Gönderi

176 syf.
·
Not rated
Eksilmeyen Işık'a ithafen
"Bilgimiz, dışımızdaki nesnelerden geleni eklerle düzenleniyor inancına dayanarak metafizik olayları çözemiyorum. Bir de tersini deneyeceğim. Dışımızdaki nesneler, bilgimizden gidenlerle düzenleniyor inancına dayanarak bakacağım metafizik olaylara..." İmmanuel Kant bu argümanlarla yola çıkmıştır spiritualizme. Doğanın karşısına us'u yerleştiren Kant, doğa olaylarının usla ele alınabileceğini düşünmüştür. Lakin bunu yaparken insan aklına sınır çizmiyor değil. Ona göre insan aklı sınırlidir ve bu sınırlar dışında olan metafizik olgular şeyler fenomenler usla ele alınamaz. Pek tabi bu aynı zamanda bir çelişki olmakla birlikte Kant beyfendiyi diyalektik yönteme götürmüştur diyebiliriz. O bu durumunu şöyle izah etmekten geri kalmamıştır: Ben, sadece incelemekle görevimi yerine getireceğim. Doğa, sırası gelince gerçeği açıklayacak olan adamı da ortaya çıkaracaktır. Eserde metafizige olan yaklaşımı bu yöndedir. Bu açıklamalarin tatmin etmediğini söyleyebiliriz belki de ama tüm felsefe dünyası için en büyük adımlardan biri olduğu su götürmez bir gerçek. Nitekim Kant bu düşünceleriyle ardillari olan birçok filozfu düşünürü paradigmalari manteliteyi değiştirmiştir ve yön vermiştir. Bu konuda hiçbir ama hiçbir beis olamaz kanaatindeyim. İmmanuel Kant sonuçta. Kant eserde felsefenin eleştiri temelleri üzerinde kurulması gerektiğini dile getirmiştir. Felsefeyi de akılla yaptığımıza göre aklı temel almak gerek ve akıl üzerine yoğunlaşmak gerekir. Us'u değerlendirmek incelemek ve ne olduğuna dair argümanlarla yola çıkmıştır. Eserde temel olarak bunun üzerinde durmuştur. Salt us, duyarlılığın verilerinden alınmamis olan ( a priori ya da deneyim dışı) bilgiyi gerçekleştirdiğini söylemektedir sevgili düşünür. E bu şimdi ne demek oluyor ki?Us demek ki deneyime ihtiyaç duyabilir. Böylelikle şeyleri açıklamakta deneye tabi kılabilir. Ama salt us ne demek? İşte üzerinde durduğu esas noktalardan biri de budur. Salt us. Salt akıl. Bu gibi durumlarda metafizik şeysi de işin içine girdiğinde us ise yaramıyor sanırım düşünüre göre. Bu işi halledecek olan salt us olmali. Salt us nesnelerle uğraşmaz. Boş virane bir çaba olur ona göre. Çünkü salt us ancak ve ancak aşkınlık'ı ele alabilir. Bu aşkınlık sevgilimize duyduğumuz aşk değil :) aslında o da aşkınlık olabilir belki de. Aşkınlık.. Aşan, ötesi, yüksekte olan, Ulu, yüce olan aşkınlık.. Kant bilmeyi aşkınlıkla açıklar. Bilme nedir bilgi nedir konusunda ise kafaları allak bullak eden çıkarımlar görmekteyiz. Bilgiler yargidir der aynı zamanda. Öte yandan bilgi veren yargilar cozumsel değil bireșimsel yargilardir. Peki salt us bu bireșimsel yargıyı aşkınlıkla ele alabilir mi? Ama deney yöntemini kullanarak. Kanta göre aslaaaa. Bu şekilde metafiziği de yok etmiş oluyor sanki. Bu yönüyle de Kant maddeci yapısıyla karşımıza çıkıyor. Duyarlılık konusuna da değinen Kant, duyarlıgin da usla ele alınamayacagini dile getirmiştir. Çocuk örneğini karşımıza çıkarır. Çocuklar sevdiği şeylere yaklaşırlar. Bu yaklaşımları usla yapılan bisey olarak ele almak mümkün değildir. Dolayısıyla us duyarlık konusunda işlevsel değildir. Kant bu çocuk örneğini sezi olarak ele alır. Aha şimdi de sezgici olarak karşımıza çıktı :) birazdan arabesk hayrani olarak karşımıza çıkmasi hiçten bile değildir kanaatimce. Yaw sen nesin? :) :) böylelikle Kant Aşkınlıktan (Transzsemdent) den deneyüstu (Transzendental) kavramına geçmiş olmaktadır. Kant us hakkında sonuç olarak kafa karışıklığı içinde bırakmıştır bizleri. Çünkü us a sınır biçme görevinde bulunmuştur. Bu sınır ise bizzat şeyin kendiliği'dir. Hiç bir zaman  aşılmamalidir. Çünkü bilinemez. Bu düzen matematik-fizik-usculuk düzenidir. Kant bunu bize şöyle dile getirmistir. " Bizler, gizlerle dolu bir evrende bir