Gönderi

144 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 12 hours
İnsanoğlunun yeryüzündeki serüvenini kimileri yaratılışla açıklar kimileri de evrimle. Zaman içinde bu iki görüş iyice uçlara çekilerek dinciler ve bilimciler olmak üzere iki kutba ayrılmıştır ve İnsanlar yazının icadından bu yana evrendeki yerlerini ve doğa ile ilişkilerini hep bu iki pencereden bakarak anlamaya ve anlatmaya çalışmışlardır. Kollektif olma ve çoğulcu yaşamı düzenleme adına kurulan sistemler tam tersine sonuç vermiş ve insanoğlu yeryüzünde topluluk olarak yaşamayı bir türlü becerememiştir. İnanç sistemleri de özünde toplumsal hayatın kurallarını belirleyen birer ‘araç’ iken güç, iktidar ve siyasetin koruyucu kalkanı olarak birer ‘amaç’ halini almışlardır. Irklar, dinler, renkler, zevkler ayrıştıkça ayrışmış ve birer futbol takımı fanatizmine indirgenmiştir. Her kutup karşısındakini yanlış sayma, kendi savunduğunun doğruluğunu sorgusuz kabul ile öyle ya da böyle ‘çok’ olanın güçlü sayılmasına hizmet etmiş ve ait olma duygusuyla kendine güven ortamı sağlamıştır. Birbirlerine benzeyenlerle bir arada olarak kendilerini güvende hisseden insanlar, bu güveni tehdit edebilecek her türlü karşı olguya şüpheyle yaklaşmış ve onu ortadan kaldırmak adına tarih boyunca kendi varlıklarından bile vazgeçmişlerdir. İnandırılmış oldukları şey bu vazgeçişi kahramanlık olarak algılamalarını sağlamış ve zaman içinde bu teslimiyet gücün oyuncağı olmuştur. Kazanan her zaman küçük bir zümre ve onun dünya saltanatı, kaybeden ise her zaman sessiz yığınlar içinde kaybolan ‘insan’ ve onun öteki dünyaya havale edilmiş refahı olmuştur. Zaman içinde büyük büyük imparatorluklar yıkılarak daha küçük devlet sistemleri kurulmuş olup herkes kendi kabuğuna çekilmiş gibi görünse de ayrışma hızla devam etmiş ve toplumsal düzen hayaliyle başlayan sistemler bireyi son geldiğimiz noktada evinin içine hapsetmiştir. Sizi ister bir tanrı yaratmış olsun isterse doğada evrimleşerek çoğalmış olun bu, başka birine düşmanlık beslemeniz için bir sebep değildir. Herkes neye inanmak istiyorsa ona inanmakta özgürdür. Kendine hak gördüğün özgürlüğü başka biri için kısıtlayamazsın. Bu medeniyetin tanımı ama binyıllara rağmen hala bu noktada değiliz. Uzun yıllar geçse de olacakmışız gibi görünmüyor çünkü ayrışma nefrete dönmüş durumda. O çok bağlı olduğunuz inançlarınız sizin vicdanınızı rahatlatmak dışında pek bir işe yaramamış belli ki. Tanrı da hala suskun... Ölüm korkusu ve bunun travmatik biçimde genlerinize aktarılmasıyla oluşmuş sonsuz yaşam vaad eden bir dünyada yeniden dirilme arzunuz birilerinin işine çok yarıyor ve siz komşunuzu, arkadaşınızı, kardeşinizi ötekileştirerek onlara her geçen gün daha fazla hizmet ediyorsunuz. Tarih boyunca kölelik hep vardı. Din kitapları bile bunu yasaklamadı. Günümüzde de postmodern köleler olarak yaşayıp kendimizi özgüvenli bireyler sanıyoruz ama güçlüler ne kadar verirse o kadar alıyor ve halimize şükrediyoruz değil mi? Onlar neye inanmamızı söylüyorsa ona inanıyor veya nefretle tam tersini savununca içimiz rahatlıyor. Eskiden olduğu gibi. Senin küçük beynin ile bağlandığın büyük dünya görüşün ister Tanrı’da sonlansın isterse yoklukta. Bu insanların birbirleriyle etkileşerek buralara geldiği gerçeğini değiştirmiyor. Bu kitapta derlenen bilgiler de somut belgelere dayalı. İnsanların 5000 yıl önce yumuşak kil üzerine yazdığı işaretler yaşantılarının aynası. Yani insanın hikayesi. Benzerlikleri ortaya çıkaran kişiler de düşmanlık gütmek adına bunları yazmamış, hepsi bilimsel çalışmayla ömür tüketmiş insanlar. Onları eleştirebilmek için bazı kuralların gökten indiğini söyleyen iddialardan daha somut kanıtlara ihtiyacın var. Bu kitaptan anlaşıldığı üzre, 5000 yıl önceden kalan tabletler bize yazının gücünü ispatlıyor. Yazıları, edebi eserleri ve kültürleriyle Sümerler Ortadoğu’yu şekillendirmişler. İbrahim Peygamber’le başlayan İsrail serüveni Tevrat’a kadar uzanmış, İncil ve Kur’an onu takip etmiş. İnsanın doğaya karşı verdiği mücadele efsaneleri, birbirlerine karşı gösterdikleri acımasızlık da savaşları doğurmuş ve insanoğlu kendini çamurdan yoğuran Tanrısını bulmuş. Yeryüzünde huzur bulamadığı için gökyüzünde sonsuz bir yaşamı arzulamış ve sabretmeyi öğrenmiş. Mış, miş, muş ve müş... Sonuç olarak kim olduğunu ve neye inanacağını doğduğun topraklar ve ailen belirliyor ve sen bütün ömrünü kendi seçimin olmayan şeyleri savunarak geçiriyorsun. Bir kuş kuş olarak yaşar ve ölür. Bir balık balık olduğunu bilmeden yaşar ve ölür. Peki insan, sadece ‘İnsan’ olarak yaşayıp ölmek neden bu kadar zor? Var olduğunu bildiğini bilen tek canlı türü olduğu için belki de...
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki KökeniMuazzez İlmiye Çığ · Kaynak Yayınları · 20204,184 okunma
·
73 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.