Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

392 syf.
8/10 puan verdi
Bu kitabın çıkış noktası ''Sait Faik'i nasıl anlatırdın?'' sorusuna Afşar Timuçin'in verdiği ''Yalnız hatta yapayalnız bir adamdır'' cevabı imiş. Yazdığı gibi yaşayan yazarın hayatını bir ucundan romanlaştırmak işte bu şekilde başlamış. Sait Faik'in hikayecilikteki ustalığı birey odaklı olması, müthiş insan gözlemi yapabilmesi ve doğayı dinleyebiliyor olmasından kaynaklı bence. Bir martı çığlığından ne anlamlar, ne hisler, ne kalem oynatışlar çıkarıyor. ''Her eserin bir derdi olmalı'' diyordu hep. ''Yazmak bir sıkıntıyı kaşımaktır nihayetinde. Bir noktaya bakmaktır. O noktanın gerçek olması çok mühimdir.'' (S.357) Savruk yazdığı eleştirilerine hiçbir zaman kulak asmadan devam etmiş yoluna. Hem yazarlığında hem de özel hayatında bir keçi gibi inatçı. Özgünlüğüyle hikayecilik anlayışına yeni bir bakış açısı kazandırıyor oluşunu o zaman hissedebildi mi hiç bilmiyorum ama gönlünce yaşayıp gönlünce yazmak arzusundan vazgeçmedi. Yazdığı yazılardan dolayı hakkında yapılan soruşturmalar ile dönemin siyasi yapısına da dikkat çeken kitap, aynı zamanda da yaşadığı aşklar, bir türlü sakinleşmeyen hercai yönünün de altını çiziyor. Kitabın sayfalarından Ara Gülerler, Rıfat Ilgazlar, Bedri Rahmiler, Aziz Nesinler, Orhan Veliler geçiyor sık sık. Yaşanılan anılar, anlar; girilen diyaloglar keyifli bir tad bırakıyor okuyanda. Burgazada'ya gittiğimde Sait Faik'i düşünürüm çokça. Mevsimine göre erguvanın morunda ya da çam iğnelerinin sarısında... Sokaklarında dolaşırken, yeşil tepelerine bakarken, uzun uzun yürürken... Bir sahil kahvesinde otururken veya buz gibi bir rakı yudumlarken. Sanki o çok sevdiği bıldırcınlarda, denizin kokusunda, balıkçılarda onu görürüm, görmek isterim...''Evet sen yokken de hayat akıyor, güneş doğuyor ama ben seni anlıyorum'' demek isterim. Hayatı boyunca kendisini olduğu gibi görmesini, takdir etmesini istediği tek insan annesi. Kendisi olmakla, hayal kırıklığı olmak istememek arasında sıkışmış bir hayat. Küçük yaşlarda annesi tarafından üç yıl gibi bir süre terk edilmiş yazar. Kendisini koşulsuz şartsız sevmesi gereken kadın tarafından bile sevilmediğini düşündüğü için diğer kadınlarla ilişkileri hep eksik, hep arızalı. Bu noktada müsadenizle ben tüm kusuru diğerlerine yıkacağım... Tuttuğu balığın gözünde kendini gördüğü için onu suya bırakan adam sevilmez mi? ''Doğru söylüyorsun. Lakin benim için yaşayabileceğim başka bir hayat yoktu. Ben gibi kalabildiğim bu hayatla barışamamış olsam da yaşamayı sevdim. Hayatım boyunca inandığım gibi yazdım. Ne mecmua sahiplerine ne de gazete patronlarına boyun eğdim. Siparişle yazılmış bir satırım yok. Hah keyfime göre yazmışlığım çoktur o ayrı...Yerden yere vurdukları hikayecilik anlayışımdan yine de ödün vermedim. Kabullenmedikleri yazım şeklimi kimseye göre değiştirmedim. Hiç evlenmedim, çocuğum da yok çünkü senin bile sevemediğin bir adamım ben. Hangi kadın beni niye sevsin? Elim iş tuttu ama para vermediler. Çalıştım ama kazanamadım. Avarelik yapmakla kazanamamış olmak aynı şey değil. Seçtiğim hayatın bedeline razı oldum. Hasta oldum ve işin fenası iyileşmek fırsatını bile değerlendiremedim. Yalnız kaldığında işte bu kadar yolunu şaşıran bir adamım ben'' (S.329) Yolunuz düşerse yazarın Burgazada'da yaşadığı köşk müze-ev olarak hizmet veriyor. Ayrıca ilgilenenler için buraya Sait Faik ile ilgili yapılmış, benim de severek izlediğim belgesel/film linkini bırakıyorum. ''Benden Hikayesi'' isimli bu filmde yazarın hem yaşamı hem de iç dünyası anlatılıyor. youtube.com/watch?v=qteEq_N... Keyifli izlemeler, keyifli okumalar...
Yalnız Hatta Yapayalnız
Yalnız Hatta YapayalnızÖzlem Esmergül · Destek Yayınları · 2018497 okunma
··
84 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.