Gönderi

Safahat’a panaromik bir bakış attığımızda, birincisinde, toplumun alelâde günlerini cepheleri, ikincisinde (Süleymaniye kürsüsünde) cemiyette çarpışan ve er geç ona bir biçim verecek olan alternatif fikir ve görüşlerin tenkidi ve kurtuluş yolunun ifadesi, üçüncü Safahat’ta (Hakkın Sesleri) idealinin, İslâmın, Kur’an yolunun açıklanması yer alır. İslâm gerçek cephesiyle halka anlatılır. IV. Safahat’ta (Fatih kürsüsünde) halkın ve aydınların genel bir incelenişini buluruz. V. Safahat (Hatıralar) gezi intihalarıdır. Bu kitapta yer alan Necid çöllerinden Medine’ye şiiri Akif’in en güçlü şiirlerinden biridir. Çölü bütün yakıcılığıyla şiirine sokmuş, ufak bir kaydırmayla tabiat serabını sosyal seraba ustaca çevirebilmiştir. Şiiri okurken bir serab dünyasına gireriz. Gözümüzün ufkunda ışıltılı vahalar uçuşurken göğdemizi bunaltıcı hava, ayaklarımızı kızgın kum yakar. VI. Safahat (Asım), yazılış zamanları aynı olduğu için, içine istiklâl Marşı ve Bülbül’ü de katacak olursak, bir yandan bir nevi bir destan şiiri, öte yandan da şairin özlediği geleceğin şiiridir. Zaten Destanlar, bir bakıma gelecek zamana bakışlardır. Akif’in alkışladığı Asım nesli, savaş içinde birdenbire olağanüstüye yükselen gününün nesliyse, sulh içinde de aynı başarı, üstünlük ve fazileti gösterecek geleceğin neslidir. Savaşta geçici olarak gelen bu üstün-insan, gelecekte hergün ve her işteki durumuyla böyle olan bir kuşağın özlemidir. «Şimdiki zaman» şairi olan Akif, bu şiirinde gelecek zamanı da gününe taşımıştır. Daha doğrusu, olağanüstü şartlarla, şimdiki zaman kendini aşarak geleceğe ulaşmış, gelecek de, şairin özlemiyle şimdiki zamana gelmiş, böylece şiir çift katlı bir zaman dokusu kazanmıştır. Ve böylece realitenin içinden ideal bir neslin çizgileri doğar, savaş içinde, bütün gündelik iğretiliklerden kurtulan Asım nesli, geleceğin nesli haline gelir, şimdiki zaman içinde. Ve yazdırdığı destan bu yüzden devirlere sığmaz. Önceki şiirlerde geçmiş zaman şimdiki zamana girerken, bu sefer, gelecek zaman giriyor ve böylece, şimdiki zaman öbür zamanların da desteğini ve kıvamını kazanarak bütünlenmiş oluyor. Ve destansı karakteriyle, Cihan ve İstiklâl savaşlarını yapan Milletin, saf ve berrak, idealist Asım neslinin destanı olarak şiir yer yer en yüksek edebî parçalar halini alır. Ve ilk defadır ki, kalemini hep cemiyeti hırpalamakta kullanan şair, övgüye tahsis etmiş olur. VII. Safahat (Gölgeler)se artık öteye bakış şiirleridir. Hicran, Gece ve Secde gibi şiirleri şairin ebedîlik içinde kendini unutma denemeleri ve geri dönüşünde kendini avutan ahenkler getirmesini arzuladığı yankılar adına yolladığı dalgalardır. Bir cemiyetin muayyen bir devrini ifade eden Safahat’ı sosyolojik bir bakışla şöyle vasıflandırabiliriz: 1 — Birinci Safahat (Genel sosyolojik çizgiler - Denemeler). 2 — İkinci Safahat (Süleymaniye kürsüsünde) spekülatif yapı şiirleri. 3 — Üçüncü Safahat, doktrin şiir (Hakkın sesleri). Değer hükümleri. 4 — Dördüncü Safahat (Fatih kürsüsünde) siyasî yapı (Kadro). 5 — Beşinci Safahat (Hatıralar), karşılaştırmalı tarihî - sosyolojik çizgiler. 6 — Altıncı Safahat (Asım), tarihî - destansı yapı, savaş sosyolojisi, potansiyel halinde gelecek zaman. 7 — Yedinci Safahat (Gölgeler), Metafizik. Bu açıdan bakılınca, bir cemiyet, gerçekten, belli başlı cepheleriyle ve temel perspektiflerden tanıtılmıştır, sanki bir plân dairesinde işlenmiştir denebilir.
·
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.