Ev”de yeterince kalınca, sonra “ev”den çıkınca, güzel mayalanmış, sıcacık, taptaze bir hayat mı
bekler bizi? Yoksa bu “ev” zaten tekâmüle geldiğimiz hayatın ta kendisi mi?
6
Cesaret korkusuzluk değildir. Cesaret, korkuya rağmen yapmaktır.
8
“Beyin ayrıntılarla
fazla ilgilenmez;
ilgilendiği tek şey,
ihtiyacı olan şeyi elde
etmenin en iyi yolunu
bulmaktır.”
13
Her insan düşüncesi
kadar zengin, her insan düşüncesi kadar değişmeye elverişli, her insan düşüncesi
kadar renkli. Dolayısıyla bizim hayat
dediğimiz şey bizim düşüncelerimizin
kendisi.
13
“ Herkese
güvenebildiğinizi
düşündüğünüz
fanusta kalmak
yerine kontrollü
riskler almak için bir
seçeneğiniz vardır ki
bu, yaşam enerjisidir,
berekettir!”
14
Mutluluk bir anlam
arayışıdır; nerede buluyorsan orada
mutlusun demektir.
14
‘düşüncen neyse kaderin de odur’
16
Bir yerde
aşırılık varsa, orada doyumu
sağlanamayan bir duygu
durumu vardır. Aşırı estetik,
aşırı alışveriş, aşırı yemek,
aşırı çalışmak, aşırı içmek…
20
Görmemek için başını çevirdiğin, hasıraltı ettiğin her durum hayatını kontrol eder.
22
Duygusal açlığın ilac
ı
kendinle ve geçmişinle
yüzleşmek, kendini sevmek,
kendinle barışmaktır
23
Hasta iken sevgi ortamında beden daha
iyi savaşır, sarılınca oksitosin salgılarız.
23
Eski
Arami dilindeki “Ma” (su), sonrasında
Arapçaya girerek “Ma’an” olmuştur.
İşte Ma-şallah, “Allah sendeki kutsal
suyu korusun” demektir. İnsanın ¾’ü
sudan oluşur. Frekans olarak samimi
söylenen bu kelime, karşıdaki insanın
aurasında ciddi anlamda koruma sağlar.
25
Mesela şu an çok popüler olan
“selfie”, insanın kendini tanıma güdüsünün
en ilkel dışavurumu. Derinleşmiş hâli
kendini bilme arzusu olan güdümüzün
fiziksel bazdaki tezahürü. Böyle bir
davranışı ilkellikten daha yükseğe
taşıyabilen herkes, bu güdünün ilahi olarak
kendi gerçeğini bilme arzusundan ileri
geldiğini de kavrayabilir
27
Bir fotonu alıp ikiye
bölsen de, o fotonun yarısı dünyanın
neresinde olursa olsun öbür yarısıyla senkronize şekilde hareket ediyor
28
Sen hiç karga
ile birlikte uçan kartal gördün mü?
Göremezsin çünkü sürüklenme teorisi
diye bir şey var. Aslında kâinat bir tren
gibi... Başta bir lokomotif var, ardından
vagonlar geliyor. Sen 102 frekansındaysan
104 frekansındaki birisiyle olamazsın ama
onunla bir sürüklenmeye girersen onun
frekansında yaşamaya başlarsın. Şu da çok
olasıdır ki, insanın rezonansı yükseldikçe
etrafındaki insanlar da değişmeye başlar.
28
Olan şeyin olması
gerektiği için olduğunu
bilirsen, direnç
göstermeden onu en
iyi şekilde anlamaya
gayret edersin. Çünkü bu
imtihan başkasının değil,
senin
28
Los Angeles’a gitmeye karar
verdik. Tüm planımızı, programımızı,
çantamıza koyduklarımızı hep Los
Angeles’a gitmeye yönelik yaptık ama
uçağımız Londra aktarmalı olacak. Uçak
Londra’da durduğunda, menzilini unutup
Londra havaalanına yerleşmen ve orada
yaşamaya endekslenmen kadar saçma
bir şey, bizlerin bu dünyayı tek gerçek
mekân zannetmemiz... Ya Hû, biz bu
dünyalı değiliz; sadece buradan geçen,
aktarılan yolcularız. Burası bir ara nokta,
bir köprü. İnsan hakikati unutuyor ve
dünyayı gerçek sanarak dünyaya yerleşiyor.
