Ve Durgun Akardı Don mu yoksa Durgun Don mu?İki farkli isimle çevrilmiş dilimize ama Bana göre uygunu Durgun Don.
Çünkü:
İnsanlar, yıllarca ve yıllarca savaştı.
Birbirlerini ve doğayı katletti.
Don ise bütün döngülerini tamamladı.
Yani hem hareketli hem de rutininden ötürü durgundu.
Aktı, dondu, taştı, suladı, boğdu.
Olması gerekeni yaptı.
Ve tüm olaylara hakim gizli bir kahraman gibi seyretti.
"Roman olmayı" aşıp destan olmaya yaklaşmış bu dev eser için çözümlemeler yapıp çok boyutlu bir inceleme yazmayı isterdim ama yazamayacağım.Yine de bir şey söylemezsem içimde yük olacak bu kitap için üç beş söz bırakmak istiyorum.
Ah, Gregor ah!
Kalın kafalı ama hisli, cahil ama bilge...
Sen bütün duyarlı insanların ortak ızdırabını çektin:
Bir şeyleri değiştirmek istemeyi...ama güç yetirememeyi...
Tarlaları ekip biçecektin,
Don Nehri'nde yüzecektin,
at binip fiyaka yapacaktın,
Aksinya ile dolu dizgin aşk yaşayacaktın.
Ama ne oldu?
Bir kere evden çıktın ve savaş bir bataklık gibi içine çekti seni.
Birinci Dünya Savaşı çıktı, hadi cepheye... Cesur ve gözü pektin.
Peki ilk kez bir insanı öldürdüğünde neden onca acıyı çektin?
"Biz niçin savaşıyoruz, kimin çıkarına savaşıyoruz? "
Bu sorular içini bir kurt gibi kemiriyordu ama eğitimsiz kafan ile doğru kelimelere dökemiyor, ne yana gideceğini bilemiyordun.
Çünkü dört yüz yıldır köleleştirilmiş bir halkın çocuğuydun.
Derken... Bolşevik Devrimi.
Acaba Kızıllar savaşı bitirir mi? Kazaklara huzur gelir mi?
Bir umut, biraz da onların hesabına savaştın.
Sonra bir bit yeniği...
Orada da bir çıkar söz konusu...
Ne yapacaktın?
Birileri bağımsız bir Kazak birliğinden söz açtı, halkı ayaklandırdı.
Birkaç yıl da bu uğurda tükettin kendini.
Bunun imkansızlığını kavradın ya, çok geç.
Kızıllara geri döneyim belki hayatı, aşkı, çocuklarımı sevmeme izin verilir, dedin.
Ama ne mümkün... Kızıllar yer mi bunu, affeder mi?
Son çare:
Ya ölecektin ya çeteci olacaktın.
Yaşıyorsan hep bir umut vardır değil mi?
Çetecilikte de epey süründün. ..
Dördüncü cilt de bitti Gregor.
Elinde tutunacak tek bir dal kaldı
O dal da büyüyemeden çürüdü.
Hayatta kalabilecek misin?
Devam edebilecek misin?..
Eser, genelde Rusya'nın özelde Don Kazaklarının bir dönemini anlatmış. Bir yandan da Gregor'un tarihini okuyoruz tabi. Savaşın yıkıcılığı bir insan özelinde ancak bu kadar başarılı verilebilirdi. Olaylar ve bazı kişiler gerçek. Ama yazarın gerçekçiliği bana göre zamanının atmosferini bizlere görme, işitme ve koku duyuları ile geçirebilmede. Yoksa tarihi öğrenmek istesek tarih kitapları var.
Bozkırın ıssızlığında yürüdüm.
Don Nehri'nin sularından üşüdüm.
Taze ekinlerin, ıslak keçe çizmelerin kokusunu duydum
Ve atların soluğunu ensemde hissettiysem oradaydım.
İnsanlar... Bütün iğrençlikleriyle, zaaflarıyla verilmişti. İşte bu insanlar savaşı sürdürebilir, diye düşündürüyor yazar.
Eserin anlatımı ikinci ve üçüncü ciltte biraz duraksıyor ama dördüncü ciltte tekrar ivme yükseliyor. Yine de sürekli savaşı okumak epey yorucu geldi. Savaşın insanlığa en küçük bir katkısı bile yok ama hala devam edilmekte... Bu gerçeği bir kez daha yaşamak seri boyunca hayli yıpratıcı oluyor.