Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

190 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
13 saatte okudu
Kitap, bir "kız" çocuğunun (yazarın kendisinin), ismine "eğitim ve öğretim" dediğimiz bu ucube sistemin çarkları arasında dönerken yaşadığı zorlukları anlatırken arka plânda da ülkenin önemli siyasî olaylarına bakış atıyor. Bu bakış üzerinden aslında ülkemizde kadın olmanın, öğrenci olmanın ve hattâ yer yer ebeveyn olmanın da dertlerine tanık oluyoruz. Bir iki yerde "acaba siyasî gönderme yapma kaygısını çok mu taşıyor" desem de genel itibariyle sırıtmıyor. Türkiye'de belli bir seviyeye kadar eğitim almış, sınavlarda ömrünü heba etmiş, sürekli daha yüksek başarı isteğiyle tımar edilmiş, önüne hep kendinden başarılı örnekler konarak geme vurulmuş kimselerin çok âşina olduğu bir süreç anlatılıyor. Ve tabii bu süreç gelişirken kaybedilenler, kaçırılanlar... Okurken şunu hissedebilirsiniz: bu sistem öyle her yerde söylendiği gibi "eşitlik" tanımıyor kimseye; "eğitim öğretimde eşitlik" yok! Geçim derdinde olan bir ailenin çocuğuysanız omuzunuzdaki yük hep daha fazla oluyor. Yazarın ailesi en azından eğitim almış kişiler; peki ya hem yoksul hem cahil bir ailede doğduysanız? İşte o zaman bu çarkın o kadar alt sınıfında kalırsınız ki, yazarın "ailesinin binbir emekle gönderdiği parayı ATM'den çektikten sonra arkadaşlarıyla bir iki bira içince" hissettiği o kötü duyguları siz daha fazla hisseder, onun mahrum kaldığı (veya kendini kasten mahrum bırakmaya zorladığı) şeylerin çok daha fazlasından mahrum kalırsınız. Bu dertleri yaşamayan bir ailenin çocuğuyla aynı üniversiteye gidip aynı öğretimi görebilirsiniz, doğrudur. Ancak asla aynı "eşit" koşullarda eğitilmiş olmazsınız. Sizin onlarla eşitliği yakalamanız için dik bir tepeyi tırmanmak gibi bireysel bir çaba da ortaya koymanız gerekir. Dolayısıyla bu ülkedeki birçok "eşitsizliğin" temelinde gelir eşitsizliğinin yattığını, aksi durumda ne eğitim öğretimde, ne de adalet önünde, hakta hukukta eşit olamayacağımızı bir kez daha anlamamız gerekiyor. Son olarak, kitabın çizgilerini birkaç gün önce bitirdiğim Puslu Kıtalar Atlası'nın (grafik roman versiyonu) çizgilerine göre daha sâde bulduğumu ve bu sebeple daha çok sevdiğimi de söylemeliyim. Görsellik hikâyeyi anlamayı desteklediği, yüksek bir estetik kazandırdığı gibi okumayı da oldukça kolaylaştırmış.
Bırak Üzülsünler
Bırak ÜzülsünlerÖzge Samancı · İletişim Yayıncılık · 201788 okunma
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.