Köprünün üzerine yerleşilir mi Ya Hû!
Köprünün üzerine ev yapılır mı? Ama
tabii bu söylediklerimi anlamak için evvela
insanın uyanma çaba ve anlayışına girmesi
gerek.
28
Evet,
objektif bir gerçeklik var ama senin
bilincin hangi gerçekliği seçerse, senin
bilinç ekranına o gerçeklik düşecek.
Gerçek dediğin şey senin bilincine göre
şekillenen bir kavram.
28
Kuyudan dışarı bakanın dünyası
kuyunun ağzı kadardır
29
Anatomi
kitabı okuyarak doktor olan birini
gördün mü hiç? Olamaz... Bilgiyi pratikle
desteklemedikçe her şey sadece bilgi olarak
kalır ve bilgelik getirmez. Belli bir süre
için herkesin bir rehbere, yol göstericiye
ihtiyacı vardır.
29
Biz bu dünyalı
değiliz; sadece buradan
geçen, aktarılan
yolcularız. Burası bir ara
nokta, bir köprü. İnsan
hakikati unutuyor ve
dünyayı gerçek sanarak
dünyaya yerleşiyor.
30
insanda Hak vardır.
Yaradan’ın insanda bir zerresi, yansıması
vardır. İnsan içindeki bu büyük gücü
unutur da dünyevi kavramlara, kriterlere
kapılırsa elbette bu gücü unuttuğu için
sorun yaşamaya başlar.
30
Hz. Ali, “Bir felaket seni
Allah’a yaklaştırıyorsa o rahmettir, seni
Allah’tan uzaklaştırıyorsa o cezadır” der.
29
HIZLANDIRILMIŞ UYANDIRILMA KURSU
Koronavirüs süreci sana ne ifade
ediyor?
Toplumsal afetler, Allah’ın ilahi
hakikatini unutmuş insanlığa hızlandırılmış
uyandırılma kursu gibidir, yani aslı
rahmettir. Hz. Ali, “Bir felaket seni
Allah’a yaklaştırıyorsa o rahmettir, seni
Allah’tan uzaklaştırıyorsa o cezadır” der.
Ceza zaten “karşılık” demek. Sistem
yaptığının karşılığını verir, sana zulmetmez.
Başıboş bırakıldığını zanneden, kendini
ilah zanneden insanın kendi duasıdır bu
yaşadıkları. Dua davet demektir, ne üzerine
yoğunlaşırsan onu davet edersin. Dua el
açıp iki kelime etmek değildir sadece, her
sözün ve hareketinle sistemde aktive ettiğin
enerjidir. İnsan makamına ulaşma çabası
göstermeyen beşer, kendi eliyle yaptığını şu
an ödeme sürecine girdi. Ki bunca hatamıza
rağmen merhametli Allah’ımızdan hâlâ
rahmet görüyoruz emin ol. Son insan-ı
kâmilin Çin’den çıkacağını söyler Pirim
İbnü’l Arabi. Bu bana Musa’nın geleceğini
kâhinle
rinden öğrenip kendi tahtını
korumak adına binlerce çocuğu katlettiren
Firavun hikâyesini de çağrıştırmıyor
değil... Yaşadığımız ve yaşayacağımız her
şey Kuran’da var. Okumasını bilene... Bir
yerde koronavirüsün 5G teknolojisinin
manyetik alan örtüsüyle de olabileceğini,
bu sebeple hızla yayıldığını da okudum
ama tabii bu gerçek bile olsa sonuçta altta
yatan görünmeyen sebebin üzerindeki
görünen sebep olabilir bu... Arka bahçende
zehirli ot çıksa, sadece üzerinden kesmen
yetmez, kökünden onu sökmen gerekir ki
bir daha çıkmasın. Mesele kolektif bilinci
olumlu etki ile toparlamaya çalışmak yani.
