Gönderi

342 syf.
·
Not rated
·
Liked
Türkiye’nin Niçin Geri Kaldığının Roman Kıvamında Anlatımı
Gerçeklerle kurgunun harmanlandığı romanlar her zaman ilgimi çekmiştir. Gerçekler bir kurgunun içinde eritilir. Okur da gündemi takip ediyorsa, tarihe meraklıysa, kitapta adı geçen gerçek kişilerden az çok haberi varsa sıkılmadan ve zevkle okur. Erol Toy’un İmparator isimli yapıtı bu tarz okuduğum ilk romandı. Erol Toy Fehmi Çok ismiyle karakterize ettiği romanın ana karakterinde Vehbi Koç’u canlandırıyordu. Vehbi Koç’un basamakları nasıl tırmandığı, nasıl zengin olduğu Fehmi Çok karakteriyle okura edebî bir yapı içinde sunuluyordu. İmparator’u çok beğendiğim için arka arka Toy’un Kördüğüm ve Gözbağı kitaplarını da bitirdim. Bu romanlar da İmparator çizgisini takip ediyordu, yapı olarak farkları yoktu. Yıllar sonra kitapçıda Sır Küpü ve Acı Para romanlarına -hem de uygun fiyata- rastlayınca hemen el koydum. Bunlardan Sır Küpü’nü yeni bitirdim. 342 sayfalık bu romanı elimden geldiği kadarıyla anlatmaya çalışacağım sizlere. Erol Toy Sır Küpü’nde her zamanki anlatım tarzıyla yine gerçekleri birkaç hayali karakter ekleyerek sayfalara serpiştirmiş. Ancak bu sefer yüzlerde isim eklemiş. Türkiye’den ve dışarıdan onlarca isim bu kitapta buluşmuş. Kimler kimler yok ki: Saddam, Bush, Keneddy, Hulki Cevizoğlu, Sinan Aygün, Mustafa Balbay, Wolfowitz, Putin, Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Rumsfeld, Recep Tayip Erdoğan, Putin, Makarios, Sakıp Sabancı, Vehbi Koç ve daha kimler kimler! Erol Toy o kadar çok ismi bir araya getirmiş ki hepsini yazmaya kalksak en az iki sayfa tutar. Genel olarak bir intiba vermesi için yukarıdaki isimler sanıyorum yeterli. Erol Toy ilk sayfalardan başlıyor heyecan uyandırmaya. Gazetecileri, yazarları konuşturuyor ilk başta. Pek çoğuna yabancı olmadığım için merak ediyorum kimleri hangi sözcüklerle konuşturduğuna. Öyle dikkatimi çeken bir ayrıntıya rastlamıyorum. Ancak Toy üslubuyla dikkat çekiyor daha ilk sayfalarda. Roman boyunca çok değişik, hiç duymadığım ifadeler kullanıyor. 16. sayfadaki bir örnekle anlatalım: “Kişi birden ülke övüncü kesilir. Sıkışan kuyruğa Alâttin’in lambasından dev yetişir. Ama, yakındır... Desteğin ucu, diğer Hızırzadelerin orasına burasına dokunur. Dedal gibi uçan âdem... İkar benzeri suya çakılır.” Bu tarz cümlelerden çok var kitapta. Aslında özgün ifadeler, ama biraz kafa karıştırıyor açıkçası. Bu yüzden kolaylıkla okunabilen bir kitap değil Sır Küpü. Okurken biraz zorlanmamın başka bir sebebi de daha önce hiçbir kitapta okumadığım, günlük konuşma dilinde kulağıma hiç aşina gelmeyen kelimelere rastlamam. Örnek vermek gerekirse çaynaşıyor, siğer, kevkirmek, ansımasıyla, yeğneldi, etüvlemek, köftelemek, kösülmek, papara yemek, cevelan, savsanmak, ansık vb. kelimeler hikâyenin akışını bozuyor açıkçası. Bölümler arasında da anlatım tarzıyla ilgili farklılıklar var. Toy’un özellikle yabancı diplomatları, büyükelçileri, valileri, iş adamlarını konuşturduğu bölümlerle Türkleri konuşturduğu bölümlerde küçük farklılıklar görülüyor. Türk karakterlerin olduğu