Gönderi

424 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 10 days
Başlığının anlamını son sayfalarına kadar gizli tutan Pia Mater, bilinmezlik ile açıklık dengesini de bir o kadar başarılı korumuştur. Açılış bölümünde ortaya konan gizem, kurgu ilerledikçe baştaki karanlık geçidi adım adım derinleştirirken diğer yandan karakterlerin olaylar karşısındaki tepkileri, birbirleriyle olan ilişkileri, ölüm ve aşkı kavrayış, hissediş biçimleri nörolojik bağlamda açıklığa kavuşur. Bu olguların ve durumların beyinde nasıl bir süreçten geçerek fizyolojiye yansıdığı, akademik bilim dili kullanılmaksızın kurguya başarıyla yedirilmiştir. Böylece her bölümde hayatıyla ilgili sarsıcı gerçeklerle yüzleşen Tesla’nın öyküsü, aynı zamanda insan bedeninde işleyen sebep-sonuç zincirinin öyküsü hâline gelir. Tıpkı Süskind’in karanlık Paris sokaklarına kurulan gizemli cinayet ağı gibi, elbette Tesla ve ablası Meryam’ın hayatları da ummadıkları bir ağla örülüdür. Bir yandan onların tesadüf sandıkları olaylar, birbiri ucuna eklenmiş bir sebep sonuç zincirinin halkalarından ibaretken diğer yanda sinir ağlarının harekete geçirdiği hormonlar, karakterler arasında yepyeni duygusal ilişki ağları örmektedir. Bu şekilde bize rastlantı olarak görünenlerin ardında zamansal-mekânsal anlamda, evrimsel tarihimizin en başlarına dek uzanan bir ilişki bağını paylaştığımızı gösterir roman. Genler ne kadar dağılıp çeşitlilik oluşturursa oluştursun insanlığı birbirine ekleyen, bir bütünlük meydana getiren ortak bir tarih her daim var olacaktır. Bu tarih de beyinde depolanan hatıraların dilinde yazılmıştır. Etrafında gelişen olaylarla birlikte ablası, annesi, abisi ve bizzat kendisiyle ilgili o zamana dek oluşturduğu hatıralar portresi anbean değişen Tesla, bir zaman sonra düşünmek yerine yalnızca hislerine teslim olur. Zira düşüncelerin dili, artık yanıltıcı hâle gelmeye başlamıştır. Hislerse çevresindeki herkesle benzer biyolojik dili konuşmaktadır. Biyolojik ve fizyolojik dile geçildiğinde kurgu, okuyucunun kendisine de ayna tutan bir nitelik kazanır. Alışılmış bir edebiyat romanında tesadüf edebileceğimiz en sıradan betimleme dâhi Pia Mater’de biyolojik bir farkındalıkla dile getirilmiştir. Söz gelimi, korku karşısındaki donup kalışlar yahut yıllar yılı tutkuyla beklediği sevgilisini ilk defa karşısında bulan bir adamın tutulan nutku, ardında harıl harıl çalışan bir hormonlar mutfağıyla açıklanır. Bu anlamda aşk edebiyatının; çoğunlukla korku, gerilim, öfke ve hayretle işlenmiş bir duygu edebiyatının dimağına amigdalalar, hipofizler; adrenalin, melatonin, serotonin, böbreküstü bezleri ve daha nicesi de dâhil olur. Bu dilde örneğin beynin görmeyle ilgili bölümünü oluşturan oksipital korteks; nefes kesici mavi gözlerin yer aldığı bir betimleme cümlesini de büyük bir doğallıkla pekâlâ paylaşabilir. Bu noktada bilim ile kurguyu oldukça başarılı bir şekilde dengeleyen Karaismailoğlu, birbirine uzak bu iki dilin nasıl ortak bir edebiyat oluşturabileceğini de göstermiştir.
Pia Mater
Pia MaterSerkan Karaismailoğlu · Elma Yayınevi · 201914.5k okunma
·
8 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.