Alınması gereken dersleri alıp, sürüngen
beyinden, ben bilincinden “Biz” bilincine,
ilahi bilince geçmek... “Âdem en az 100
bin kez gelmiş gitmiş” der Pirim İbnü’l
Arabi. Yani en az 100 bin kıyamet kopmuş.
Bizim Âdem soyumuz da diğerleri gibi
nefsine kapıldığında, kıyamet de diğer yok
edilen nesiller gibi gerçekleşebilir. Allah
sonsuzdur, biz gideriz başkası gelir. Ama
dilerim ki bizim Âdemi soyumuz akıllanıp
acil toplumsal tövbe, hayırlı salih ameller
ile kendi terminasyon sürecini uzatır. Tüm
bunları İslami öğretilerden anladığım
ölçüde söylüyorum ama her şeyin
doğrusunu yalnızca bizi yaratan Allah bilir.
Bize sadece tefekkür etmek, çabalamak
düşer. Muhammed İkbal’in söylediği gibi;
“Çırpınıştır hayatı kanatlandıran ve kader
gayrete âşıktır.”
29
Kader, miktar ve ölçüm demektir.
İlginç olan şu ki, kuantum kelimesi
de miktar ve ölçüm demek
31
Burası kozmos… “Kozmetik” kelimesi
kozmos kelimesinden gelir; yani ahlâken
güzelleşip bir üst var oluş mertebesine,
ilahi hakikatimize geçmek için buradayız
31
İnsanlar en sık görüştüğü beş arkadaşının ortalaması oluyor En
yakın dört arkadaşınız
kitap okuyorsa siz de kitap
okursunuz, aynı şey egzersiz
yapmak konusunda da
geçerli…
77
Bizler sihirli
değnekle bize birilerinin
dokunmasını bekliyoruz;
oysaki farkındalık
herkesin kendi
sorumluluğu.
79
GERÇEĞİN ARAYICILARI
AZINLIK OLUR
88
Gelecekle ilgili düşüncelerimiz olumsuz
ise deneyimleyeceğimiz duygu kaygıdır.
92
Beynin temel bir özelliği vardır; düşündüğü
ve yaşadığı arasındaki farkı ayırt edemez.
Olmuşçasına bir şeyi düşünürseniz, beyin
zihinde nörobiyolojik bir yolak yaratıp bunu
tıpkı olmuş gibi algılar. Yapmanız gereken,
gelecekle ilgili bir hayal kurmak değildir. Şu
anda olmuş gibi hayal kurmak önemlidir.
Bu olmuş olan duruma olumlu duyguyu da
eklemek gerekir. O zaman düşünce, duygu,
beden ve davranışlar aynı düzlemde olur ve
bütün olasılıkları görerek hareket ederiz.
92
Kendimize dönüp, işe yaramayan her ne varsa dönüştürmenin, virüs
için geliştirilen aşının getireceği kadar şifa olduğunu, hatta ve hatta
bunun sadece insanı değil tüm canlıları ve doğayı etkileyeceğini fark
ettiğimiz gün, kainat tüm kaynaklarıyla bize alkış tutacak.
94
Dünyada bazı şeyler yanlış gidiyorsa bu, bireyde bir şeyler yanlış gidiyor,
dolayısıyla bende de bir yanlışlık var demektir. Bu yüzden, eğer duyarlı biriysem
önce kendimi düzeltmeliyim.
C.G. Jung
95
6 DAKIKA
ÇALIŞMASI
Hayatıma Yeşim Cimcoz ile
birlikte girmiş, günlük hayatıma
yerleşmiş ve şu anda atölyelerimde de
kullandığım “6 Dakika” çalışmasını
anlatayım ister misiniz size? Bir
kelime ya da duyguyu alıyorsunuz,
kâğıdın başına yazıyorsunuz.
Saatinizi altı dakikaya kuruyorsunuz.
Ve başlıyorsunuz akışta ne gelirse
yazmaya… Edebi hiçbir kaygınız
yok, noktalama işaretlerine dikkat
etmenize gerek yok. Tek bir kural
var; eliniz kâğıdın üzerinden hiç
kalkmayacak, zihin devreye hiç
girmeyecek. Doya doya saçmalama
hakkını kullanacaksınız…
Örnek:
“Evdeyim….”
