HAYAT KESİNLİKTEN UZAKTIRHayat kesinlikle adil değildir.
Ben sabah kahvemi, ikindi çayımı içerek bir insanın dramını okuyorsam hayat ona kötü, bana iyi davranmış demektir. Ve bu dramlar her saniye dünyanın birçok yerinde sürerken ben güvenlik içinde kitap okuyorsam, hayat kesinlikle adil değildir.
“Onlar da suç işlemeseydi efendim!”
Bunu yargılamak o kadar kolay değil. Yaşamın getirdikleri siyah ve beyaz olarak belirlenemiyor ne yazık ki. Pek çok gri alan var ve senin de yolun o “gri alan” dan geçebilir.
Bilemezsin.
Aziz Nesin, burada kendisini tanıtmaya gerek duymayacağım kadar büyük bir yergici ve yazar; doğru bir insan. Şu okuduğum kitabında bundan bir kez daha emin oldum.
Sen kalk, ölüm cezasını sorgulamak için bir eser yaz ve bu eserde masum birini değil de, normal bir insan vicdanının kabul edemeyeceği bir suçu konu al: Çocuk tacizi, çocuk cinayeti. İşte bunu yapmak cesaret ister.
Size de olmuştur mutlaka; izlediğiniz filmde yeri gelir azılı bir suçlunun tarafını tutarsınız. Yakalanmasın, kurtulsun istersiniz. Oysa birçok insanı öldürmüştür. Yaptıkları suçtur bilirsiniz. Ama nedenleri sizin için öyle geçerlidir ki, bir kez değil on kez ateş etse, karşıdakinin beynini dağıtsa gözünüzü kırpmadan izlersiniz.
Ancak öyle durumlar vardır ki, suçu işleyen paramparça edilsin, kolayca ölmesin istersiniz. Ben de istedim, istiyorum da. Her türlü tacizci için, en başta da çocuk tacizcisi için bunu istiyorum, itiraf edeyim. O suçun sebebini sorgulamak istemiyorum, o suçu işleyen insanın yaşadıklarını anlamaya çalışmak istemiyorum. En ağır şekilde yok edilsin istiyorum.
Ancak, şimdiye değin hiç bakmadığım bir bakış açısı kazandırdı Aziz Nesin. İlk defa anlamaya çalıştım. Hatta şunu bile düşündüm:
“ Ya o suçu işleyen, kardeşiniz olsaydı? “ Affedilmesine razı olmasanız bile, linç edilmesine de razı olamazdınız.
Psikopat, sosyopat, akıl hastası değilse her insanı suça iten bir neden vardır. Toplum olarak önce bunu anlamaya çalışmalı, insanlar arasındaki eşitliği sağlamaya çalışmalıyız. İşte benim çıkardığım ana fikir budur.
İdam cezaları konusunda herkesin bir görüşü var. Buna paragraf açmamın gereği yok. Yalnızca tavsiyem olacak: Bir de “Surname” penceresinden bakın ve bu kitabı mutlaka okuyun.
Doğuştan kötü olanlar da var elbette. Her türlü insanca olanağa sahiptir ama yine de suç işler. Bunca çözümsüz toplum sorunu içinde, çözemediğimiz bir tek o kalsa, kendi adıma bu kadarına razıyım.
Kitabın adı olan Surnâme, düğün dernek şenliklerini anlatan, zaman zaman minyatürlerle bezenmiş yapıta verilen addır. Bu kitapta, surnamenin konusu değişik. Herkese ibret olsun diye gerçekleştirilen bir asılma töreni.
Bir zamanlar yapılan olağanüstü asılma törenlerini görebilmek için kaynaşan halkın, suçlunun darağacına çekilişine görgü tanıklığı ederek ibret dersi almak isteyenlerin, sonradan bu asılma törenini başkalarına heyecanla anlatma fırsatı yakalayanların içinde kaçı masum, kaçı suçluydu acaba?
HAYAT KESİNLİKLERDEN İBARET DEĞİLDİR.
“Gerçek suçlu”, suçu ve suçluyu yaratan nedenlerdir.
Suç işleyeni kınayıp, kendi gözünde kendini yüceltenin, vicdanını susturup “Oh, hiç olmazsa ben onun gibi değilim!” diyenin, insanî görevi bitmiş midir?
Böylelikle, yeryüzünden bütün kötülükler ortadan kalkmış, biz “suçsuzlar” bütün suçlardan, suçluluklardan kurtulmuş muyuzdur?