Kapitalizmin savunucuları, kapitalizmde, girişkenlik ve yetenek sahibi her insanın, servet sahibi olmasa bile, "kendi yolunu kendisinin açabileceğini" ve yeteneklerine uygun bir duruma geçebileceğini öne sürerler. Ve milyoner olmuş ayakkabı boyacıları gibi "mutlu hikayeleri" anlatırlar. Ama herhangi bir kimsenin başarısının binlerce sömürülen emekçinin sırtından ödendiğini gizlerler. Kapitalizmde herkesin "kendi yolunu kendisinin açması" zorunluluğu, burjuva toplumda insanların durumunun özel mülkiyetin alanı ile belirlendiğini tanıtlar. Yönetici görevlere yükselebilenler, "üst sınıfların temsilcileri ya da onların adamları, memurlarıdır. İnsanların durumları, onların servet, sınıf, kast durumlarıyla, ulusal kökenleri, cinsiyetleri, inançları, yakınlıkları, ilişkileri, kayırılmaları vb. ile belirlenir. İşte kapitalizmin düşünürleri ve ahlakçıları tarafından "sonsuz", "mantıksal" sayılan "düzen", usa uygun ve kavranılır kabul edilen tek "düzen" budur. En üstün yeri haklı olarak işgal ettiklerini tanıtlamak için, Kruppların, Stinneslerin, Morganların, Rothschildlerin, Rockefellerlerin, Fordların, Boussacların "yaratıcı yetenekleri" göklere çıkartılır. Ama herkes bilir ki, kapitalistlerin "yaratıcı yetenekleri", artı değerin üreticilerden zorla koparılıp alınması (işçilerin sömürülmesi) becerisine
dayanır ve onların egemen durumunu belirleyen şey, yalnizca sermayelerinin büyüklüğüdür. Ve işte kapitalizmde bir insanın değerini" saptayan da budur.