Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

hist hist..sait faikten .3
Hani bazı kulağımızın dibinde çok danıdığımız bir ses isminizi çağırıverir. Olur değil mi? Pek enderdir. Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz, hatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıştır. Olabilir. Birdenbire güneşi, buluta benzemez garip ve sarı bir sis kapladı. Bir kirli el, çağla bademi eşeğin sırtından bir kumaş çekip aldı. Her zamanki kül rengi, yer yer havı dökülmüş eski mantosunu giydirdi eşeğe. Yola indim. İstediği kadar hişt desin. İsterse sahici sulu bir dost olsun. İsterse kimseler olmasın, kendi kendime kulağıma hişt hişt diyen bir divane olayım, ben, aldırmayacağım. Belki bir kuştur. Belki tosbağadır. Belki bir kirpidir. Belki de yakın denizden seslenen bir balık, bir canavardır. Karabataktır. Mihalaki kuşudur. İyisi mi ben kendim hişt hişt derim. O zaman tamamı tamamına pek hişt hişt seslenişine benzemeyen, benzemesin diye uğraştığım bir mırıldanmadır, tutturdum. Birdenbire, önümde bir adamla bir kadın gördüm. Kalpazankaya yolunu sordular. Üstündesiniz dedim. Sanki yol hareket etti. Yürümediler. İki adımda benden uzaklaştılar. Koyunların arasına yüzükoyun uzanmış papazın oğlunu gördüm. Yüzünden aptal, çilli horoza benzer bir mahluk kalktı. Ağzının salyasını sildi. Kuzuyu bacaklarından tuttu. Kuzu ile yere yıkıldı. Kuzuyu burnundan öptü. Papazın oğlu çirkin, aptal, otuzbirli bir yüzle baktı. Şimdi bir çiçek tarlasında idim. Bana hişt hişt diyen mutlak bir kuştu. Vardır böyle kuşlar. Cık cık demezler de hişt hişt derler. Kuştu kuş. Bir adam yer belliyordu. Belin demirine basıyor, kırmızıya çalan bir toprak altını, üste aktarıyordu. - Merhaba hemşerim, dedi. - Ooo! Merhaba! Dedim. Tekrar işine daldı. Hişt hişt, dedim. Aldırmadı. Bir daha hişt, dedim. Yine aldırmadı. Hızlı hızlı hişt hişt hişt! - Buyur beğim, dedi. - Bir şey söylemedim, dedim. Küçük parmağını kulağına soktu. Kaşıdı. Çıkarıp parmağına baktı. Belin sapına siler gibi yaptı. - Hişt hişt, dedim. Yüzünü göğe kaldırdı. Kuşlara baktı. Denize baktı. Dönüp şüphe ile bana baktı. - Bu sene enginarlar nasıl? Dedim. - İyi değil, dedi. - Baklayı ne zaman keseceksin? - Daha ister, dedi. Nefes alır gibi hişt dedim. Yine şüphe ile denize, şüphe ile göğe, şüphe ile bana baktı. - Kuşlar olmalı, dedim. - Benim de kulağıma bir hışırtı gelir amma, dedi, ne taraftan gelir? Zati bu sırada şu kulağım ağırlaştı. - Bir yıkatmalı, dedim, benim de geçenlerde ağırlaşmıştı… - Yıkattın mı? - Yıkatmadım, hacet kalmadı, doktora gittim. Alıverdi; pislikmiş. - Çocuklar nasıl? diye sordum. - İyiler, dedi. Dokuzdu sekiz kaldı. Biliyorsun dokuzuncusunun macerasını ya… - Sus, sus, dedim. Yürekler acısı. Haydi Allah'aısmarladık! - Haydi güle güle. Biraz uzaklaşınca: - Hişt hişt. Bu sefer yakaladım. Bahçıvandı. Oydu oydu. - Hadi hadi yakaladım bu sefer seni, dedim. - Yok vallahi, dedi, vallahi daha kesmedim bakla, senden ne diye saklayayım, parasıyla değil mi? - Sen değil misin hişt hişt diyen? - Ben de duyarım bir ses, amma bulamam nereden gelir?
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.