kızlara hiçbir şey yapmıyor. Neden? On yıl sonra salıyor doğaya. Neden? Hepsi köyünü terk ediyor. Neden? Aman boş verin dağlar, bayırlar, çayırlar ve hey gibi orman, kökler ve dallar. (Kitabın sonunda bir iki cümleyle bu mevzu açıklanır gibi oluyor ama bize binlerce kelime dağ bayır anlatan yazarın bu kadar yüzeysel bir şekilde esas olayları işlemesi, şahsen beni tatmin etmedi.) Kızımızı beceriksiz, pasaklı ve gördüğü kadarıyla ahmak olduğu halde seçiyor. Neden? Kıza hiçbir şey söylemeden repeat after me, şeklinde bir eğitim vererek büyü öğretmeye çalışıyor ama kızımız daha cadı olduğunu bilmiyor, neden yabancı kelimeleri söylemesini istediğini de bilmiyor. Peki adam eğitmek istediği bir çırak bulduğunu düşünüyorsa neden bunu kıza söylemiyor? Sen bir cadısın, seni bu sebeple seçtim ve eğiteceğim. Bunlar büyülü sözler, söyle bakalım hele minnoş demiyor. Sadece hadi söyle, beceriksiz, yıkıl karşımdan. HACI, KIZ CADI OLDUĞUNU BİLMİYOR Kİ GELSİN BÜYÜ YAPSIN SANA! Sonracığıma… Herkes mektep okuyup sınavlara sokuluyor, yıllarca eğitim görüyor lakin bizim kızımız doğuştan yetenekli. Öyle içinden geliyor, büyü yapıp geliştiriyor. Tıpkı ormanda yolunu bulur gibi. (İroniyi anlayanlara kalp) Kitabın sonuna kadar bunlar kurgunun normali olan büyüler: illüzyon, ateş yakma, duvardan geçme falan. Hogwarts’tan alışık olduğumuz şeyler yani. Ama kitabın sonlarına yaklaşırken kızımız aniden doğaçlama büyüler yapmaya başlıyor, cansız şeyleri eliyle yoğurup şekil verip onlara hayat üfleyecek kadar. Bir güçlü ki sormayın. Ama niye? Amaaan dağlar, bayırlar, çayırlar… Kestane, gürgen palamut… Orman ne güzel hişt ne güzel. Güzel ve Çirkin masalına özel bir düşkünlüğüm olmamakla birlikte içinde verilen birini sadece ruhu hasebiyle sevmek mevzusuna her romantik kadar düşkünümdür. Sanırım popüler olan üç uyarlamayı da bu yüzden dayanamayıp aldım. Yalnızlığın kara laneti, gerçekten lanet gibi bir şeydi ama en azından yazar bir aşk yazmayı denemişti. Bu kitabın ise güzel ve çirkin uyarlaması olduğunu sanırım sadece yazar ve yayıncıları iddia edebilir zira sözde çirkini uyarladığımız karakterin kitapta bir ağaç betimlemesi kadar repliği yok. Kitapta zaten pek konuşma da yok. Sadece cadı kızımızın hezeyanları, ağaçları, dalları, kökleri… İnanın üç aydır evden çıkmamış biri olarak tek istediğim bir ağacın altında oturup kitap okumaktı ama bu kitap beni tiksindirdi. Bir süre ağaç, dal, yaprak, toprak kelimesi duymak istemiyorum. Ayrıca aşk diye yansıtılan “şey” gözümde öyle sığ, öyle çirkindi ki kitabı sevseydim bile ki sevmedim, aşk kısmı yüzünden yazara verip veriştirirdim. Doğru düzgün birbirini tanımayan, birbiriyle pek konuşmamış, birbirinden hiç hazzetmeyen iki insan, kitabın birkaç noktasında aynı kare içine girip fiziksel bir birliktelik yaşadılar, yine konuşmamaya ve birbirlerine herhangi bir söz etmeye ya da his göstermeye yanaşmadılar ve buna aşk dememiz gerekiyor. İnanın kitapta Niyeşka yalnızca doğaya ve sevgili kankisi Kasia’a herhangi bir his emaresi gösterdi. Ne ailesi ne ejderya… Hiçbirini sevdiğine, önemsediğine zerre inanmadım ve bunu hissetmedim. Toparlamamız gerekirse uyarlama bile olamayan bir uyarlama, kendi içinde birçok soru doğuran ve beni asla tatmin etmeyen bir fantastik kurgu, duygu bile barındırmayan sözde aşk hakkında yazılmış bu kitabı okumak çileli bir yolculuk gibiydi. Yazarın tabiriyle bir bataklıktan sürünerek çıkmak, etrafıma dolanan sarmaşıkları kovmaya çalışmak ve bir yardım eli arayarak sürüne sürüne evime varmak gibiydi. Çok şükür bitti de kurtuldum ya Rab. Kesinlikle tavsiye etmiyorum ama sevenlerin yorumlarına bakmanızı da her zaman olduğu gibi tavsiye ederim. Herkes aynı şeyleri sevecek, sevmeyecek diye bir şey yok sonuçta. Kitaba neden bu kadar yüksek bir puan verdiğimi soracak olursanız, gönlümden geçen -1 olsa da yapılan emeği ve yazarın esas vermek istediği mesajı, görmezden gelmek istemedim. Objektif olmak adına böyle yüksek bir puan verdim de diyebiliriz, yoksa bilirsiniz kolay kolay böyle bir kitap benden 4 alamaz.
Kökler
KöklerNaomi Novik · Pegasus Yayınları · 2019131 okunma
·
293 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.