Gerisi altı dakika süresince
gönlünüzden kâğıda akanlar. Süre
bittiğinde kalemler de duruyor. Bu
arada ben bu çalışmayı kalem kâğıtla
yapmayı sevenlerdenim. Siz isterseniz
bilgisayarda yazın…
97
Yazıyla terapi çalışmaları nasıl yapılıyor?
Yazıyla terapi çalışmaları genelde grup
hâlinde yapılır. Bir parça okunur. Sonra iki
dakika sessizlik olur. Herkese “İçinizden ne
geliyorsa yazın” denir ve yazılanlar sırayla
okunur. Birisi okuduktan sonra iki seçenek
vardır: 1. Okuyan kişiye teşekkür edilerek bir
sonraki kişiye geçilir; 2. Herkes o hikâyenin
kendi
sinde uyandırdığı duyguyu paylaşır.
Bunun çok büyük bir faydası var. Sen, sana
göre çok ağır bir yazı yazdın diyelim. Yazıyı
okudun gruba, sen çok mutsuzsun… Bir
kadın dedi ki, “Çok sinirlendim.” Bir diğeri,
“Kadınların böyle yapmasından nefret
ediyorum” dedi. Sen ilk defa şaşırırsın.
Kendi içinde izin vermediğin öfkeyi
başkasında yaşama hakkına sahip olursun
onun üzerinden. Birisi diyebilir ki, “Beni
çok güldürdü” ve sen kendi kendine “Bunun
komik bir tarafı da mı vardı?” diye sorarsın.
Ya da biri der ki, “Ben burada çok güçlü bir
kadın gördüm” ve sen ilk defa kendinin ne
kadar güçlü olduğunu fark edersin.
Bireysel olarak yapıyor olsan da buna
cesaret edebildiğinde kendine bir yazı
arkadaşı bulabilirsin, güvendiğin birisi.
Seninle aynı problemi olması gerekmiyor.
Yazı yazıp, birbirinize yüksek sesle okuyup,
size nasıl dokunduğunu paylaşmak...
98
Yazma kabiliyeti olmalı mı insanın?
Hayır. Dünyanın en ucuz şifa yöntemi.
Bir kâğıt, bir de kalem lazım o kadar. Hiçbir
beceriye ihtiyacın yok. Gidin kendinize
bir defter alın, açın yazmaya başlayın. Ne
yazacağınızı bilmiyorsanız, “Ne yazacağımı
bilmiyorum” diyerek başlayın.
98
4 SORU
ÇALIŞMASI
Byron Katie’nin çalışmasında
sorduğu dört soru var. O soruları
sizinle paylaşıp, bunlar üzerine
yazmanızı isteyeceğim. Bunu
yapmanın bize başka bir bakış açısı
vereceğini düşünüyorum. Yanıtlarken
üzerine düşünerek yazın. İşte o dört
soru:
İçinde bulunduğunuz bir
duruma odaklanın. O durumla ilgili
düşünceniz nedir? Şimdi o düşünce
üzerinden giderek:
1. Bu doğru mu? (Evet veya hayır.
Hayır ise 3. soruya geçin.)
2. Bunun doğru olduğunu
kesinlikle bilebilir misiniz? (Evet veya
hayır.)
3. Bu düşünceye inandığınız
zaman nasıl tepki veriyorsunuz, ne
oluyor?
4. Bu düşünce olmadan nasıl biri
olurdunuz?
Yanıtlarınızı tamamladığınızda,
bir “Yansıma Yazısı” ekleyin. Yani, şu
anda bu sorulara yanıt vermiş olarak
ne hissediyorsunuz, onu paylaşın.
Neredesiniz? Düşünceleriniz,
duygularınız ne oldu?
98
FIRTINA EVI” EGZERSIZI
Byron Katie’nin çalışmasında
sorduğu dört soru var. O soruları
sizinle paylaşıp, bunlar üzerine
yazmanızı isteyeceğim. Bunu
yapmanın bize başka bir bakış açısı
vereceğini düşünüyorum. Yanıtlarken
üzerine düşünerek yazın. İşte o dört
soru:
İçinde bulunduğunuz bir
duruma odaklanın. O durumla ilgili
düşünceniz nedir? Şimdi o düşünce
üzerinden giderek:
1. Bu doğru mu? (Evet veya hayır.
Hayır ise 3. soruya geçin.)