bölümlerde üslubu daha basit ve anlaşılır iken yabancıları konuşturduğu bölümler anlama yönünden ağır ve zorlayıcı. Dili bazı bölümlerde kolaylaştırmış, bazı bölümlerde zorlaştırmış. Yazarın niye böyle bir ayrım yaptığını çözemedim açıkçası. Kitapta yazım ve noktalamaya özel bir önem verilmemiş. Kitap fazla hacimli olmasın diye sıkıştırılmış sanki. Konuşma bölümleri ayrı bir satırda gösterilmemesi okuru yoran bir etken. Sayfa düzeni bakımından hiç düzgün değil. Bazı sayfalarda satırların aralarında yeteri kadar boşluk varken bazı satırlar dipdibe yazılmış. Bu özensizlik de okumayı zorlaştırıyor doğal olarak. Sır Küpü gerçek olaylarla birlikte kurgusal karakterler de barındırdığını yukarıda belirtmiştik. Kurguda APS bursuyla Amerika’ya okumaya kendi oğlunu gönderen bir baba ve onun oğluna nasihatleri genel çerçeveyi oluşturuyor. Aslında antiemperyalist olan babanın lisede başarılı olan oğlunu 250 kişilik listeye adını yazdırması bir yandan çelişki gibi görünse de “bükemediğin eli öpeceksin” düsturuna uygun düşüyor. Çünkü her ne kadar babası sol düşünceli olsa da Amerika güçlü ve bilimde de epey ileride. Oğlunun Amerika’dan donanımlı olarak dönüp vatanına yararlı olmasını istediği için onu Amerika’ya göndermekten yana tavır alıyor. Oysaki eşi hiç istemiyor oğlunu Amerika’ya göndermek. Ne var ki emir büyük yerden. 250 lise öğrencisini siz istemeseniz de zorla alıp götürecek Amerika. Baba, oğlu Amerika’ya gittikten sonra uzun mektuplarla açıklıyor onu Amerika’ya gönderiş sebebini. Her mektubunda Türkiye'deki siyasal gelişmeler hakkında da bilgi veriyor. Baba özeleştiri de yapıyor, pişmanlıklarını da paylaşıyor bu mektuplarda. Gönderdiği bir mektuptan örnekler vererek ne dediğimizi daha anlaşılır kılalım: “Kıbrıs’ta bozguna uğrayan Yunan cuntası, ülkesinde de tutunamadı. Paris’te sürgünde bulunan Karamanlis’i çağırdı. Biz komşumuza demokrasi getirdik diye sevinirken, ABD Kongresi, hem yardımı kesti. Hem parasını ödediğimiz silâh ve mühimmata bile ambargo uyguladı. Galiba Cunta’ya darbe cesaretini onlar vermiş. Ve galiba, tırnaklarımız iyice sökülsün istemişler. Sakın beni yanlış anlama oğlum. Bunları sana, düşmanlık duygularını beslesin diye değil... Olanı biteni bilesin. Kaynağını, nedenini araştırasın... Sana sımsıcak sarılan insanlara kin duymadan, devletler arası ilişkileri öğrenesin, diye yazıyorum. Biz olaylara akıl ve mantıkla bakamadık. Bilgimiz yetersizdi.” (s. 308) Çok fazla ders içeren uzun bir mektup bu. Hepsini bu satırlara sığdırmam mümkün değil. Ama baştan sona tekrar tekrar okunmalı. Sır Küpü Türkiye’nin yakın tarihine merakı olanlara ve yaşanan gerçek olayları kurgusal bir bağlamda okumak isteyenlere hitap eden bir roman. Boş bir kitap değil, belli ki üzerinde çok çaba harcanmış, ancak okunması ve anlaşılması zor bir kitap. Öyle ki anlayamaya çabalarken başınız ağrıyabilir. Dolayısıyla siyasetle ve tarihle ilgilenmeyenlere, gündemi takip etmeyenlere uygun olduğunu düşünmüyorum.
Sır Küpü
Sır KüpüErol Toy · Yaz Yayınları · 20042 okunma
·
42 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.