Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Çarıkçı Kambur’un Hikayesi..
Eski YUNANİSTAN’ın TEB şehrinde bir sabah insanları isyan ettiren bir cinayet işlenmiş … Şehrin soylu ailelerinden birinin yakışıklı iyi eğitim almış genç oğlu, AVAM SINIF'tan çirkin yaşlı bir KAMBUR tarafından şehir meydanında nedensizce ve vahşice kafasına çekiçle vurularak öldürülmüş. Maktul, şehirde çok sevilen, geleceği parlak, yakışıklı kısacası tanınan bir delikanlı imiş. Belki de bu yüzden insanlar çok öfkelenmiş, isyan etmişler. Kadınlar ve genç kızlar ölünün arkasından oluk oluk gözyaşı dökmüşler. Gencin arkadaşları katili linç etmek istemişler ama TEB şehrinin yargıçları ve yöneticileri gelenekleri hatırlatarak adil bir yargılamanın gerekliliğini savunmuşlar. Katil o güne kadar kimsenin dikkatini çekmeyen KAMBUR, bir gözü KÖR, BODUR, ÇİRKİN az konuşan bir adammış. Daha önce hiç bir suça karışmamış silik bir adam. Şehrin meydanının köşesindeki tezgahında ÇARIK YAPARAK satar, kıt kanaat geçinirmiş. İşte bu adamı şehrin geleneklerini korumak ve gençlere öğretmek uğruna yargılamaya karar vermişler ama kimse mahkemede ÇARIKÇIYI savunmak istemiyormuş. Çaresiz ATINA”dan bir AVUKAT çağırtmışlar. Çünkü ÇARIKÇIYI asmadan önce usülen bile olsa yargılamak gerekiyormuş. ATINA'dan gelen genç AVUKAT önce olayı dinlemiş sonra da çarıkçı ile hücresinde görüşmüş ve dava gününü beklemeye başlamış. Dava günü şehrin meydanında kurulan mahkemede önce SAVCI kısa bir suçlama konuşması yapmış. Halkı o denli galeyana getirmiş ki YARGIÇ ve kolluk güçleri halkı zaptetmek ile bir hayli uğraşmışlar. Sonra söz savunmaya gelmiş. Herkes dikkat kesilmiş. ATİNA'dan gelen genç AVUKAT kürsüye çıkmış ve yüksek sesle şunu söylemiş: - “TEB şehrinin soylu ve bilge yargıçları önünüzde saygı ile eğilirim. Sizlere ATİNA şehrinin YARGILARININ selamlarını getirdim.” Bu güzel sözler, doğrusu herkesi etkilemiş ve YARGIÇ ATİNA şehrinin yargıçlarına hitaben kısa bir teşekkür konuşması yapmış. Sonra AVUKAT savunmasına devam etmiş: - “TEB şehrinin adil savcıları önünüzde saygı ile eğilirim. Sizlere ATİNA şehrinin SAVCILARININ selamlarını getirdim” SAVCILAR başlarını eğip selam vermişler, AVUKAT devam etmiş: - “TEB şehrinin aziz mahkeme görevlileri önünüzde saygı ile eğilirim. Sizlere ATİNA şehrinin MAHKEME GÖREVLİLERİNİN selamlarını getirdim” İnsanlar bu garip savunma KARŞISINDA mırıldanmaya başlamışlar ama AVUKAT ÇARIKÇININ iki yanındaki askerlere dönüp devam etmiş; - “TEB şehrinin aziz askerleri önünüzde saygı ile eğilirim. Sizlere ATINA şehrinin ASKERLERİNİN selamlarını getirdim” Mırıldanmalar homurdanmalara dönüşmüş ama AVUKAT devam etmiş; -"TEB şehrinin aziz yurttaşları önünüzde saygıyla eğilirim. Sizlere ATINA şehrinin YURTTAŞLARIN selamlarını getirdim" - “Eh artık selam söyleyecek kimse kalmadı” diye düşünmüş herkes dikkatle arkadan gelecekleri dinlemeye başlamışlar; “TEB şehrinin sevgili çocukları önünüzde saygı ile eğilirim. Sizlere ATİNA şehrinin ÇOCUKLARININ selamlarını getirdim” İşte bu bardağı taşıran damla olmuş, herkes isyan etmiş ve bağırmaya başlamış hatta bazıları AVUKATIN başına bir şeyler atmaya bile başlamışlar. YARGIÇ geleneklere rağmen çok kızdığından halkın öfkesini boşaltmasına bir süre izin verip AVUKATI uyarmış; - “Genç dostum lütfen artık savunmanıza başlayın selam faslını KESELİM!" AVUKAT bu uyarı üstüne bir süre seslerin kesilmesini beklemiş ve sonra da kendinden emin şunları söylemiş; - “Ben zaten savunmamı