Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
·
Puan vermedi
Kitabımız editörün kaleminden ( Yasemin Uras) önsöz ile başlıyor, Giriş bölümüyle yazarımızla tanışıyoruz ve yazarımızın hikayesi ile devam ediyor; nasıl bittiğini anlamıyorsunuz. ( çok rahat, keyifli olduğu kadar merakla okunuyor) Yani kitabımız bir otobiyografi aslında. *İstenmeyen bir hamilelik sonucu ailesinin altıncı çocuğu olarak 18 Haziran’da dünyaya gelir. 6 yaşında farklılığını fark eder, 12 yaşında eşini rüyasında görür. (şimdi yorumu yazarken fark ettim her sayı 6 ve katları ) İlk bölümde ailesinden, ablalarından bahsediyor. Ablasının kendisinin yüzünden dayak yemesini ve düşman olmasını anlatıyor. Benimde aklıma ailem ve kız kardeşim geliyor. Ailede şiddet yoktu, düşmanlık yoktu. Zavallı kardeşim benden çok çekti ama sadece ev içinde; ev dışında bir panter gibi korurdum, kimse yan gözle bakamazdı. Ama evde canından bezdirir idim biricik kardeşimi.( ) Bir bölümde Kevser, yavru kedi buluyor ve onun meleği olduğunu anlıyor. Biz çocukken evde ve çok sık gittiğimiz halamda ( halam ve kardeşimde hala var ) kediler vardı, her zaman evde en az bir kedi vardı. Ama bunlardan biri diğerlerinden değişikti. Sırtı tekir, karnı beyazdı ve üst damağı mühürlüydü; adı da Boncuk idi. Boncuk ile babamın değişik bir ilişkileri vardı. Her akşam Boncuk sokağımız ile caddenin kesiştiği köşeye çıkar ve o trafikte babamı beklerdi. Babam köşeyi dönünce camı açar beraber konuşa konuşa bahçeye gelir, arabayı park eder ve eve gelirlerdi. Babam o akşam geç gelecekse Boncuk o gelene kadar köşeden kıpırdamaz ne yer ne içerdi. Kitabı okuyunca “acaba Boncuk da babamın meleğimi idi?” diye düşündüm. Bir bölümde topraklanmayı anlatıyor. En kolayı duş almak, toprağa çıplak ayak basmak, toprakla uğraşmak, at ve kedi severek topraklanma yapılabilir. Bunları okuyunca gene babam aklıma geldi. Mutlaka balkonda ve evde çiçekler, yeşillik olurdu; onlarla uğraşır, konuşurdu. Zaten evde kedi olduğunu söylemiştim. Babam kolay sinirlenmezdi ki kendisi şeker hastasıydı; ama yorulduğunda, gerildiğinde, uzun yola çıktığımızda yani her fırsatta mutlaka bir parka ya da topraklı alana gider, çıplak ayak bir süre toprakta yürürdü. Geçenlerde kardeşimle buluştuk, bir elektrik nereye dokunsa çarpıyor. Bende ona: ”Babam gibi yapsana, çıplak ayak toprakta yürü” dedim; cevabı iç acıtıcıydı: “İstanbul’da toprak mı kaldı üzerine basacak. “ () En çok akraba günü ve toplantısı bölümünde eğlendim ( aslında güleriz ağlanacak halimize). Ne kadar doğru, içten tespitler. Sonra düşündüm; tespitler, fikirler, şikayetler aynı ama senelerdir değişen bir şey var mı? Maalesef yok. Genelde olmasa da benim açımdan oldu. Yeni gelinken aynı ritüeller uygulanıyordu ama ben çoğunu kabul etmedim ( asi gelin ). İlk olarak kıyafetlerde tavrımı koydum, kendi tarzımda giyinmeye devam ettim. ( nerede ne giyeceğimi biliyordum herhalde) Sonrasında da takılar için tavrımı koydum ve hepsini birden takmadım, kuyumcu dükkanı gibi dolaşmadım; hangisi tarzıma, kıyafetime uyuyorsa onu taktım. Son olarak da iyice gevşeyen baskı çemberini kırdım ve sadece istediğim kişilerle görüştüm, istemediğim kişilerle sadece nezaket kuralları çerçevesinde görüştüm. Kevser Hanımın yaşadıklarını çoğumuz yaşıyoruz ama farkında değiliz. 36 yıllık bir arkadaşım var, 30 senedir ne zaman onu düşünsem, özlesem beni arar ya da tam tersi olur.
Sihirli Kadın
Sihirli KadınKevser Demet · Trend Yayınevi · 201843 okunma
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.