Eskiden sırayla yıkamaya götürdüğünüz kare örtüyüm ben.
Kimsesizliğim çapak olsun size.
Ait değilim hiçbir sıraya veya masaya.
El değiştiririm kirlendikçe,
Ne zaman şefkatli bir ana eli değse,
Yalnız o zaman durulurum.
Öğretmenin biri kulak çekiyor,
En çok ben bağırıyorum,
En çok ben çağırıyorum sizi.
Yoksunuz işte sıranız gelene dek.
Ve bazen çekilmiş bir kulak,
Büzülmüş bir dudak kadar tedirginim.
Mevsimler köşesiyle bakışıyoruz .
Eski sobanın dumanı geldikçe.
O üstündeki kışa küfrediyor,
Ben kozasını yırtmaya çalışan ilkbahara.
Soba yaza, öğrenci sonbahara,
Ve ögretmen hepimize...
Hepimiz öğretmene...
Herkesin yüz çevirdiği bir duayım.
Kimisi bilmez, kimisi hiç görmemiştir.
Ölmüş sufilere muhtacım ya da
Yıllar önce zihnini yitirmiş birine,
Ne acı.
Olmayacaklarda olan bir olmayanım.
İçi yemiyorsa içini,
O kimse duymuyor beni.
Mutluluğun turnusoluyum da biraz ben.
Renk körleri daha çok seviyor beni,
Kendi Kendimi batırıyorum asite
Kimsem yok gibi,
Evet kimsem de yok sanki.
Sahi;
Sıra hanginizin.?
Kimsesiz örtüyüm ben unuttuğunuz.
Nereye götüreceksiniz beni?