Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sen, ben ve balkonda saksımız: Hamarat Elizabet. İşte ilk üçgeni yapının. Ne eski, ne yeni. Sanki yazgımızın En saydam dakikası titriyor Göçebe denizin üstünde. Farkında değiliz. Taşın sesi insan sesine benziyor. Balkondaki saksı, bir bakıyorsun, Bulutun yerini almış. Bulutlar Atlara dönüşüyor köpük içinde. Ve seninle ben koşuyoruz, önümüzde Demin kör bir çocuğun baktığı Yaşlı mürver ağacını sallayan kırmızı bir kuş. Sonra bulut gene saksı oluyor, atlar Solumaya başlıyorlar, dinleniyoruz, kulaklarımızda Duvarların çözülmeyen sözleri gibi Bir mırıltı. Bugünün, bu sabahın. Ne anımsama, ne unutuş. Bir ucucalık, Kıyıların al rengi kokuları ile Kötürüm bir bülbülün şakıması gibi büyüyen Bakışlarımızın ağır simgelerinde. Ve ben sana göçüyorum an an Göçüp dönüyorum titreşim gibi, Arıyorum dudaklarının taşını, Arıyorum yağmurla yazdığım adını. Bir yok oluyorsun sen, kendi vadinin Yarıklarında, bir fışkırıyorsun Yok olan vadinin üstüne. Kaç kez yitiyorum ben kendi kendime. İşte hepsi bu. Ne eski, ne yeni. Yazgımızın en saydam dakikası sanki. II Tek başına var olamayan ve nerden ağdığı Bilinmeyen sözcükler gibi kullanılmamış Bir düşünüye dönüvermesi sayısız maviliğin; Ruh bir kömür kristalidir, doğar karanlıktan Kırmızı bir ay gibi, bekler geceyi Ve sayısal biçimlerin öncülüğünde Dağılıp toplanan her şeyin üstüne Et yiyen bir bitki gibi kapanır. Dağılma sadece bir toplanmadır Kabuğunu kıran cinsel su, gerilip gevşeyen Yayı güneşin, yıldızlı istiridyelerin Bir yanıp bir sönen ilk imgeleri; Kızaran ve solan kanadı göğün; Yeni bir sonsuzluğa çılgınca fışkırıp Sonra dökülen, ayakları mühürlü yemişler dallarda; Ve ayı balığı gibi soluması insanın içine Dokunan toprak, ağarmış kemiklerle dolu. Ne eski, ne yeni. İşte hepsi bu. Hepsi bu. Sen, ben ve balkonda saksımız Ağır simgelerin uçuşmasında yalnız. III İşte avuç avuç serpiyorum bütün Sözcükleri kuşlara, gül diplerine, Güneşin dudağına, sıçrayan sabahın Eteğine, kırmızı kadifesine kayaların, Ayın boynuzlarına ve saçlarının Parmaklığından sarkan hanımellerine… Ben tek başıma yansıyorum bütün biçimlere Ve şaşı diplerine suların. IV Henry Moore çakıl taşları topluyor Kıyıda, kadın memelerine, incirlere Benzeyen doğurgan taşlar, ortaları Delik kiminin, omuzlarında düşleri… Yürek, biçimlerin acılısı olmadığını Bilmek içindi. Ve dünyayı soylulaştıran, damarlı Dil dil kayalar, varoluşun Kan izlerini silmiş bayraklar sanki. Ah kemikler, insan kemikleri, hayvan kemikleri, Bir biçimden başkasına geçmenin En ince, en yüce çelenkleri. Ve içleri oyuk deniz kabukları Ki, gölge kokarlar bir tekenin alnı gibi. Sevinç, otlarla hayvanları Birbirine karıştırmak içindi. Ah delilerin duvarları gibi Yazılı ağaç gövdeleri… Ölüleri yıldızlara çeviren, Kuşların kilitli mücevheri. İnsan daha da çoğunu isterdi. Daha da. Ne eski, ne yeni. Belki boyuna ölüp dirilen bir dev, Ya da korkutulmuş bir tanrıçadır Bu dilsiz anıtları çiçekler gibi açan Bakışıksız çizgileriyle göze. Göz kendi uyumunun tanrısı, Dilim dilim ve bütünün tersine. Biçim olan biçim, çınlayan suyu Şimdinin, yaşamın çalar saatı; Değişimin gizemli direkleri, çığlık, Hareketin elmas’ı, kadın, isim ve fiil. Bir köyün ortasına dalan boğa gibi Sende olan ne varsa kaçırdım. Güçmüş güç, anlık mavide yaşamak İki zamanlı baskından sıyrılıp. Gören göz görülen gözse Ben başkasıyım. Bu yapısal dizge ne dünün, ne yarının. Yarın da bir imge, dün de. Deniz, kuş, yağmur ve rüzgâr Bugünün, bu sabahın. V Freud bir ağacın bilinç-altına oturmuş Toprağın düşlerini karıştırıyor. Bu düşleri aydınlatan gelincikler var. Deniz, kuş, yağmur ve rüzgâr. Düş, hareketin sütlü incir yatağından Damlayan gecikmiş bir yıldız, Gecikmiş ya da erken, dünkü günün Suyunda birden sıçrayan balık; Gündüzü ters yüz etmiş bir al çalkantı, Uyuyan ve uyumayan daracık kuyunun yüzü. Zamanlar sanki tohumlara saklanmış Toprakta gıcırdayan salıncaklar. Deniz, kuş, yağmur ve rüzgâr. Ve çarmıha gerilmiş buldum kendimi Geçmişle gelecek arasında, düş gibi. Ne eski, ne yeni. Sanki düşüncemizin En saydam dakikası titriyor Yok olmuş sularında denizin. Melih Cevdet Anday -Göçebe Denizin Üstünde-
·
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.