Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

63 syf.
8/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Eser iki bölümden oluşmakta. Marksizm ve Varoluşçuluk başlıklı, Adam Schaff tarafından yazılan birinci bölümü şöyle özetleyeyim:  II. Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle Marksist görüşlü, sol eğilimli insanlar varoluşçu felsefeyi yoğun şekilde benimsemişlerdir. Varoluşçu felsefenin sol görüşlü insanlar tarafından benimsenmesinde Jean Paul Sartre'nin etkisi büyüktür. Adam Schaff'a göre varoluşçuluğun bireysel, yani öznel bir yapısı, Marksizmin ise toplumsal bir yapısı vardır. Özünde tamamen ayrı olan bu iki görüşü aynı anda benimsemek imkânsızdır. Bu iki görüşü birleştirmek için birinden taviz vermek gerekir. Dolayısıyla Sartre'nin savunduğu "varoluşçuluğun sadece Marksizmde açılan gediği kapatmak için tasarlandığı ve bu gedik doldurulduğu zaman varoluşçuluğun varlık nedenini yitireceği" görüşü anlamsızdır. Çünkü ateş, su ile tamamlanamaz. Marksist bir görüşe sahip olan Adam Schaff'ın, aslında sıkıntısının ne olduğunu, neden varoluşçu felsefeyi benimseyen marksistleri ve Sartre'yi eleştirdiğini, "ateş, su ile tamamlanamaz" ifadesi çerçevesinde açıklayabiliriz. Varoluşçuların su gibi bir yapısı vardır, yani kadercilerdir, yani Tanrının çizdiği güzergahta ilerleyen bir hayatları vardır, umutsuzlardır ve bu dünyada hep güçlüler kazanır. Marksizm ise bir avuç ateştir, tacı, tahtı, gücü devirmeye niyetlidir. Yazar böyle inandığı için diyor ki bunlar birbirine zarar verir, güçsüz olduğuna inanan ve büyük bir umutsuzluk içerisinde yaşayan varoluşçularla neyin devrimini yapabiliriz? Fakat bana göre şunu gözden kaçırıyor; suyun fazlası sel olur, deniz olur, okyanus olur, öyle olunca suya şekil verecek herhangi bir engebe yoktur. Yazarın eleştirdiği Sartre dini bütün, kaderci bir adam değil. Ayrıca varoluşçuluğun tek temsilcisi Jean Paul Sartre de değil. Yine aynı dönemde, yani ll. Dünya Savaşı'ndan sonra Albert Camus'nün de varoluşçu felsefenin insanlar tarafından benimsenmesinde etkisi büyüktür. Camus'nun kaderci anlayışa yönelik tavrı ve iradeyi ön plana çıkarması, Sartre'nin bahsetmiş olduğu marksizmdeki gediği kapatabilir. Daha doğrusu, yabancılaşmış, umutsuz insanın "başkaldırı" iradesi bu gediği kapatamayacaksa, bence hiçbir şey bu gediği kapatamaz. Yazar bunu gördüğü için Albert Camus ismini hiç ağzına almıyor. Varoluşçuluk ve Birey başlıklı kitabın ikinci bölümü ise Pyama P. Gaidenko tarafından yazılmış. Bu bölümde yazar, varoluşçu felsefenin öne çıkan isimlerine ve görüşlerine yer veriyor. Birçok düşünürün görüşlerini birbiriyle karşılaştırıp, bireyin varoluşunu anlamlandıracak bir tez ortaya çıkarmaya çalışıyor. Bu görüşleri eleştiriyor ve sonuç olarak hiçbir varoluşçunun kendisini tatmin etmediğini ve bu düşünürlerin bireyin varoluş sorunlarını tam anlamıyla çözebilecek öneriler sunamadığını belirterek yazısını bitiriyor. İyi okumalar...
Marxizm Varoluşçuluk ve Birey
Marxizm Varoluşçuluk ve BireyAdam Schaff · De Yayınevi · 196614 okunma
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.