2. Bunun doğru olduğunu
kesinlikle bilebilir misiniz? (Evet veya
hayır.)
3. Bu düşünceye inandığınız
zaman nasıl tepki veriyorsunuz, ne
oluyor?
4. Bu düşünce olmadan nasıl biri
olurdunuz?
Yanıtlarınızı tamamladığınızda,
bir “Yansıma Yazısı” ekleyin. Yani, şu
anda bu sorulara yanıt vermiş olarak
ne hissediyorsunuz, onu paylaşın.
Neredesiniz? Düşünceleriniz,
duygularınız ne oldu?
Gözlerinizi kapatın. Rahatlayın.
Zihninizin serbest akmasına izin
verin. Bugün neler yaşıyorsanız, ne
hissediyorsanız, aklınız nereye takılıyorsa
onlar sizi ziyaret edecektir. İzin verin
gelsinler. Onları ittirmeye, bastırmaya,
tutmaya, düzeltmeye, onlarla bir şeyler
yapmaya çalışmayın. Sadece gelmelerine
izin verin. Gelen her şeyin şahidi olun.
Bir süre izleyin. Olanları, hissettiklerinizi,
yaşamış olduğunuz, yaşamakta olduğunuz
her şeyi izleyin. Bunlar bir fırtına olsaydı,
fırtına türlerinden hangisi olurdu? Bunu
tespit edin.
Şimdi kalem kâğıt alın ve hayal
gücünüze izin vererek, bugün yaşadığınız
hayat dönemini, gerçekte yaşanan olayları
anlatmadan, kişi isimleri vermeden, gerçek
kişileri ve olayları anlatmadan, yaşadığınız
her ne ise onu bir fırtına olarak anlatın.
Sürekli sizi hırpalayan bir kişiyi, neden
sizi hırpaladığını, onun ne kadar kötü
olduğunu, kendi çaresizliğinizi uzun
uzun anlatmaktansa, bu durumu belki
de bir rüzgâr olarak anlatabilirsiniz. Hiç
yılmadan yüzünüze vuran, size nefes
aldırmayan bir rüzgâr gibi anlatabilirsiniz.
Saatinizi 20 dakikaya kurun ve içinde
bulunduğunuz fırtınayı yazın.
İkinci Alıştırma:
Demin anlattığınız fırtınanın
içindeyken, karşınıza sizin fırtına eviniz
çıkıyor. Bu evi tarif edin. Dışını, içini,
kapıyı kimin açtığını, o evde kimlerin
yaşadığını, onların sizi
nasıl karşıladığını...
O akşamı orada nasıl geçirdiğinizi anlatın.
98
Çocuklar, içinde
oldukları anı yaşayamayan yetişkinlerle
birlikte geçmişin keşkelerine ve geleceğin
endişelerine savrulmaya başlıyor. Oysa
gelecekle ilgili endişelenmek, geçmişle ilgili
pişmanlık duymak çocuğun doğasına aykırı.
102
ÇOCUĞUNUZA
BU SORULARI
SORUN
Şimdide kalabilmesi ve yaşadığı
herhangi bir duruma, duygu ve
düşüncelerine dışarıdan bakabilme
becerisini geliştirebilmesi için
çocuğunuza şu soruları sorabilirsiniz:
• Şu anda ne hissediyorsun?
• Bu duygunun kaynağı ne
olabilir? Sana böyle hissettiren
durumları düşünebilir misin?
• Bu duygunu neye
benzetebilirsin?
• Daha önce de benzer duygulara
sahip olmuş muydun?
• Bu duyguyu hissettiğinde
aklından neler geçiyor?
• Bu duyguya dışarıdan
baktığında, bedeninde yol açtığı
değişiklikleri görebiliyor musun?
Örneğin heycanlandığımızda
kalbimizin hızla attığı, yüzümüzün
kızardığı zamanlar olur. Bunun gibi
vücudunun da duygularınla birlikte
harekete geçtiğini hissediyor musun?
103