Gönderi

199 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 9 days
Köy Enstitüleri ve Toplum Kalkınması İncelemesi.
Merhaba sevgili okurlar, hepimizin bildiği ama çoğu zaman yanlış, çoğu zaman kulaktan dolma bilgilerle eleştirdiğimiz ve çoğu zaman da hiç bilmediğimiz halde hakkında konuştuğumuz enstitüleri gerçek anlamıyla ne olduğuna bir bakalım. Bana göre Cumhuriyet döneminde yapılan en önemli yenilik ve gerekliliklerden bir girişimdi lakin uzun süreli kalamadığı için, daha doğrusu kalınmasına izin verilmediği için kaldırıldı. Ama diyebilirim ki belkide benimle aynı görüşte olanlar da vardır yazık ettiler, hem de ziyadesiyle.! Gerçekten ülkemizin genel durumuna baktığımız zaman, acaba diyor insan enstitüler devam etseydi nasıl olurdu halimiz diye düşünüp, kaybedilen değere üzülmeden de edemiyor insan. Kurtuluş savaşında sonra genel olarak yıpranmış ve savaşın verdiği olumsuzluklardan dolayı çoğu şeyden geri kalmış bir milletin ülkenin yararı için 1938 de o dönemim Cumhurbaşkanı İsmet İnönü himayesinde, mili eğitim bakanı olan Hasan Ali Yücel ve yine köy enstitülerin kurucularından biri olan İbrahim hakkı Tonguç’un girişimleri ile halk ayaklandırılmak, uyandırılmak ve Türkiye’nin yaralarını sarmak için köy enstitülerini kurmayı amaçlıyorlar. Aslında girişime baktığımız zaman ne kadar yerinde ve mantıklı olduğunu göreceksiniz çünkü eğer bir kalkınma isteniyorsa, buna en dibinden başlanılmalı kırsaldan, köylerden, köydeki çocuklardan başlanılması gerektiklerini bildikleri için köyden başlanarak kalkınmaya çabalanmış ve adı da köy enstitüleri olmuştur. Şimdi köy enstitüleri neymiş, amacı neymiş ve neler yapmış ona bakalım. Aslında eğer bir kalkınma isteniyorsa ve eğer bu kalkınma genel olarak eğitim çerçevesi dahilinde ise kalkınma aynı zamanda güçlü bir ekonomide gerektirir. Tabi ülkenin o dönem ki hali göz önünde olduğu için yine enstitülere çok iş düşmektedir ama hepimiz biliriz ki “Bir insanın bir şeye ihtiyacı olduğu zaman çabalarla zorluklarla var ettiği gibi” enstitü de başta ekonomisi olduğu gibi nice şeyler var edecekti. İlk olarak belirli ilkeler, alanlar ve amaçlar belirlenerek işe başlandı şimdi toplum kalkınmasının çalışma alanlarına bir bakalım: (Tarım, sağlık, okul içi eğitim, okuma yazma öğretimi,halk eğitimi,ev ekonomisi, köy sanatları ve pazarlama, kamu hizmetleri,kooperatifler,yurttaşlık demokrasi eğitimi, çevre eğitimi, sendika eğitimi\sivil tolum örgütleri, meslek örgütlenmesi.) genel olarak çalışma alanlarına baktığımız zaman, kendi kendine yetebilme ilkesi başta geliyor ve hem eğitimin önemi ve üretime dönük bir yapı olduğunu gösteriyor aslında başlı başına bir fabrika işleyişi gibi herkes çalışır ve üretir. Ve bu durumu en iyi açıklayacak olursak bir enstitülü şöyle anlatıyor: “Enstitüler, kalkınmayı, toplumu ele alıyor sadece eğitimi değil. Peki ne bu? Buraya tarımcılık, hayvancılık lazım diyor, basit bir şekilde önce geçerli olan araç gerecin yapımını öğretiyor. Buda yeterli değil, onu nasıl koruyacak, meyvesini nasıl saklayacak, nasıl pazarlayacak diyor, kooperatifçiliği kuruyor, öğretiyor. Buda yeterli değil diyor bide konut meselesini halledelim diyor modern yapıcılık yapıyor, sonra sağlık diyor, sağlık kollarını kuruyor. Sonra demokratik halklar, kalkınma diyor çünkü topluca alıyor ele ve muhtar