Gönderi

giriş
Bugün hem Batı hem de İslam dünyası, İslam medeniyetini geçmişe ait bir olgu olarak düşünmektedir. Biz, Antik Mısır ve Roma medeniyetlerine benzer şekilde İslam medeniyetinin de bir Altın Çağa yani ikinci/sekizinci asırdan başlayarak altıncı/on ikinci asra kadar süren bir refah ve keşifler dönemine sahip olduğunu düşünür ve bu asırları takip eden süreçte İslam medeniyetinin çökerek yerini başka, daha yenilikçi bir medeniyete bıraktığını varsayarız. Bu yeni medeniyet genel olarak Batı şeklinde adlandırılır. Batı terimi Galileo Galilei ve Christopher Columbus'un başarılarını içerdiği kadar, kişisel bilgisayar ve internet arama motorunun geliştirilmesini de içerir. İslam'ın Altın Çağı'nın sona erişinin sebeplerini soruşturan Batı'daki araştırmacılar, genellikle felsefenin her iki kültürdeki farklı rolleri üzerine yoğunlaşırlar.¹ Batı'da felsefenin ve rasyonel argümanların, yeni düşünceler ve teknolojilerin geliştirilmesini tetikleyen ve hızlandıran motorlar olduğu düşünülür. Bununla birlikte İslam dünyası söz konusu olduğunda, öne sürülen varsayım şudur; Her ne kadar felsefe İslam dünyasının Altın Çağ'ında olağanüstü bir şekilde gelişmiş olsa da, Müslüman toplumların müteakip asırlarda yaşayan âlimleri, felsefeyi bir kenara bırakmış ve ilgilerini daha çok dinî ilimlere yöneltmişlerdir. On dokuzuncu asır boyunca, Batılı İslam araştırmacıları felsefenin İslam dünyasındaki kaderiyle ilgili, günümüze kadar etkisini sürdüren iyi kurgulanmış bir açıklama geliştirmişlerdir. Bu açıklamaya göre İslam medeniyeti 2./ VIII. ve 3./IX. asırda Yunan felsefe geleneği ile tanışmış ve bu zaman dilimi dâhilinde birçok felsefi eser Arapçaya tercüme edilmiştir. -Aristoteles'in ve onun antik şarihlerinin en önemli eserleri- Söz konusu felsefi hareket, Yunanca philosophia lafzının Arapçasına tekabül eden felsefe terimiyle bilinmektedir. ____ 1 Die klassische Antike in der Tradition des Islam adlı kitabının 101-55. sayfaların da Felix Klein-Franke, Edward Gibbon'dan (1737-94) itibaren başlayan ve İslam medeniyetinin antik bilimleri bütünüyle içselleştirme bakımından sahip olduğu fırsatlar ve bu yöndeki kabiliyeti —ya da bu kabiliyetten yoksunluğu— arasında bir ilişki kuran çok sayıda Batılı çalışmayı değerlendirir.
Sayfa 17 - Klasik Yayınları, 2. Baskı
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.