Gönderi

o günler geçip gitti o güzel günler o dopdolu, esenlik içindeki günler o pul pul ışıldayan gökyüzü o kiraz dolu dallar yemyeşil sarmaşıklarla kaplı birbirine yaslanmış o evler oyunbaz uçurtmaların süzüldüğü o çatılar akasya kokularından başı dönen o sokaklar o günler geçip gitti o günler, kirpiklerimin arasından şarkılarım, hava kabarcıkları gibi kaynayıp coşardı gözlerim, taze sütü içer gibi içerdi bakışlarımın değdiği her şeyi sanki gözbebeklerimde her sabah ihtiyar güneşle arayışın keşfedilmemiş çölüne koşan her gece karanlığın ormanına dalan mutluluğun huzursuz tavşanı vardı o günler geçip gitti o sükut içindeki karlı günler sımsıcak odada, pencereden dışarıyı seyre dalardım, başım dönerek saf, beyaz kar tanelerim tüy gibi yumuşak usulca yağardı köhne ahşap merdivene aşınmış çamaşır ipine kocamış çamların saçlarına ve ben yarını düşünürdüm, ah! yarın ... kaygan, beyaz boşluk büyükannemin çarşafının hışırtılarıyla başlardı ve onun kapı aralığında beliren titrek gölgesiyle -ki ansızın ışığın soğuk dünyasına bırakırdı kendinivitraylardaki güvercin suretlerinin ürkek kanat başlardı yarın ... çırpışlarında uyku, mangalla ısınan yatakta gözlerime yürürdü ben çarçabuk ve korkusuzca annemin bakışlarından uzakta eski ödevlerimden hatalarımı gösteren çizgileri silerdim kar yağışı dindiğinde bahçede dolaşmaya çıkardım hüzünle yaseminleri kurumuş saksıların dibine ölü serçelerimi gömerdim o günler geçip gitti o esrik, şaşırtan uykuyla uyanıklık arasında geçen günler o günler, her gölge bir giz taşırdı ağzı kapalı her kutu bir hazine saklardı sandık odasının her köşesi öğlen sessizliğinde başka bir dünya oluverirdi sanki kimse karanlıktan korkmazdı gözlerimde bir kahraman belirirdi o günler geçip gitti o bayram günleri o güneş ve çiçek bekleyişleri kışın son sabahında şehre çıkagelen suskun ve mahcup kır nergislerinin burcu burcu kokuları. .. yeşil gölgelerin uzayıp giden caddesinde seyyar satıcıların sesleri çarşının baş döndüren kokuları içinde yüzerdi keskin kahve ve balık kokuları içinde çarşı, ayaklar altında genişler, uzar, yolun her anına karışırdı ve dönüp dururdu oyuncak bebeklerin gözlerinde anneydi çarşı akışkan, renkli oylumlara hızla akan hediye paketleri ve dolu filelerle geri dönen çarşı yağmurdu, yağan, yağan, yağan ... o günler geçip gitti o bedenin gizleri içinde kaybolunan günler mavi damarların güzelliğiyle çekingen tanışma günleri bir el, bir dal çiçekle duvarın ardından uzanırdı öteki ele ve küçük mürekkep lekeleri bu kıvranan, ürkek, kaygılı elin üzerinde ve aşk utangaç bir selamla kendini anlatırdı sıcak, dumanlı öğle saatlerinde biz sokağın tozunda aşkımızı okurduk biz, güneğiklerin saf diline aşinaydık kalplerimizi masum sevgiler bahçesine götürür ağaçlara ödünç verirdik ve top buse sözleriyle dolaşırdı elden ele ve aşktı, o tanımlanamaz duygu holün karanlığında bizi ansızın kuşatan yakıcı nefeslerin, hızlı kalp atışlarının, kaçak gülüşlerin arasından bizi kendine çekip sürükleyen o günler geçip gitti o günler, güneşte kuruyan otlar gibi kuruyup soldular güneşin altında ve yitip gittiler akasya kokularından başı dönen sokaklar dönüşü olmayan yolların hay huyunda kayboldular ve yanaklarını sardunya yapraklarıyla al al eden o kız ah! şimdi yalnız bir kadın şimdi yalnız bir kadın Furuğ Ferruhzad
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.