düş'ün düşünü görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Sezișlerimizin, kavramlarımızın, deneydıșı ide'lerimizin içine gömülmüşüz;bir şeyler kuruyoruz. Ne var ki, bildiğimizi sandığımız şey sadece olay' lardir. O olaylar ki, bilmediğimiz nesneyle asla bilemeyeceğimiz bir öznenin birbirlerine olan ilişki'sinden doğmuştur. Şair burda ne demek istemiştir? Sahi ya ne diyor?Hey bisey diyor ama ona bile şüphe ile bakmak gerekiyor sanırım. Şair burda bisey demek istemiş mi..? Şair kim bu arada? :)) Özneyi bilemeyiz. Nesneyi de bilemeyiz. Ona göre us özgürlüğü sever. Aşkınlık peşinde koşmak istemesi bundan dolayı olsa gerek diye düşünüyorum. Așkınlığa ancak özgürlükle gidilebilir. Kant usun bu özgürlüğü sevme şeysinden dolayı eserde ödev ahlakına deginmistir. Ki kitabın ana temalarindan biri de ödev ahlaki olmustur. Zorunlu olanın karşısında özgürlük de vardır. Biri bilim ise diğeri de törebilim. Us salt olamayabilir belki ama uygulayıcı olabiliyor Kant a göre. Bu durumu irade olarak ele almış Kant hazretleri. Özgürlükle dile gelmeyen, oluşmayan iyiliğin hiçbir anlamı yoktur. Cezanın olması,armağanın olması ,gelenek ve göreneklere uyma, amaçsal yönelimlerle yapılan iyilik, iyilik olamaz Kant a göre. Bu çok güzel bisey. Ve çok iyi açıklamaktadir. Ama karışık yine. Özgürlük zorlamaz ona göre yükümlü kılar. Kişi yükümlüdür iyiliğe. Ve iyiliğe götürmesi gereken özgürlüğe. Kendindelik, kendiliğindenlikten gibi bisey aklıma geliyor ama o da varolusculuk düzenine götürür bizi, edemeyiz şimdi bide Sartre ile ugrasamayiz. :) özgürluk fizik yasaları gibi ele alınamaz. Serbest bir seçim olma işidir. Kendi yasasını da kendisi koyar aynı zamanda. Burda dinsel bir törebilim ya da Tanrı inanışı gerçek törebilim olamaz demek istiyor aynı zamanda. Tanrı bi yerde buyurmussa sen özgür değilsindir demek istiyor. Gerçek özgürlükle ele alınamaz bu durum ona göre. Eserde Kant in ikililik yaptığı ya da ikililiğe düştüğü yerler var sanki. Bazen metafizigi reddeder tavırlar hakimken bazen de bi güzel metafizigi olumlayacak beyanatlar vermiştir. Zaten diyalektik bir düşünce sistemi kurmaya çalıştığı bir gerçek. Düzensizlikler, düzen içindir sözü buna ithafen söylemiş bir sözdür. Öğretisini genelleyecek olursak elstiricilik (kritisizm) olarak ele alabiliriz. Ki bu Öğretisini oluştururken Hume kendisini çok etkilemiştir. Eserde de Hume dan söz etmiştir. Kant için bir yerlerde söyle yazılmıştır ki katılmamak elde değil. Pratik us adını verdiği irade ve eyleme, böylelikle de eylemsel töreye (ahlâk) ve duyumculuğa önem vermekle özdekçiliği (maddeci) tutmakta ve üstün görmektedir. Tanrıya us yoluyla varılamayacağını ileri sürerek, gerçek bir özdekçilik anlayışıyla, bütün metafizigi yadsimaktadir. Kant, bu bakımdan gerçek bir "utanmaz ozdekci" dır. Ne var ki, duyuların getirdiği nesnel algıları biçimlendirebilmek için us'a önsel (a priori, deney dışı) veriler yakıștırmakla bir başka noktadan gene idealizmle birleşiyor. Kant, us'un Saltık gerçeği ya da kendiliginden şeyi bilemeyeceğini ileri sürmekle de bilinmezcilikle (agnostisizm) ile nitelenmistir. Anlaşılması zor bir eser. Çeviriden de olabilir. Lakin en iyi çeviri olsa da anlaşılması zor olacaktır. Hatta almanca bilsek bile Kant anlamak yine çok zor. :) maksimlere çok kafa yoracaksiniz siz de benim gibi. Tabi okuyacak olursanız. O yüzden kitaba başlamadan önce evvela maksim nedir iyice bir araştırmak lazım derim size ödev ahlaki konusundaki değerlendirmeleri taktire sayan olsa gerek. Ve günümüzde en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biri bence. Dili baya ağır. Manrigini kurmak zor. Esenlikle İyi okumalar..
Pratik Aklın Eleştirisi
Pratik Aklın EleştirisiImmanuel Kant · Türkiye Felsefe Kurumu · 2000599 okunma
·
415 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.