Gönderi

İleri Gitmişlik, Geri Kalmışlık
Bu temel ayrım, yani batının bilimsel düşünce biçimine değinilen süreç içinde yönelişi, doğunun da yazgıcı bir anlayışa yuvarlanması, ileri gitmişlik ve geri kalmışlığın baş nedeni oldu. Kuşkusuz, ilerlemek ve geri kalmak, göreceli kavramlardır. Ne paraca zengin olmak ilerlemenin göstergesi olabilir; ne de paraca yoksul olmak, o toplum yapısının gelişmişliğini gösterir... Ancak yine de gelişmenin ve kalkınmanın temelinde güçlü bir ekonomi ister istemez yatar. Hatta sağlam demokrasilerin kurulmasında, yaşatılmasında ve işletilmesinde, varsıllık, belli ölçülerde önemli bir etken olarak da algılanabilir. Varlıklı olmak belki gereklidir; ancak yeterli değildir. Örneğin Ortadoğu kökenli petrol zengini ülkelerin, ekonomik zenginliğine bakarak, onların ileri gitmiş toplumlar olduğunu söylemek olanaklı değildir. Ya da, kültürel devrimini tamamlamış bir toplumun kimi zaman aşırı olarak görülebilecek dış borçlarına bakarak, o toplumun geri kalmış bir toplum olduğunu söylemek de pek olanaklı değildir. Petrol zengini ama geri Ortadoğu toplumlarına vurgu yapmak pek yanlış olmaz. Ancak, gene de kültürel devrimini tamamlamış toplumların, ters orantılı da olsa, borç yükü altına girmiş olsalar da geri kalmış toplumlar olduğunu söylemek olanaklı değildir. Bu tür toplumlar belli ölçülerde sıkıntılı süreçlere girebilirler; ancak yetişmiş insan potansiyeli ve sağlam kültürleri nedeniyle bu yükün altından kalkma becerisini kolaylıkla gösterirler. Ne var ki çalışarak değil, rastlantısal olarak elde edilen zenginlikle, dünyanın en zengin teknolojilerini ithal eden toplumların, kültür devrimini gerçekleştiremedikleri sürece, ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, ileri gittiklerini söylemek pek doğru olmaz. Bu zenginliğin, topluma gönenç ve esenlik getirdiğini de söylemek pek olanaklı değildir. Örneğin kadın bütün bu varlıklı duruşa ve bolluk ortamına karşın, yine de harem yaşamına zorlanıyorsa, temel hak ve özgürlükler elde edilememişse; hâlâ başta krallar o toplumu kendi kişisel egemenliklerinin tutsağı haline getirmişse, bu varsıllığa karşın, bu toplumların ileri gittiğini söylemek asla söz konusu olamaz... Ancak şu genel saptamayı yapmak da ister istemez kaçınılmaz olur: Aydınlanmayı yaşayan toplumlar, kültür devrimlerini gerçekleştirmiş, kalkınma süreçlerini büyük ölçüde tamamlamış, varlıklı toplumlardır. Bireysel haklar ve demokratik edinimler elde edilmiştir. Bu tür toplumlar genel anlamda ileri gitmiş toplumlardır. Ancak Ortaçağ kültürünü yaşam biçimi olarak idealize etseler ve bu yaşam biçiminden mutlu olduklarını söyleseler de bütün varlık potansiyellerine ve zenginlik alametlerine karşın kadına tutsak yaşamını dayatmaktadırlar. Kadını kamusal alanın dışına iten, temel hakları ve özgürlükleri algılamaktan bile uzak, tebaa ve sürü ruhuyla varlıklarını sürdüren, üstelik bunu da bir "marifetmiş" gibi iddialı savlarla ve duruşlarla dile getiren toplumlar, geri kalmışlığın cenderesi altındadırlar. Ayırdında bile olmadıkları bir süreçte, ne için yaşadıklarını içselleştiremeden, insan onurunu ve en doğal hakları bile tanıyıp algılayamadan varlıklarını devam ettirirler; daha doğrusu varlıklarını efendilerinin himmetine borçlu olduklarını düşünürler...
Sayfa 135 - Sentez YayınlarıKitabı okudu
·
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.