Belki Bir Miktar Spoi! Sonuna kadar okuyana teşekkürler:)
Okuyacaklarımda duran bu kitabı tesadüfen almış bulundum. Zaten okuyacaktım bir okuyalım bakalım dedim. Yazarımızın ilk okumuş olduğum kitabıdır kendisi. Baktım kapağına çocuk kitabı(!), içine baktım aa resimler var, gerçekten çocuklar için ne güzel düşünülmüş dedirten bir kitap. Tabii benim için çocuk kitabı, bu kitabı veya büyükler çocuk kitabı mı okurmuş diye bir durum yok. Söyle tasavvur edelim: Çocuk bir hamurdur. Malzemeleri karıştırıp yoğururuz. Ta ki istediğimiz kıvama gelene kadar. Sonra şekiller veririz. En sonunda pişiririz. Çocuk da böyledir. Hamuru sevgidir, merhamettir, doğru bilgidir, iyi olan her şeydir. Yavaş yavaş güzel şeyleri, insan olmayı ve gerçekleri öğretiriz. Ağaç yaş iken eğilir misali. Çocuk da çiçek gibidir, fidan gibidir; ne verirsen onu biçersin. Niye bunları söylüyorum çünkü bu tarz kitapları çocuk kitabıdır, bizim için basit kalır gibi düşünmemiz gerektiği için bunları dile getirdim. Tıpkı yazarımızın yaptığı gibi eşitliği, sevgiyi, emeği, gayreti ve sabrı bu güzel kitaplarla, hikayelerle ve masallarla kazandıyoruz.
Biraz kitaptan bahsetmek istiyorum:
Ah benim güzel çocuklarım, ah benim zavallı Ali'm ah benim güzel yürekli Polat'ım. E bir de sadık bir şeftalimiz var unutmamak lazım. Ah bir de o zalimler yok mu o zalimler. Kendini her şeyin en şereflilerine layık bulan şeref yoksunu ağalar. Ağır oldu belki bu itham ama çocukların bir ekmek için, bir şeftali için ağladığı bu dünyada hiçbir itham ağır değildir bana göre.
Bir şeftalinin ağzından dinliyoruz öyküyü. Her şeyin en şereflisine kendini layık gören ağamız köyün en verimli topraklarını kendine layık etmeyi tabii ki ihmal etmemiş. Biçare köylülere ne mi kalmış; toprak demeye bin şahit yerler. Hasrettir burda çocuklar meyvelere, hasrettir burda çocuklar en basit gördüğümüz ama onlar için zor bela aşırdıkları, bir lokmayla tadına varmaya çalıştıkları şeylere. Ah çocuklar dedim değil mi? Ağanın kızı bu çocuklar tabirinin içerisinde değil tabii ki. Ağa kızıdır o en güzel şeylere layıktır. Uzak diyarlardan meyveler feda olsun ağanın kızına. Bu öyle bir düzen değil midir ki taa Habil ile Kabil'den gelmesin. Her şeyin en iyisine babasının Habil'e feda etmesini kendine onu düşman belleten Kabil'den günümüze gelmesin. Sözüm ona adı dünya düzeniymiş bu eşitsizlik. Bunca düzensizliğin adına düzen demişiz, dünya buymuş. Ah işte Şeftali'm bunu kendine yedirememiş. Zavallılarım da nasibini alamadılar dostları şeftaliden. Hayalini kurdular, ektiler, beslediler, büyüdü ama yiyemediler. Beni yoksul çocuklar yesin demişti benim Şeftali'm. Yedirtmedi kendini, kendisini saklandığı yerden bulan ağanın bahçıvanın hevesini de kursağında bıraktı. Keserim dedi, vazgeçmedi. Kessenizde meyve vermeyeceğim dedi. Onların hakkı mıydı sanki. Uğruna ölen zavallı Ali'm dururken, bu acıya dayanamayıp köyünü bırakan Polat'ım dururken bunların mı hakkıydı yani. Olmadı, hakkını yedirtmedi benim sadık Şeftali'm.
Biz de birer Şeftali'yiz aslında. Tıpkı Behrengi'nin şeftalisi gibi. Bilsek de bu düzen böyle devam edecek yine de çocuklarımıza) anlatacağız;haktır, hukuktur, merhamettir, mutluluktur düzen. Çocukların ağladığı, ağlatıldığı, hor görüldüğü, yoksun bırakıldığı düzen, düzen değildir. Dar bir pencereden bakınca sıradandır ama özünü kavrayınca pek masumane pek çocukça değildir aslında bu güzel kitap. Selam olsun bu düzenin kurbanı Behrengi'ye. Çocukların bizim onları yetiştirmemize ihtiyacı var, güzel yetiştirelim onları, bu güzel kitaplar da vesile olsun buna. Teşekkür ederim sonuna kadar okuduğunuz için, kitapla ve sağlıcakla kalın:)