seçimi, millet vekili seçimi, haklarını arama yöntemini, kadın-erkek ilişkileri dahil hepsini öğretiyor." Bana göre bu cümleler enstitüleri ve işleyişini gayet iyi açıklıyor. Enstitüde ki öğrenciler eğitim, okuma yazma öğreniyor, çobanlık yapıyor, tarım yapıyor, inşaat yapıyor kırsal alan için gerekli olan her şeyi öğretiyorlar, öğreniyorlar. Yani şu an bizim gibi sınıflara girip dinle, ondan sonra kendin okul hayatın boyunca aldığın soyut eğitimin yanında kendine bir şeyler katabildin yada katamadın sonra okul bitti ve elinde bir diploma öğretmensin. Yada ne okuduysan artık. Sonra atanmayı bekle falan filan, gibi değil. Şu ana baktığımız zaman, onca yıl okuyan bir insan sadece atanmadığı için “işsiz” sıfatıyla anılıyor ama "Enstitü de ki bir öğrenci mezun olamasa bile bir zanaatı oluyordu bir mesleği."#75627236 Sanırım buraya kadar genel olarak enstitülerin neler hedeflediğini ve neler yapmış olabileceğini sizde kavramışsınızdır. Şimdi bu güzel girişime nasıl yazık etmişler ona bakalım. Genel olarak ülkemizde her şeyin bir ucu illa politikaya değdirildiği için, hele ki bu adaletsiz bir politika ise! Tabi bunun yanında her zaman bir milleten olsun, bir kesimden olsun veya bir topluluktan dahi olsun beslenen insanlar ve kesimler olduğu için, köylüden beslenen de ağalar idi, ve enstitüler genel olarak toplumu kırsal alanı ve köylüyü hedef aldıkları için, ağalarda doğal olarak toplumun kalkınmasını ve bilinçlenmesini istemezler elbette. Hasan ali Yücel bu durum için şöyle diyor “İlk öğretim davası feodal sistemde kendisini idare etmek isteyenlerin, samimi olarak istemeyeceği bir davadır” der. işin içine bide politika karıştırıldı ya, ha bide bu ağalar mecliste ise yıkım için ellerinden geleni yapacaklardı 1946 da Hasan Ali yücelin milli eğitim bakanı olarak görev yapana kadar devam etmiştir. Hasan Ali Yücel'den sonra Milli Eğitim Bakanı Olan Reşat Şemsettin Sirer zamanında Köy Öğretmen Okullarına dönüştürülmüştür. Tabi bu okullarda çok devam edemeyecek ve 1954 de kapatılacaktır. Ama gerçek köy enstitüleri 1938 de kurma girişimlerine başlanıp 1940 da fiilen açılıyor ve ancak 6 yıl sürdürülmesine izin verilip 1946 da’ kapatılmıştır. Ve son olarak 1940-1946 arasında köy enstitülerinde yapılan çalışmalara yer vermek istiyorum. Köy enstitüleri varlığı süresince: 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti. Genel olarak araştırma inceleme kitaplarını severim ve beğenerek okuduğum en iyi araştırma inceleme kitaplarından biriydi
Baha Mutlu Aydın
Baha Mutlu Aydın
köy enstitüleri üzerine yazmış olduğu kitabını harika bir şekilde yazmış ve araştırmış. Araştırma inceleme sevenler için çok ideal bir kitap olduğu gibi de herkesin okuması gerektiği bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çok sıkmadan incelemeye ve bilgi vermeye çalıştım. Okuyacak olanlara şimdiden teşekkür ediyorum. Keyifli okumalar dilerim:)
Köy Enstitüleri ve Toplum Kalkınması
Köy Enstitüleri ve Toplum KalkınmasıBaha Mutlu Aydın · Anı Yayıncılık · 200726 okunma
··
162 views
Halil KARADAĞ okurunun profil resmi
Fakir baykurt 'un köy enstitülerini okumustum o kadar zevk alarak okudum ki her cumlesi hafızamda kazınmış gibi ama kurumun kapanması çok kötü oldu tabi bunu inkar edecek kimse yoktur bence ...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.