yapıyorum sayın YARGIÇ. Biraz evvel sizin de teslim ettiğiniz gibi soylu ve güzel sözler, selamlar ve sevgiler iletiyorum.” - “Evet ama sıktınız artık! ” diye cevap vermiş YARGIÇ ve ilave etmiş; - “Görmüyor musunuz sabırlar taştı, halk isyan ediyor!” - “Anlatmak istediğim de bu sayın YARGIÇ!” demiş AVUKAT: - “Güzel ve soylu sözlerim bile tekrarlanınca sizleri sıktı ve isyana sevk etti. Yurttaşlardan bazıları ellerine fırsat geçse beni dövebilirler bile.” Biraz durmuş sonra yavaşça tekrarlamış: - “Anlatmak istediğim de bu.” Herkes dikkat kesilince sürdürmüş konuşmasını: - “Maktul her gün yanımda oturan ÇARIKÇININ tezgahının önünden geçerdi ve bu zavallı adamı görünce onu nasıl selamlardı bilir misiniz?” İşte bu noktada AVUKAT sesini alaycı bir tona soktu ve ÇARIKÇIYA dönerek; - “Hey kambur nasılsın?” Bir an sustu ve sürdürdü: -“Sonra evine dönerken yine ÇARIKÇININ yanından geçer ve tekrarlardı. Yine alaycı bir sesle: -“Hey kambur tek gözüne iyi bak ha,” Herkes başını önüne eğmiş için için ağlayan ÇARIKÇIYA bakmaya başlamıştı. AVUKAT: - “Ve sonra başkalarının yanında şunu da derdi” Yine kışkırtıcı bir sesle KAMBUR ÇARIKÇIYA dönerek: - "Hey KAMBUR sen bu boyla ÇARIKÇI olacağına baca temizleyici olmalıymışsın. Hiç olmazsa çirkin yüzünü isten görmezdik. Ha ama unuttum bu KAMBURLA bacaya sığmazsın sen değil mi?. Ve daha neler neler söylerdi tekrarlamaya dilim varmıyor.” Meydanda çıt çıkmıyordu artık. AVUKAT devam etti; - “İşte böyle aşağılayıcı sözcüklerle her gün selamlanmak ne demektir bilir misiniz?” Bir an sessizlikten sonra seyircilere doğru yürüdü ve sürdürdü: - “Kaderinize küsmüş yalnız ve yoksul olduğunuzu düşünün, kimsenin bakmak istemediği kadar çirkin ve ümitsizsiniz ve sizinle her gün tek konuşan, tek selam veren kişi bu zavallılığınızı sürekli yüzünüze vuruyor. Bir düşünün ne hissederdiniz?” AVUKAT yarattığı tesirden artık emindi. Meydanda tek duyulan ses ÇARIKÇININ gizlemeye çalıştığı hıçkırıklarının sesi idi. Küskün bir sesle; - “Ben ise sizleri sadece güzel sözlerle selamlamak istemiştim. Buna bile sıkıldınız.” Durdu, arkasını döndü ve YARGIÇA dönüp; - “Her neyse savunmam bu kadar sayın YARGIÇ.” dedi. *** Ne dişlerimiz, ne yumruklarımız ne de tekmelerimiz! Bizlerin en büyük silahı dilimizdir. Etkisi cüzzam gibi yakıcı, yaralayıcı, bulaşıcı… Menzili sonsuz ve zamansız korkunç bir silah. Gelin bugün dilimizin bizlere yüklediği günahlar için dua edelim; Eski bir HİNT DİNİ olan JAİNİZM'de şöyle bir dua var; “Tanrım! Zihnimle, bedenimle ve bilhassa sözlerimle yapmış olduğum zorbalıklardan pişmanım… Beni affet…” “Bizim ve Atalarımızın Tanrısı; Zalimlik yaptık, başkalarına zarar verdik ve onlara acı çektirdik. Kendimize bile yalan söyledik. Başkaları hakkında dedikodu yaptık ve onlardan nefret ettik. Hor gördük ve alay ettik. Başkalarını yanlış yönlendirdi, sıkıntılarını görmezden geldik. İnatçılık yaptık, olayları saptırdık ve iddia ettik. Soyduk ve hakkımız olmayanı aldık. Kötülük yaptık. Zorbalık yaptık. Hem vahşi, hem de zayıfız……” Ve dua sürer gider… Tekrarlıyorum dilimiz en güçlü yanımızdır. Sarar da, yaralar da… Yapar da, yıkar da… Isıtır da, yakar da… Dileriz ki; Dilimize hakim olabildiğimiz zamanlarımız çok olsun. Umarız ki; Şu hepimizin misafir olduğu ölümlü Dünya'da kimseyi dilinizle, iftiralarınızla, dedikodunuzla yaralamaz, ona dilinizle öldürücü darbe vurmazsınız... - ALINTI - hizliresim.com/TVmzbe
··
78 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.